Eğer kendinizi sürekli olarak aç hissediyorsanız, acıkan siz değil duygularınız olabilir. Duygusal açlık dediğimiz şey, fiziksel açlıktan farklı olarak, sürekli bir şeyler yeme isteği, yedikten sonra gelen rahatlama, haz alma, pişmanlık ve suçluluk duygularını bir arada yaşamaktır.
Duygusal yeme bozukluğu için araştırmacılar tarafından sunulan bir çok teori mevcuttur. Bunlardan birisi de kaçış teorisidir. Güvende olmama duygusundan kaçış, bu duygunun vereceği acıdan kaçış, bunu çözebilmek için gereken sorumluluktan kaçış… İnsanoğlu için güvende hissetmek temel ihtiyaçlardandır. Dolayısı ile karşımıza sonucunu bilmediğimiz stres ya da kaygı oluşturan bir durum çıktığında, acı çekme sorumluluğunu almak yerine kaçmayı tercih edebilmekteyiz. İşte zihnimizin, bedenimiz ihtiyaç duymadığı halde bizden sürekli yemek yeme talebi, bu kaçışın bir çeşididir. Çok uyumak, çok TV izlemek, yalnız kalmayı istememek gibi durumlar da bir çeşit kaçıştır.
Aslında bu sürekli yeme isteği, bize bebekliğimizden miras kalan, çok fitrî bir tepkidir. Doğduğumuzda sadece acıktığımız için emmeyiz. Bazen, sakinleşmek için de emeriz. Anneyle bağ kurmak, sevildiğimizi, yalnız olmadığımızı hissetmek, ağrımızı dindirmek, korkumuzu hafifletmek için de anne sütünü içeriz. Henüz aklî melekeleri gelişmemiş bir bebek için, sadece ağız yoluyla giderilen bu ihtiyaçlar; bir süre sonra yemeyi sakinleştirici, eksikleri tamamlayıcı olarak algılar. Bebek, gerçekten aç olmadığı halde annesini emerek yatışır, sakinleşir. Bundan keyif alır. Ancak büyüdükçe diğer bilişsel beceriler gelişmeye başlar. Artık sadece ağız yoluyla değil, gözler, dil, beden, mimikler gibi birçok iletişim aracını kullanarak ebeveynlerimizle ve çevreyle bağ kurarız. Duygular daha karmaşık hale gelir. Açlık ve hazzın dışında, giderilmesi gereken başka duygusal ihtiyaçlarımızın da olduğunu anlamaya başlarız. Az önce bahsettiğimiz duygusal açlığı ortaya çıkaran ihtiyaçlar da buna dahildir. Koşulsuz kabul, takdir edilme, onaylanma, görülme, anlaşılma, desteklenme gibi bir sürü temel ihtiyaç. Bu ihtiyaçlar uygun bir koşulda giderilmediğinde; bu gerilimden kurtulmak için; kısa sürede haz veren yeme davranışına kaçarız. Özellikle de; kana çabuk karışan, hızlıca dopamin salgılayan, şeker ve karbonhidrat yönünden zengin yiyeceklere yöneliriz.
Duygusal yeme yolculuğumuz böylece başlamış olur. Aç olmadığımız halde yer ve ardından gelen suçluluk duygularıyla baş başa kalırız. Bir de sonrasından kilo problemleri başladıysa, sorun bir iken iki olur. Bu durumda kişiler genellikle diyetisyen ile sorunun halledilebileceğini düşünür ancak açlığın altında yatan duyguları keşfetmek için bir ruh sağlığı uzmanı da şart olur.
Duygusal yeme bozukluğu nasıl geçer?
Duygusal açlık veya duygusal yeme bozukluğu, yiyerek veya yemeyerek geçmez. Bu durumun yiyeceklerle bir ilgisi yoktur. Yaptığımız diyetlerin, saydığımız kalorilerin, egzersizlerin, eğer gerçek neden anlaşılmazsa bu sürece olumlu bir etkisi yoktur. Çoğu kişi böyle bir durum içindeki kişilere; “ yemeyi durdur, iradeni kullan, diyete başla” gibi tavsiyeler verir ancak bu durumun önceliği duygu keşfidir.
Duygusal açlık ve duygusal yemenin önüne geçebilmek için, önce kendi duygularımızı iyi tanımalı, yaşantılarımızın bugüne olan etkilerini teşhis etmeli, duyguları ve yiyecekleri birbirinden ayırmalı ve kendi duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarımıza odaklanmalıyız. Bu durumun kökenleri çocukluk ve ergenlik yıllarına kadar uzanmaktadır. O yıllarda maruz kaldığımız bazı zor yaşantılar ve olumsuz ebeveyn tutumları bizi şimdilerde sakinleşebilmek ve iyi hissetmek için yiyeceklere başvuran yetişkinlere çevirmiş olabilir. Öfkelendiğimizde veya streslendiğimizde midemiz kazınmaya başlamışsa duygusal açlık yaşadığımız söylenebilir.
“Klasik bir psikoterapi sürecinin duygusal yeme davranışına odaklandığı bir terapi desteği ile danışanlar, hangi duygularını regüle etmek için yediklerini, geçmişte hangi duyguların hangi yiyeceklere bulaştığını, yaşadıkları boşluk, huzursuzluk ve açlık hallerinin gerçek kaynaklarını keşfederler. Yeni ve akılcı becerilerle hiç bir şeyden mahrum kalmadan duygusal yemeyi durdurabilir ve kalıcı olarak bir sezgisel beslenme düzenine kavuşabilirler.”
Psikolojik Danışman Şeyda Sultan