Kurşun Kalem

Yalnızlık

Gecenin karanlığı mı daha kalın yoksa yalnızlığımın karanlığı mı bilmiyorum.

Araba hızıyla ve farları ile karanlığı deliyor.

Ne kadar hızlı gitsem hatta uzunları da yaksam yalnızlığın karanlığını delemiyorum.

Gittiğim yeri biliyorum aslında.

Hem çok uzak, hem çok yakın.

Ne araba ister, ne ayakkabı, ne süslü kıyafetler, ne para.

Ne riya kabul eder, ne gösteriş.

Bana hız yaptıran gideceğim yerin uzaklığı değil,

Çıktığım yerden bir an önce uzaklaşma isteği.

Günahlar, hatıralar, yaşanmışlar, yaşanamamışlar, pişmanlıklar…

Pahada hafif, görüntüsü kof kuru kalabalıklar…

Gelmeyin peşimden…

Ne pırlanta yüzüklerin ışıltısı, ne süslü AVM’lerin, ne sokakların ışıkları…

Hiçbiri gerekmez.

Hakiki Nur’dan başkasına razı değilim…

İstemem ne sahte gülüşler, ne ücretli muhabbetler, içten pazarlıklı merhametler.

Hepiniz kalın geride…

Gönülden bir estağfirullah çektim, arka aynaya baktım

Gelmiyorlardı artık.

Çıktım bu monoton ve gittikçe giden yoldan.

Sağa saptım.

Arabayı tenha bir yere park ettim.

Farları da kapatınca karanlık öyle bir hale geldi ki ellerimi bile göremiyordum.

İşte o anda bastım beni o âleme götürecek düğmeye.

Hasbiyallahü la ilahe illa hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül arşil azim

Bu nasıl bir aydınlık böyle?

Nur öyle bir şiddetle zuhur eyledi ki omuzlarıma kanatları değen ve yine Nurdan yapılmış olan melekleri göremiyor fakat varlıklarını etrafımda hissediyordum.

Bana “hoş geldin” diyorlardı.

Dünya kazuratının temas edemediği tertemiz bir havayı nefes alıyordum.

Karışık olan, safiyane olmayan yok.

Öyle bir âlem ki burası her şey 24 ayar.

Hem ne vefasızlık ne riya var burada

Ne çirkinlik ne ihtiyarlık.

Ve ne de yalnızlık…

 

Nihal Balcı

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*