Duyu bütünleme desteği ile kişinin, duyularını etkin bir şekilde kullanarak beyin gelişimini sağlaması mümkün. Çocuklar ve yetişkinler, duyusal aktiviteler ile dikkatlerini açabilir, öğrenmelerine katkı sağlayabilirler. Duyu bütünlemenin eğitimdeki önemini Duyusal Akademi’nin kurucusu Duyu Bütünleme Uzmanı Fizyoterapist Ebru Albayrak Sidar’a sorduk. Buyrun okumaya.
Duyu bütünleme nedir? Eğitimdeki yeri nedir?
Duyu bütünleme, insan sinir sisteminin her saniyede milyonlarca kere yaptığı bir süreç. Hem bedensel, hem çevresel algıyı içeriyor. Çevrede ve bedende olup biteni, sinir sisteminin hem alt basamaklarında, hem üst basamaklarında farklı alanlarda sentezleyerek bilgi sahibi oluyoruz. Yönetiyoruz ve onlarla baş ediyoruz. Gelen bilgileri elekten geçiriyoruz, yorumluyoruz, bu bilgiye göre ne yapacağımıza karar veriyoruz. Bu sürecin tamamı duyu bütünleme süreci.
Eğitimdeki yeri nedir kısmına gelindiğinde, günümüz çocukları duyu bütünleme açısından eski kuşaklara kıyasla dezavantajlı. Çünkü yine eski kuşaklara göre kıyasla bazı uyaranlar mesela çevresel uyaranlar, görsel ve işitsel uyaranlar ekrandan dolayı aşırı arttı ve aşırı maruz kalıyorlar. Fakat bunu dengeleyecek olan bedensel uyaranlar da neredeyse tamamen azaldı. Dolayısıyla bir dengesizlik oluşuyor çevresel duyular ve bedensel duyular arasında. Oysa bu sistemlerin hepsi birlikte ve uyum içinde çalışmalı. Duyu bütünleme sürecinde hem bedensel hem çevresel uyaranlar birlikte algılanıp yorumlanıyor. Bunu şöyle düşünebilirsiniz; gördüğünüz bir şeyi aslında sadece görmezsiniz onun ayrıntıları hakkında özellikle bedeninizle ilişkisi hakkında bilgi sahibi olursunuz. Duyuların asıl amacı ilkel modda insanın hayatta kalmasını ve güvenliğini sağlamaktır. Örneğin; önünüzdeki bir kaleme baktığınızda kalemin sizinle olan mesafesini ayırt etmeniz çok önemlidir, o kalem hareketli mi değil mi, size yaklaşıyor mu ya da bir ses geldiyse hangi yönden geldi ne yükseklikte bir ses, size ne kadar uzak gibi aslında hayatta kalmamızı ve güvenliğimizi de sağlayan bir süreç. Bu nedenle önce bedenimizi yeterince iyi ve doğru algılamalıyız ki ardından çevresel uyaranları doğru yorumlayabilelim. Bunların sinir sisteminde birlikte yorumlanması sürecini devreye sokalım. Fakat yıllar içerisinde çocuklar daha az bedensel uyaranlar aldıklarından bir dengesizlik oluştu. Ben 20 senedir çocuklarla çalışıyorum, bundan 5 yıl öncesine bile kıyasla her geçen sene duyu bütünleme problemi yaşayan çocuk oranı hızla artıyor. Bunun sebebini de bu saydığım nedenler olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla günümüz çocuğunun duyu bütünleme ihtiyacının arttığını göz önüne alarak eğitimin içerisinde bedenle, çevresel bilgilerin birlikte işlenmesini destekleyen süreçler eklendiğinde bu çocukların öğrenme becerileri artırıyor.
Yıllar önceden de yapılmış birçok çalışma var. Derslerin içine bedensel uyaranlar eklendiğinde öğrenme, hafıza, dikkat becerileri ve sınav başarıları bile artıyor. Fakat şimdiki kuşağın daha da dezavantajlı olunduğunu düşündüğümüzde, duyu bütünleme süreçlerinin desteklenmesi konusunun eğitimde daha da ön plana çıkması gerekiyor. Dolayısıyla bunu çocuğun günlük yaşam aktivitelerinin içine eklemek, özellikle okulda ‘’zamanının büyük çoğunluğunu orada geçirdiğini varsayacak olursak’’ eğitimcilerin bu konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak, matematik öğrenirken zorlanan bir çocuğun sorununun aslında sadece beynin üst merkezlerinden kaynaklı olmayabileceği, daha temelde bedensel ve çevresel algıyla ilgili olabileceğini bildiğinde öğrenmeyi geliştirip destekleyen basit aktivitelerle öğrenme sürecini hızlandırabilir. Aynışekilde dikkat sorunları da bundan kaynaklı olabilir.
Kaç duyumuz var. Çocukların /Bebeklerin duyu bütünleme terapisi ihtiyacı olduğu nasıl anlaşılır?
Toplamda çevresel 5 tane; görme, duyma, tatma, koklama, dokunma duyuları zaten bize ilkokuldan beri sıkça öğretilen duyularımız. Onların duyusal organları dışarıda. O yüzden netlikle görülebiliyor dışarıdan bakıldığında. Bunlar bizim etrafımızda olan biteni algılamamızı sağlıyor. 3 tane de bedensel duyumuz var. Onlar da bize bedenimizde neler olduğunu bize haber veriyor. Bunlardan birisi vestibüler duyu, hız, hareket, denge duyusu olarak Türkçeleştirebiliriz. Bu duyumuzun duyusal organı iç kulağımızda bulunuyor. Başımızın her hareketiyle uyarılıyor ve yer çekimine göre bedenimizi doğru pozisyonlamamızı ve yer çekimini algılayıp bedenimizin dengesini ve ardından koordinasyon gibi diğer fiziksel becerileri sağlamamıza yardımcı oluyor. Öğrenme, dikkat gibi becerilerin ardında, vestibüler duyumuz var.
Bir diğer içsel duyumuz proprioseptif duyu. Bu da gözümüz kapalıyken bile bedenimizi fark etmemizi sağlayan beden farkındalığı duyusu. Bu duyumuz da bizim hem eklemlerimizin birbirleriyle olan pozisyonlarını fark etmemizi, hem de kaslarımız aracılığıyla güç kontrolünü sağlıyor. Bu da yine öğrenmenin, dikkatin, sosyal becerilerin, öz güvenin, öz farkındalığın ve duygusal baş etme becerilerinin temelidir.
Bir diğer içsel duyumuz da interoseptif duyu. Bu duyu da bizim iç organlarımızdan gelen duyusal bilgileri algılamamızı sağlar. Mesela kalp atışlarınızın-solunumunuzun hızlandığını, karnınızın acıktığını, yorulduğunuzu, susadığınızı, terlediğinizi ya da uykunuzun geldiğini anlarsınız. Ben ona o yüzden öz şefkat duyusu derim. Neye ihtiyacımız olduğunu anlayıp o ihtiyacımızı gidermemizi yardımcı olur interoseptif duyu. Bu 8 duyu sinir sisteminde birlikte yorumlanıyor. Ve hep beraber bizim sosyal, duygusal, fiziksel, algısal becerilerimizin temelini oluşturuyor. İnsan gelişimini basamak basamak, merdiven çıkar gibi düşünmek gerekiyor. O merdivenin aslında ilk basamağı, bebeklikten itibaren ilk gelişen sistemler bunlar. Önce görürüz, sonra gördüğümüzü okumaya başlarız mesela. O gördüğümüz bilginin beynimizde doğru yorumlanması, doğru algılanması gerekir. Görme bozukluğumuz olmasa bile o bilginin doğru yorumlanmaması durumu olabiliyor.
Daha kompleks düşündüğümüzde mesela bebeklerde duyu bütünleme problemlerini farklı kategorilerde değerlendiriyoruz. Dolayısıyla bebeklerin ya da çocukların duyu bütünleme problemleri nasıl anlaşılır sorusunun cevabıçok uzun. Çünkü yaşamın en temel fonksiyonu sekteye uğradığında bu bebeğin/çocuğun aşırı ağlamasıyla da sonuçlanabilir, uyku problemi, yemek yeme problemi, bağlanma problemi yaşamasıyla da sonuçlanabilir. Daha büyük yaşlarda duygularınıregüle etme, öfke problemleri, arkadaşına vurma, ısırma, herşeyi ağzına sokma ya da tam tersi hiç yemek yememe, dikkat dağınıklığı, öğrenme bozukluğu, konuşma gecikmesi, fiziksel gelişim gecikmesi gibi birçok farklı alanda etkili oluyor.
Sosyal, duygusal, algısal ve fiziksel; aslında hayatın en kökündeki süreçler olduğu için birçok açıdan gelişiminin sekteye uğramasına sebep olabiliyor. Bu nedenle bu problemlerin fark edilmesi çok önemli. Çünkü duyu bütünleme ile ilgili toplumda yeterince farkındalık yok hala. Bir çocuğu öğretmeni ya da doktoru muayene ettiğinde, onun gelişimsel probleminin duyu bütünleme ile ilişkili olabileceğini çok kolay anlayamayabiliyor. En kolay anlaşılanlar aslında görsel hassasiyetler, işitsel hassasiyetler. Mesela çocuk kulağını kapatıyor ya da görsel hassasiyeti olduğunda kalabalıklardan, ışıktan rahatsız oluyor, bunu ifade edebiliyor. Tat hassasiyeti olduğunda farklı tatlara tepki veriyor. Dokunsal hassasiyeti varsa mesela dokunmaktan rahatsız oluyor ya da tam tersi dokunsal arayışı olabiliyor ve aşırı dokunma ihtiyacı oluyor. Yani çevresel duyularla ilgili olan problemleri algılamak, ebeveynler için bir tık daha kolay olabiliyor. Çevresel duyular ebeveyn tarafından daha iyi gözlemlenebildiği için -burası kalabalıktı bundan rahatsız oldu, ona bu dokundu bundan rahatsız oldu- diye yorumlayabiliyor. Bedensel duyularla ilgili olan süreçleri ebeveynin tanımlaması ise çok daha zor.
Çünkü evet çocuğun bir koordinasyon bozukluğu varsa bunun vestibüler duyu ile ilgili olduğunu bu konuda bilgi sahibi ise anlayabilir. Ama dikkat eksikliğinin bu duyu ile alakası olduğunu anlamak daha zor. Dolayısıyla burada öğretmenlerin de doktorların da ve mümkün olduğu kadar ebeveynlerin de bu konuda bilgi sahibi olmasını çok önemli ve gerekli buluyorum ben.
Duyu bütünleme terapisine gelenlere ne gibi duyusal aktiviteler tavsiye ediyorsunuz.
Değerlendirmeye gelen çocuklarla önce biz yapılandırılmış ortamlarda oyunlar oynuyoruz. Daha büyük yaş gruplarında objektif testler yapılabilir. Klinik gözlemde, yapılandırılmış ortamda bir uzman eşliğinde oyunlar oynuyor çocuk. Ben Amerika’da, Southern Kaliforniya Üniversitesi’nde eğitim aldım. Belli bir tecrübenin ardından o oyunlar sırasında klinik gözlem yaparak çocuğun duyusal sistemlerini rahatlıkla gözlemleyebilir hale geliyoruz aldığımız eğitimlerin ardından. Çocuğun oyunlar sırasında verdiği tepkiler, duygusal arayışları, kaçışları, duyusal bilgiyi yorumlama ve algılama şekli; her 8 duyuda bize onun sinir sistemiyle ilgili belirgin bilgiler verebiliyor. Biz bunları değerlendiriyoruz. Bunun ardından aileye eğer evde yapılabilecek aktiviteler varsa onlarıöneriliyor ya da kurum içerisinde bir destek sürecine de girebiliyorlar.
Bir de online programımız var. Bunu da ikisinin birleşimi gibi düşünün. Uzman online olarak bağlanıyor, çocuk ebeveyn aracılığıyla o sırada gerekli olan aktiviteleri yapıyor. Duyu bütünlemede asıl önemli olan şey, bir aktiviteyi yapmak değil aslında. Aktiviteyi yaparak çocuğun ihtiyacını gözlemleyip o an gereken stratejileri işin içine ekleyebilmek. Dolayısıyla aktiviteler aslında uzman için birer araç, asıl amaç değil. Online seanslarda uzman, o sırada gözlemleyebildiği için o anda müdahale edebiliyor. Bu 3 farklı stilde ailelere ve çocuklarımıza destek olabiliyoruz.
Duyu bütünleme ile hem problemleri çözebiliyoruz, hem de gelişiyoruz öyle mi?
Tabi. Duyu bütünleme problemlerini şöyle düşünün. Beyindeki elektrik sinyalleri bir yerden bir yere giderken kablolarının karıştığını hayal edin. Bu karışmış kablolar seanslar boyunca yapılan aktiviteler aracılığıyla düzenleniyor. Aslında bu bizim çocukken çokça yaptığımız bir şeydi. İhtiyacımızı bilip ona göre oyunlar seçerek kendimizi destekliyorduk. Ama ne yazık ki günümüzde çocuklar sokakta, özgürce, kendi ihtiyacını fark edip giderebilecek sürelerde oyun oynayamadığı için bazen uzman desteğine ihtiyaç duyuyorlar. Mesela bize gelen çocuklar yemek yeme problemiyle gelebilir, dikkat eksikliğiyle gelebilir, öğrenme bozukluğu, uyku bozukluğu ile gelebilir, yürüme gecikmesi, konuşma gecikmesi, kekemelik, kıyafet sorunları gibi birçok farklı sebep olabiliyor. Biz sorunun asıl kaynağını anladıktan sonra çözmeye çalışıyoruz. Oradaki sorunu anlama sürecine biz duyusal profil belirleme diyoruz. Hepimizin duyusal profili birbirinden farklı. Duyu bütünlemenin 5 farklı problem aşaması var. Bu 5 farklı aşamada her 8 duyuda çocuğun sinir sisteminin hangi durumda olduğunu fark edip, onun duyusal profilindeki bu farklılıkların günlük yaşamını zorlaştıran, bize gelmesine sebep olan zorlanmalarının kaynağı olup olmayacağını değerlendiriyoruz. Çocuğun ebeveyni ile ya da gelen yetişkin ile yaptığımız sohbet burada önemli yer ediniyor.
Duyu bütünleme terapisi yetişkinler için hangi durumlarda yardımcı olur?
Ben bu konuda bir post paylaşmıştım. Araba sürmek ile ilgili. Araba sürmekten korkanlar için. Problemlerin kaynağı her zaman psikolojik olmuyor. Bazen sadece o kabloların karışmasıyla da ilgili olabiliyor. O yüzden bir travma olmadan da duyu bütünleme problemleri ortaya çıkabildiği için orada bir uzmanın müdahalesi, doğru yönlendirmesi önemli. Tıpkıçocuklarda gördüklerimiz gibi yetişkinlerde de dikkat, konsantrasyon sorunları, aşırı yeme ihtiyacı, günü planlama sorunları, planlama, problem çözme sorunları, duygu regülasyonu sorunu ya da sosyal problemler gözlemlenebiliyor.
Okul çağındaki çocukları, duyularını kullanarak eğitim hayatına hazırlamak mümkün mü?
Çocuğun duyusal profilini bildiğinizde eğitim hızlanıyor. Duyu bütünleme değerlendirmesi, zeka testlerine benziyor. Çocuğun işitsel algısı, işitsel hafızası ne durumda, görsel algısı, görsel hafızası nasıl, hareket becerisi nasıl? Yani bu çocuk kinetik mi öğreniyor, yoksa görsel mi ya da işitsel mi? Temel algısal becerileri ne durumda? Bunları sadece çocuğu yapılandırılmış ortamda oyunlar oynarken gözlemleyerek, çok güzel analiz edebiliyoruz. Çoğu zaman daha önce yapılmış olan o dikkat testleri ve zeka testleri ile uyumlu çıkıyor. Dolayısıyla bu öğrenmeyi ne açıdan desteklemesi gerektiğini ve çocuğun eksik alanlarını, desteklenmesi gereken alanlarını görmemizi sağlıyor. O yüzden de o alanlara çalıştığımızda öğrenme süreci ve dikkat becerileri de hızlanıyor.
Duygularımızın duyularla bağlantısı nedir. Anne- baba ile çocuk arasındaki ilişkilerin duyulara, öğrenmeye etkisi var mıdır?
Örneğin işitsel bilgiyi doğru yorumlayamayan çocukların konuşma problemleri, öğrenme problemleri, dikkat problemleri çok oluyor. Sınıf içinde öğretmeninin ne dediğini pek anlamıyor ya da bebeklikte etrafındakilerin ne söylediğini doğru yorumlayamıyor. Bu da konuşmayı ve öğrenmeyi etkiliyor. Ya da gördüğü bilgiyi doğru yorumlayamayan bir çocuğun okuma bozukluğu yaşaması ya da okumaktan nefret etmesi, yanlış okumasıçok normal. Ya da bedensel duyularda bir problemi olan çocuğun kalemi doğru tutamaması, yazı yazmayı sevmemesi de oldukça normal. Vestibüler yani hareket ve denge sisteminde bir arayışı olan çocuğun derste çok hareket etme ihtiyacının olması ve yine bu da dikkatine ve öğrenmesine yansıdığı için çokça karşılaştığımız sorunlar. Direkt öğrenme problemlerinin kaynağında duyu bütünleme var mı yok mu diye bakmak oldukça önemli. Beden farkındalığı duyusu ve vestibuler duyular, çocuğun üç boyutlu düşünme becerisine yansır örneğin. Ya da duyu bütünlemenin sağlıklı gelişmiş olmaması; fikir üretme, planlama, problem çözme gibi alanlara negatif yansır.
Duygu ile olan kısma geldiğimizde; eğer duyusal hassasiyetleri varsa bu durum çocukların sinir sisteminin aşırı uyarılmasına sebep olur. Çevreden gelen görme, işitme, dokunma, tatma, koklama gibi uyaranlarca aşırı uyarıldığında duygusal tepkiler vermesi, rahatsız olması, bazen neyin onu rahatsız ettiğini fark edememesi onun duygusal tepkiler vermesine sebep oluyor. Bedensel duyusal sistemlerinde de benzer hassasiyetleri yaşayabilir ve sonuç aynı olur.
Bir diğeri; duygunun regülatörü, duyguyla baş etmemizi sağlayan şey aslında bedenimizdir. Bedensel duyuları bir sünger gibi hayal edin. Duygunun vücuda yaydığı o hormonel salınımı emen bir sünger gibi çalışır bedensel duyular. İyi gelişmemiş bir bedensel duyu, duyguyla baş etme becerisini etkiler. Duyu bütünleme probleminin var olması demek aslında atipik bir sinir sistemi demek. Dolayısıyla burada duygu da sinir sisteminin önemli bir aşamasıdır ve bahsettiğim bu iki farklışekilde duyu bütünleme problemlerinin, çocuklarda duygusal zorlanmalara sebep olduğunu görürüz.
Mesela şöyle bir örnek vereyim: Takip ettiğim çocuklardan birisi okulda sırada beklemekten nefret ediyordu. Tartışma çıkarıyordu, geriliyordu. Ya da sınıfta yanında oturan çocukla sürekli tartışıyordu. Bana vurdu beni itti diye sürekli şikayet ediyordu. Çocuğu psikiyatriste yönlendirdiler problemi var diye. Bu çocuğu psikiyatrist bize yönlendirdi duyu bütünleme problemi var mı diye bir bakılsın denildi. Aslında direkt öfkeyle ilgili bir ilaç da verilebilirdi. Biz değerlendirme yaptığımızda bu çocuğun çok belirgin bir dokunsal hassasiyeti olduğunu gördük. Dolayısıyla sırada otururken yanındaki çocuğun onun bedenine dokunmasından rahatsız oluyordu. Bu küçük dokunuşları bile onu ittirdi, ona vurdu gibi rahatsız edici bir uyaran şeklinde yorumluyordu sinir sistemi. Biz diğer duyu bütünleme problemleri ile birlikte dokunsal hassasiyetini ortadan kaldırdığımızda çocuğun öfke problemi de hızla azaldı ve bitti.
Herkesin duyu bütünleme profili olmalı dediniz. En başta bebeklikten aileler çocuklara nasıl bir eğitim sunmalılar ki problemler oluşmasın ve gelişim sağlıklı bir şekilde devam etsin?
Benim 4 tane farklı kitabım var. Bunlardan ilki Duyu’lmakİstiyorum. Duyu’lmakİstiyorum kitabında, ebeveynlerin duyu bütünleme problemlerinin analiz edebilmelerini sağladım. Duyu bütünleme nedir, ne değildir, sinir sistemi gelişimi nasıl olur, duyu bütünleme problemlerini nasıl tanılarsınız, nasıl gözlemlersiniz, hangi duyu nasıl çalışır gibi ayrıntılı bir şekilde. O bir kaynak kitabıydı. Onun ardından Duyusal Beyin adında 3 farklı kitaptan oluşan bir seri çıkardım. Bunlardan ilki temel duyu bütünleme aktivitelerini içeriyor. İkincisi duygusal baş etme becerilerini, duyu bütünleme ile nasıl kazanabiliriz onu içeriyor. Üçüncüsü de çocukların duyu bütünleme ile algı, öğrenme ve dikkat becerileri nasıl geliştirilebilir onu anlatıyor.
Soru çok kapsamlı ama aileler bu kitaplar aracılığıyla bu donanıma sahip olabilirler.
Daha hızlı ve pratik yanıt isterseniz, bedenlerini daha çok kullanmalarını tavsiye ederim. Bebekken sürekli kucakta tutmak yerine yere bırakmak, beden masajı, pilates topu ile oynamalar ve yarım kundak da öneririm.
Çocuklar ergenliğe kadar her gün mutlaka bir saat parka gitsinler. Parka gittiklerinde her hareketlerine müdahale etmek yerine özgürce ihtiyaçlarını fark edip aktiviteleri yapmalarına teşvik etmek de çok önemli. Çocukların özgürce içlerinden geldiği şekilde oynamalarını sağlasınlar. En önemlisi bu bence.