“Böyle kebair-i azîme içinde amel-i salihin ihlasla muvaffakiyeti pek azdır. Hem, az bir amel-i salih, bu ağır şerait içinde çok hükmündedir. Hem, takva içinde bir nevî amel-i salih var. Çünkü bir haramın terki vaciptir; bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var.”
Bediüzzaman Said Nursi
Havvat b. Cubeyr müslüman olmadan önce kadınlarla laflamayı çok seven birisiydi. Hatta bu şekilde nam salmıştı. Yeni müslüman olduğu günlerin birinde yine bir kadın topluluğu gördü. Hemen üstünü başını düzeltti. Tam kadınlarla laflamaya gidiyordu ki, karşıdan Efendimizin (asm) geldiğini gördü. Heyecanlandı ve endişelendi. Efendimiz Havvat’ın yanına varınca:
“Burada ne arıyorsun ya Havvat?” diye sordu.
Havvat (ra) korkudan: “Develerimi kaybettim ya Resullallah. Onları arıyordum.” deyiverdi.
Efendimiz cevabını kabul eder. Fakat bundan sonraki her karşılaşmalarında Havvat’a aynı soruyu sorar: “Develerini buldun mu ya Havvat?”
Havvat (ra) hatasının verdiği utanç ve mahcubiyet sebebiyle öyle bir duruma gelir ki, artık Efendimizle karşılaşmamak için çabalamaya başlar. Yine bir gün Efendimizin kendisine yaklaşmakta olduğunu görüp aynı soruya muhatap olmamak için hemen namaza durur. Efendimiz gelir, Havvat’ın yanında beklemeye başlar.
Havvat Efendimiz gidene kadar namazı uzatmaya karar vermiştir. Bir türlü selam vermez. Meseleyi fark eden Efendimiz: “Ya Havvat, istediğin kadar namazı uzat. Sen selam verene kadar burada bekleyeceğim.” der. Havvat çaresiz selam verir.
Efendimiz yine sorar: “Develerini buldun mu ya Havvat?”
Havvat cevap verir: “Seni Peygamber olarak gönderen Zata yemin olsun ki, artık develerimi bağladım” der.
Efendimiz tebessüm ile Havvat’ın hidayeti için dua eder.