Kapak

İslam alemini bir araya toplayan ibadet: Hac

Mukaddes hac yolculukları başladı. Hac yolculuğuna çıkan hacı adaylarımıza hayırlı yolculuklar diliyoruz. İbadetlerinin dergâh-ı İlâhide makbul olmasını niyaz ederken, onların da dualarına muntazırız.
Haccın farzı üçtür: 1- İhram, 2- Arafat’ta vakfe yapmak, 3- Kâbe’yi tavaf etmek.

Haccın vacipleri ise şunlardır: 1- Müzdelife’de vakfe yapmak. 2- Şeytan taşlamak. 3- Saçı tamamen kestirmek ya da kısaltmak. 4- Safa ile Merve arasında sa’y etmek. 5- Veda tavafı yapmak.

İhram, sözlükte, kendini mahrum etmek, haram kılmak, hürmet edilen zamana ve mekâna girmek, saygı duymak manalarına gelir. Terim olarak ise ihram, hac veya umre yapmaya niyet eden kişinin, normal zamanlarda mubah olan fiil ve davranışları hac ve umre süresince kendi nefsine haram kılması demektir. Hacda ihram, namazda başlama tekbiri mesabesindedir. Bilindiği gibi, namazda başlama tekbiri farzdır.

Niyet ve telbiye, ihramın rükünleridir. Bir kimse niyet etmeden ve telbiye getirmeden yalnız beyaz giysi giymekle ihrama girmiş olmaz. Niyet, ihram giyilirken hac veya umre yapmaya karar vermekten ibarettir. Niyeti dil ile teyid etmek müstehaptır.

Telbiye ise, namazdaki başlama tekbirine denk olarak söylenilen şu sözlerdir: “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk. Lebbeyke lâ şerike leke Lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülke. Lâ şerike lek.” (Mânâsı: Allah’ım! Dâvetine sözümle ve özümle koşup geldim! Emrin başımın tâcı! Emret Allah’ım! Senin emrine başımı ve gönlümü koydum! Dâvetine tekrar tekrar icabet ettim! Senin benzerin, şerikin ve ortağın yoktur! Allah’ım, bütün varlığımla sana yöneldim! Muhakkak ki hamd de, nimet de, mülk de yalnız Sana mahsustur! Senin ortağın ve şerikin yoktur!)

Mîkat sınırında hac veya umreye niyet esnasında erkekler yün, keten veya pamuktan beyaz renkli giysi (ihramlık) giyerler. Bu giysi, birisi belden aşağıya sarılan izar, diğeri omuzlardan itibaren vücudun üst kısmını örten ridâdan ibarettir ki, hac ibadetinin başladığının alâmetidir. Kadınlar normal giysileriyle hac yaparlar. Ancak kadınların elbiselerinin de, erkeklerinki gibi beyaz olması daha efdaldir.

İbn-i Ömer (ra) bildirmiştir: Bir kimse Resûlullah’a (asm) sordu:

“İhrama giren kişi giyecek cinsinden ne giyer?”

Resul-i Ekrem Efendimiz (asm):

“Gömlekleri, başlıkları, şalvarları (pantolonları veya dikişli uzun donları), bornozları, ayağı kapatan ayakkabıları giymeyiniz. Ancak nalın bulamayan kişi, ayakkabıların üst kısımlarını kesmek şartıyla ayakkabı giyebilir.” buyurdu.1

Ya’la ibn-i Ümeyye (ra) bildirmiştir: Peygamber Efendimiz (asm) Ci’râne’de iken huzuruna bir kimse geldi. Ben de Hz. Peygamber’in (asm) yanında idim. O kimsenin üzerinde vücuduna göre biçilip parçalardan dikilmiş bir cübbe vardı. Kendisi de bol koku sürünmüştü. Peygamber Efendimiz’e (asm) dedi ki:

“Ben üzerimde bu elbise bulunduğu ve vücudumda da güzel koku süründüğüm halde umre niyetiyle ihrama girdim.”

Peygamber Efendimiz (asm) ona:

“Sen hac ederken ne yapardın?” buyurdu. Adam:

“Kendimden bu elbiseleri çıkarır ve vücudumdaki bu kokuyu da yıkardım.” dedi.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm):

“Haccında yapmakta olduğun aynı şeyleri umrende de yap!”2

İhrama giren kişi için normal zamanlarda haram olmayan giyim-kuşam, cinsel hayat ve avlanmayla ilgili haramlar söz konusudur. Bu yasakların çiğnenmesi, yasağın çeşidine göre değişen şekillerde kefaret gerektirir.

İhramlı bir erkek diğer zamanlarda giyilmesi olağan olan dikişli ve örgülü biçimde gömlek, pardesu, palto, pantolon, başa örtü… vs. gibi elbiseleri bir gün süresince giyerse, bu giyime ceza olarak bir koyun veya keçi kurban etmesi kendisine vacip olur. Eğer bir günden az bir zaman içinde giyerse, bir fitre miktarı sadaka vermesi gerekir.

Farz olan hac bir defadır

Söz, Allah Resûlü’nün (asm). Ebû Hureyre (ra) anlatmıştır: Resûlullah Efendimiz (asm): “Aziz ve Celil olan Allah, size haccı farz kıldı” buyurdu.

Ashaptan birisi: “Her sene mi?” diye sordu.

Resûlullah (asm) cevap vermedi. Adam sorusunu üçüncü defa tekrar edince, Peygamber Efendimiz (asm):

“Eğer ‘evet!’ deseydim hac her sene farz olurdu. Her sene farz olsaydı, siz onu yapamazdınız. Söylediğim gibi bırakın. Çünkü sizden öncekiler peygamberlerine çok soru sordukları ve onlar üzerine ihtilâfa düştükleri için helâk oldular. Size emrettiğim şeyi gücünüz yettiği kadar yapınız. Bir şeyden nehyettiğim zaman da ondan kaçınınız” buyurdu.

İbn-i Abbas (ra) bildirmiştir: Resûlullah (asm) ayağa kalkarak şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ size haccı farz kıldı.”

Bunun üzerine Ekra’ b. Habis et-Temimî (ra): “Her sene mi Yâ Resûlallah?” diye sordu.

Resûlullah (asm) şöyle buyurdu: “Eğer evet deseydim, hac her sene için farz olurdu; siz de onu yapamazdınız. Fakat farz olan hac bir defadır.”3

Farz olan hac bir defadır. Her sene hacca gitmek farz değildir. Farz olan haccı edâ ettikten sonra, doyulamayan bir lezzetle yeniden hacca gitmek ve aynı ibâdete boylu boyunca yeniden boyanmak isteği kalbimizin dayanılmaz bir arzûsu halinde şüphesiz içimizde belirir. Bu, kalbimizin hidâyet üzere olduğunun belirtisidir. Kalbimiz aslında sâir ibâdetlerden sonra da aynı heyecan ve iştiyakı duyar. Çünkü bizi Allah’a ulaştıran ibâdetlerin her birisi içimizde doyulmaz izler ve lezzetler bırakır.

Bu doyulmaz ibâdetlerden birisi de, hiç şüphesiz ihtiyaç sahiplerine vermek ve ihtiyaçlarını karşılamak ibâdetidir.

Resûlullah (asm) Abdullah el-Adevî’ye (ra) para harcamada şöyle bir tutum izlemesini önerir: “Harcamaya kendinden başla. Kalanı aile efradına harca. Eğer artarsa akrabalarına harca. Eğer artarsa, diğer yakınlarına harca. Eğer artarsa dâireyi genişleterek insanlara harca.”4

Ebû Talhâ (ra) hurmalık bakımından Ensârın en zenginlerindendi. En sevdiği malı da, Mescid-i Nebevî karşısında bulunan Beyraha adındaki hurma bahçesi idi. Beyraha bahçesinde tatlı bir su vardı ve Resûlullah Efendimiz (asm) de zaman zaman gider, o tatlı sudan içerdi. “En sevdiğiniz şeylerden vermedikçe, Allah katında iyiliğe ulaşamazsınız!”5 âyeti nazil olduktan sonra Ebû Talha (ra): “Yâ Resûlallah! Benim en sevdiğim malım, Beyraha adındaki bahçemdir. Allah için onu sadaka kıldım. Onu Allah’ın sana gösterdiği hayır yollarından birisi için kabul buyur” dedi.

Resûlullah Efendimiz (asm): “Bahçeni akrabaların arasında taksim etmeni uygun görüyorum” buyurdu.

Ebû Talha (ra): “Peki yâ Resûlallah!” dedi ve bahçesini amca oğulları ile diğer akrabaları arasında taksim etti.6

Vermek, vermek, vermek… Eğer geniş imkân sahibiysek, farz olan haccımızı da yapmış isek, imkânımızı mümkünse îmân ve Kur’ân hizmeti veren merkezler için veya varsa akrabalarımız arasındaki ihtiyaç sahipleri için, ya da sâir ihtiyaç sahipleri için aciliyet durumunu da göz önüne alarak seferber etmemiz şüphesiz daha efdal olur.

Bu yaklaşımımız, Allah bize imkân lutfettiğinde, bilahare yeniden hacca gitmemize de engel olmaz.

Dipnotlar:

  • Müslim, Hac, 1.
  • Müslim, Hac, 7.
  • Her iki hadis için de bakınız: Nesâî, Hac, 1.
  • Nesâî, Zekât, 60 .
  • Âl-i imrân Sûresi, 3/92.
  • et-Terğib, 2/140;

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*