Kapak

Eğitim, teknoloji, konsantrasyon üçgeni

Psikolojik Danışman Zeynep Örnek

Tüm öğrenci öğretmen ve veliler için yeni bir eğitim öğretim yılı başlıyor. İlköğretim ve ortaöğretim öğrencileri için 11 Eylül’de ilkokul zili çalıyor olacak. Öğretmenler mesleki eğitim ve oryantasyon için 4 Eylül itibariyle okula başlayacak. Yakın geçmişte bir salgın hastalık ve bir deprem tehlikesi atlattık. Öncelikle tüm dünyada değişime sebep olan pandemi, sonrasında ülkemizi derinden etkileyen deprem, eğitim süreçlerini de bir hayli sekteye uğrattı. Her ne kadar devlet (Milli Eğitim Bakanlığı) online eğitim sistemi kurmuş, psikolojik danışmanlar aracılığıyla psikososyal müdahaleler ve sınav süreçlerinde büyük güncellemeler yapmış olsa da bu doğal felaketler bireyler bazında baktığımızda okula karşı isteksizlik, motivasyon düşüklüğü ve dikkat problemleri gibi birçok probleme yol açmıştır.

Pandemiyle hayatımıza giren online/uzaktan eğitim, zaman ve mekandan bağımsız olmayı sağlamış, eğitime yeni bir boyut kazandırmıştır. Kilometrelerce ötedeki Harvard Üniversitesi’nden eğitim almak veya İngiltere’de bulunan bir müzeyi sanal olarak gezmek mümkün hale gelmiştir. Örgün olarak okula gitme imkanı olmayan bireyler dahil ilgileri yönünde eğitim ve atölyelere uzaktan katılabilmiştir. 0-18 yaş aralığındaki çocuklara bakıldığında kimi yaş gruplarında ebeveyn kontrolünde çok verimli dersler yapılırken kimi yaş grupları için eğitime katılım oranı düşük olmuştur. Bu durumda teknolojiye erişim veya teknolojiyi kullanan evdeki birey sayısı gibi değişik faktörler etkili olmuştur. Tüm bunları bir kenara koyup teknolojiye erişimi olan çocuklar düşünüldüğünde; tabi ki ekran karşısında hareketsiz geçirilen saatler dikkat problemlerini beraberinde getirmiştir. Çocukların konsantrasyon süresi kısalmış bu da derse olan ilgiyi azaltmıştır. Evden çıkmanın yasak olduğu o günlerde derslerden geride kalan zamanlar da sosyal medya kullanımı, online oyunlar ve video izleme olarak geçirildiğinde göz, kulak, kas gibi fiziksel problemler de baş göstermeye başlamıştır. Örneğin, gözlük kullanması gereken çocukların sayısı son yıllarda oldukça artmıştır. Fiziksel problemlerin yanında sosyal problemler de olmuştur. Öğrenciler okul kurallarına uymakta son derece zorlanmış, akran zorbalığı ve şiddet olayları artış göstermiş, öğretmenler neredeyse bir dönem boyunca bu konulara eğilmek durumunda kalmıştır. Dikkat süresinin kısalması ve derse olan ilginin azalması da öğretmenleri zora sokan durumlar olmuştur.

Örgün eğitim sürecine yeni yeni adapte olan öğrenciler için deprem felaketi de ikinci bir darbe olmuştur. Deprem sürecinde yaşanan acı olaylar, kayıplar ve değişimler öncelikle deprem bölgesindeki öğrenciler için olmakla beraber diğer illerde yaşayan öğrencileri de son derece etkilemiştir. Deprem bölgesindeki bireylerin problemleri eğitimden bağımsız olmakla birlikte diğer illerdeki öğrenciler için ara tatilin otuz güne uzaması öğrencilerde bir rehavete sebep olmuş öğretmenler yeni dönemde öğrencilerin dikkatlerini toplamak için yoğun çaba göstermek durumunda kalmışlardır.

Evde kalmanın ya da teknolojik aletlerin başında uzun süre geçirmenin dikkati neden bu kadar bozduğunu veya isteksizliğe sebep olduğunu anlamak için beynin çalışma prensiplerini bilmek gerekir. Beyinde yaşam için çok önemli olan ödül mekanizması vardır. Bu mekanizma beyindeki davranışı ve hafızayı kontrol eden bölgelere bağlıdır. Nöronlar haz hissetmemizi yani keyif almamızı sağlayan dopamini salgılar. Beyin, eylemler ve haz arasında bağ kurar ve böylece eylemi tekrarlamamızı sağlar. Ödül mekanizması hayattaki motivasyonumuzun büyük ölçüde kaynağıdır ancak bu mekanizma bazen kötü sonuçlar doğurabilir. Bağımlılıklar beyin ödül sisteminin bozulması sonucu gerçekleşir. Bazı maddelerin yanı sıra teknolojik aletlerle geçirilen kontrolsüz saatler de maddeye benzer şekilde bağımlılık yapar ve diğer bütün eylemlere olan ilgi azalır. Örneğin bir öğrenci bilgisayar oyunu oynarken ödül mekanizması aktive olur ve tekrar tekrar oynama isteği duyar. Ebeveynler tarafında bilinçli farkındalık sağlanamadığı takdirde ders, ödev vs sorumlulukları yerine getirme isteği azalır. Ödül mekanizmasındaki en önemli handikap aynı eylem defalarca yapıldığında aynı hazzı vermemeye başlar ve birey daha fazla bu eylemi yaparak hazzı elde etmeye çalışır ve bağımlılık başlar. Bütün bağımlılıklar beynin sağlıklı şekilde çalışmasını engeller, bireyin muhakeme becerisini devre dışı bırakır.

Teknoloji hayatımızın gerçeği peki öğrenciler teknolojiyi nasıl bağımlı olmadan kullanabilir ve eğitim hayatını verimli şekilde geçirebilir? Tabi ki bilinçli farkındalıkla. Bilinçli farkındalık derken ne demek istiyorum? Öncelikle ebeveynlerin kendi teknoloji kullanımında bilinçli olması zamanı yönetmesi ve çocuğuna örnek olması. Daha sonra teknolojiyi doğru kullanması için çocuğuna sınır koyması, takip ettiği içerikleri ve oynadığı oyunları denetlemesi ve yönetmesi.

Teknoloji kullanımının bilinçli yapılması dikkat ve motivasyon süreçlerine doğrudan fayda sağlasa da yeterli gelmeyebilir. Ebeveynlerin çocuğun psikolojik, bilişsel ve fiziksel özelliklerinin farkında olması, öğrencinin eğitim hayatında yaşadığı problemleri çözmek noktasında destek olması ve ilgili uzmanlardan yardım alması da bir öğrencinin eğitim-öğretim süreçlerinin verimli hale gelmesinde büyük öneme sahiptir.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*