Evlilik Kapak

İsm-İ Rahim Ve Şefkat

Her anne için çocuğunun istirahati ve mutluluğu o annenin birinci önceliği ve arzusudur. Bu istek İsm-i Rahimin en büyük cilvesi olan, şefkat kaynaklıdır. Şefkat öyle güçlü bir iksirdir ki hayvanda dahi yavrusu için canını feda edecek derecede bir halet meydana getirir. En basit bir şefkat hissi dahi bu kadar güçlüyken bu hissin esas sahibi ve göndericisi olan zatın şefkati bu dünya ile sınırlı kalmaz. Şefkat, hayat sahibinden şuur sahibi olana yükseldikçe bu dünyayı aşar ve diğer dünyayı da içine alır. Sadece bu dünya ile sınırlı kalmış bir şefkat inkişaf etmemiş, yükselmemiştir. Dolayısıyla evlatta takılı kalmış, evladı verene uzanamamıştır.

Şefkat inkişaf ettikçe zaman, mekân, kişiden bağımsızlaşır. Mesela Efendimiz (s.a.v) şefkati öyle bir seviyededir ki, kendisinden bin beş yüz sene sonra gelen bizler için dua etmesini, göz yaşı dökmesini netice vermiştir. Bu hal İsm-i Rahimin mükemmel bir tecellisidir.

İsm-i Rahim bir insanda, bir annede tecelli ettiğinde o kişi yaratıcısıyla doğrudan bir bağ kurar. Şefkat yolu ile Cenab-ı Hakka yaklaşmaya başlar. Şefkatin mukabelesiz olması o annede ihlası netice verir. İhlas ise çok mühim bir güç ve kuvvettir. İhlasta, ene aynası temizlenmiştir. Sadece Cenab-ı Hakkı gösterir bir vaziyettedir. İşte şefkatin ve diğer ulvi seciyelerin inkişafı ancak daire-i şeriattaki adab-ı islamiyededir.

Annenin şefkat vasıtasıyla elde ettiği ihlas ve fedakârlık, çocuğa tesir etmeninde en kısa yoludur. Anne, Rabbine karşı bir şuurlu bir ayna vaziyeti aldığından evladına karşı yansıttığı her şey bizzat Cenab-ı Haktan gelir ve tesirlidir. Bu yüzden nasihatlerin tesirsizliği annenin ene perdesinin kalınlığı ile alakalı olabilir.

Daire-i şeriattaki adab-ı İslamiyet kadının fıtratındaki henüz inkişaf etmemiş ulvi seciyeleri bozulmaktan kurtaran bir koruyucudur aslında. Bu yüzden bir kadının veya genç kızın adab- İslamiyet’in çizdiği sınırın içerisinde kalması çok önemlidir. Çünkü çok yüksek bir ahlaka menşe olan kadın ileride annelik vesilesiyle şefkatini ve ulvi seciyelerini inkişaf ettirecektir ve çok mühim bir güç elde edebilecektir.

İfsat komiteleri kadındaki şefkatin inkişaf etmemesi için öncelikle onun neşv-ü neva bulacağı o temiz toprağı bozmaya çalışıyorlar. Şefkati tefessüh ettirmek, şefkatin iki ayağı olan ihlas ve fedakarlığı bozmakla olur. İhlası, menfaati maddiye, teveccühü amme, korku ve tama ile bozarken; fedakarlığı bozmak için de kadını zahiren özgürleştiren fakat aslında nefsinin ve insanların kölesi haline getiren akımları kullanmaktadırlar.

İhlas ve fedakârlık toprağı bozulan kadın şefkat gibi ulvi seciyelerini inkişaf ettiremez. Dolayısıyla hem bu dünya hem de öbür dünya saadetini kaybeder. Ulvi seciyeleri tefessüh etmiş bir kadın hem kendi için hem ailesi için hem de toplum için muzır bir haldedir.

Cenab-ı Hakkın isimlerine mazhariyet, enenin incelmesiyle olur. Ene ne kadar incelirse Cenab-ı Hakka karşı, Onun isimlerini gösterme vazifesini o kadar layığınca yerine getirmiş olur. İşte adab-ı şerait, enenin kalınlaşmasının önüne geçen insana, haddini ve kulluğunu bildiren en güzel yaşam formudur. Anne baba evlatla, evlat anne babayla, karı kocayla, akrabalar birbirleriyle imtihan olurlar. Adab-ı şerait kadına da sınırını çizmiş ve çizdiği bu sınıra itaati nispetinde Rabbinin isimlerine mazhar hale getirmiştir. Kadının ene terbiyesini kocasına, çocuğuna, komşusuna, anne ve babasına bağlı kılmıştır.

Mesela tesettür vazifesini yerine getirmeyen bir kadın adab-ı şerait dairesinden çıkar ve suri, muvakkat bir özgürlük hisseder. Fakat itaati bozduğu için kulluk sınırlarını ve haddini bilemez ve enesini terbiye edemez. Dolayısıyla üzerinde tecelli eden esmalar inkişaf edemez ve kadın gücünü kaybeder.

Bugün kadını zahiren güçlü göstermek için Rabbiyle olan rabıtalarından koparan akımlar onu, tam tersi zayıflatmış, çaresiz hale getirmiş ve güçlü olabilmek adına onu bir cidale sokmuştur. Para, güzellik, şöhret, yetenek gibi her daim çaba göstermesi gereken ve elinde baki kalamayacak olan şeyler için onu daimî bir eleme atmıştır.

Allah resulünün ashabı, önce onlara gönderilen emirlere uydular bu emirlerle enelerini terbiye ettiler sonra Allah onları isimlerine mazhar etti. Yani onlar itaatle kendilerini temizlediler, aynalarını cilaladılar ve esmaya mazhar oldular.

Her insan, kadın erken fark etmeksizin bu temizliği yapmak zorundadır. Bu onun ubudiyetidir. Fakat kadınlar, anne olmaları ve İsm-i Rahime doğrudan vasıl olmaları sebebiyle bu temizliği ve terbiyeyi çok daha kolay ve rahat yapabilirler. Çünkü inançsız bir anne dahi İsm-i Rahim gereği, aciz olan evladına şefkat etmek zorundadır. Acziyetin olduğu yerde Cenab-ı Hakkın ism-i Rahimi imdada yetişir ve anne, o evlat için İsm-i Rahime mazhar olur. Anneye düşen bu ismi inkişaf ettirip Cenab-ı Hakka vasıl olmaktır.

Dr. Nurenda Coşkun

nurendacoskun@gmail.com

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*