İnsanlar toplum hayatında yaşadıkları sürece, bir şeylere ihtiyaç duyarlar. O şeylerin derdini çekerler. “Nasıl elde edeceğim, onu elde etmek için ne yapmam gerekir” gibi düşüncelerle derdine dert katarlar.
Bu dertlik konuları hayatı yaşamaları için zarurî olabilir de, olmayabilir de. Ekmek, su, yiyecek, giyecek, yatacak konuları gibi dertler zarurî gruba girebilir.
Bazen, araba, yazlık ev, tatil, on takım elbise, marka elbise, giyim gibi şeyler de fantezi – gayr-i zarurî kısımdan sayılabilir.
Üstad Hazretleri Tarihçe-i Hayat’ta geçen bir mektubunda bu olaydan bahsediyor:
“Bu acib asrın hayat-ı dünyeviyeyi ağırlaştırması ve yaşamak şeraitini ağırlaştırıp çoğaltması ve hacat-ı gayr-i zarûriyeyi görenekle tiryaki ve müptela etmekle hacat-ı zarûriye derecesine getirmesiyle, hayatı ve yaşamayı, herkesin her vakitte en büyük maksat ve gayesi yapmıştır. Onúnla hayat-ı dîniye ve ebediye ve uhreviyeye karşı ya sed çeker veya ikinci, üçüncü derecede bırakır. Bu hatanın cezası olarak öyle dehşetli tokat yedi ki, dünyayı başına Cehennem eyledi.”
Yukarıda bahsedilen konu tüm insanları kapsadığı gibi ehl-i dini de kapsamaktadır ki, Üstad, mektubun devamında; “İşte bu dehşetli musibette, ehl-i diyanet dahi büyük bir vartaya düşüyorlar ve kısmen anlamıyorlar.” diyor ve konuyu biraz daha anlamamızı sağlıyor.
Geçenlerde yaşlı, güngörmüş, hayat tecrübesi epeyce fazla olan biriyle oradan buradan konuşup görüşürken, “Geçiminiz nasıldır?” diye sormamla; “Evladım” dedi. “İnsanlar ekmek derdi yerine fantezi derdi peşine düştükçe hiçbir zaman geçinmelerinde bir kolaylık, hayatlarında bir huzur bulamazlar. Bizim çocuklar da dâhil olmak üzere insanlar fantezi derdi sahibi olmuşlar. Ne kadar çalışsalar da geçinmeleri zor oluyor.”
Üstadın yukarıdaki paragrafta bahsettiği ana fikri ile yaşlı zatın söylediği sözlerin ana fikrinin bu kadar uyuşması benim çok ilgimi çekti ve yazmak gerektiğini hissederek bu yazıyı kaleme almaya niyetlendim.
Üstadın, hacat-ı zaruriye diye belirttiği konunun ekmek derdi, hacat-ı gayrı zaruriye dediği maddelerin de fantezi derdi olduklarını eminim herkes anlamıştır.
Yaşadığımız şu dönemlerde, fantezi ihtiyaçlarımızı elde etmek için, görenekle, sanki onlarsız yaşanmazmış gibi bir hisse kapılarak, yaşam standartlarımızı zorlaştırıyor ve bu zorlukları kolaylaştırmak için sürekli borçlara girmek durumunda kalınıyor.
Böylece dünyevî hayatımızın zarurî olmayan maddelerini elde edebilmek için gerekirse, belki istemeyerek de olsa ahiret hayatımızın kazanılması için gereken davranışlarımızdan tavizler vermeye başlıyoruz Allah korusun.
Bu tür vartalardan kurtulmanın çarelerinden birisi ve bana göre en önemlisi, başkalarının ne yaptığını değil bizim neye ihtiyacımız var, onu düşünmek ve yaşamak şartlarını ağırlaştırmadan üzerimize düşeni yapmak ve geri kalan zamanımızda da ihlâsla iman ve Kur’ân yolunda çalışarak ahiretimizi kazanmaktır.
İhlâslı davranıldıktan sonra, bütün iyi şeylerin arkadan, siz istemeseniz de, geleceği muhakkaktır.
Gercekten şu aralar tam ihtiyacim olan yaziydi fakat ben insanlarin ve tabiki kendimin bu gorenek belasindan nasil kurtulabilecegini tam bilemiyorum belki baska bir yazinizda yol gosterici sekilde bunuda ele alirsiniz