Dünyanın her yanındaki savaş, yoksulluk, kazalar, afetler, çatışmalar, ölümler beraberinde toplu yetimleri ve yardımları da gündeme getiriyor. Bu noktada faaliyetleri uzun yıllardan beri devam eden İHH Yetim Birimi Başkanı Murat Yılmaz ile görüştük. Keyifli okumalar…
Yetim birimi ne zaman ve neden kuruldu?
İHH İnsanî Yardım Vakfı olarak savaş, doğal afet ve yoksullukların hüküm sürdüğü coğrafyalarda faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bu çerçevede, İHH İnsanî Yardım Vakfı dünya üzerindeki yüz kırkı aşkın ülkede çalışmalar yapıyor. Anadolu insanının, Türkiye’deki hayırseverlerin desteklerini, dualarını bu coğrafyalara taşıyor. Biz, yaklaşık çeyrek asırdır devam eden bu faaliyetlerimiz sırasında toplumun en fazla ıskalanan, en çok ötelenen gruplarının, özellikle yetim çocuklar, yetim aileler olduğunu gördük. Ve bu faaliyet süremiz içerisinde de tüm faaliyet gösterdiğimiz, yardım ettiğimiz coğrafyalarda yetim ailelerimizi listemizin hep en başında tuttuk. Tabii ki belli bir süre sonra yetim çalışmasını daha özel bir pozisyona taşıma durumu gerekti ve 2007 yılından itibaren de İHH’nın Yetim Hamîlik Sistemi ya da Yetim Sponsorluk Sistemi adını verdiğimiz çalışmayı başlatmış olduk. Hâl-i hâzırda dünyanın elli altı ülkesinde seksen bin yetim yavrumuza hamîlik yapıyoruz. Bunu da Türkiye’deki hayırsever kardeşlerimizin vermiş oldukları ayda yüz liralık desteklerle gerçekleştiriyoruz. Yüz lira belki ülkemiz için küçücük bir miktar olarak gözükebilir, bir market alışverişi, bir ayakkabı fiyatı olarak düşünülebilir; fakat özellikle Afrika, Uzak Doğu, Güneydoğu Asya, Orta Asya gibi coğrafyalarda bu yüz liralık miktar inanılmaz önemli bir miktar. Belki bir ailenin evine girebilecek olan aylık maaşa tekabül eden bir miktar. Mesela Uganda’da bir öğretmen kırk dolar maaşla çalışıyor ve bu kırk dolarıyla beş çocuğunu, eşini, evini geçindiriyor. Dolayısıyla bizim için küçük olan yetim hamîlik destekleri, dünyanın farklı coğrafyalarında çok önemli işleri başarıyor elhamdülillah. Biz yetim sponsorluk sistemimizi bu çerçevede yürütüyoruz. Yani İHH’nın yetim çalışmalarını bu düzeye getiren ve bizim farklı alanlarda çeşitli kampanyalar, projeler üretmemize vesile olan şey, dünya üzerindeki yetimlik gerçeği ve dünya üzerindeki yetim çocuklarla ilgili yapılan faaliyetlerin, çalışmaların inanılmaz derecede düşük olması. Bundan dolayı İHH yetim çalışmalarını önemsedi ve farklı farklı alanlarda çalışmalara başladı ve bugün de yürütmeye devam ediyor.
Yapılan çalışmalarda din, dil, ırk sınırlaması oluyor mu?
Bizim bu noktadaki düsturumuz; Efendimiz’in (asm) –ki kendisi de bir yetimdi- “Bütün çocuklar İslâm fıtratı üzerinedir.” sözüdür. Dolayısıyla çocuğun ailesinin Mecûsî olması, Afrika’da putperest olması, ya da Hristiyan/Yahudî olması ya da Budist olması bizi ilgilendirmiyor. Çünkü biz bütün çocukları Efendimiz’in (asm) gösterdiği işaret doğrultusunda kucaklıyoruz. Onlara destek oluyoruz. Tabii şunu da ifade etmek gerekiyor: Bugün dünyanın savaş coğrafyaları, âfetlerin, yoksullukların yaşandığı coğrafyalar yüzde doksan oranında İslâm coğrafyası. Bugün Suriye’nin yedi yüz binden fazla yetimi var, Afganistan’ın üç milyon yetimi var. Irak’ın beş milyon yetimi var. Doğu Türkistan’ın ne kadar yetimi olduğunu bugün bizler tahmin bile edemiyoruz. Geçmiş zamanlarda Bosna’da, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Somali’de hep İslâm coğrafyalarında savaşlar yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Dolayısıyla bizim de hâl-i hâzırda seksen bin yetimimizin bulunduğu elli altı ülke çoğunlukla İslâm ülkeleri ve Müslümanların azınlıkla bulunduğu ülkelerden oluşuyor
Murat Bey, basında yer alan kayıp, ölüsüne-dirisine ulaşılamayan çocuklar var. Özellikle mültecilik meselesiyle alakalı haberlerde sıkça rastlıyoruz. Avlayanlar mı var bu çocukları?
Evet, hatta durum çok daha vahim aslında. Bu son on beş-yirmi gün kadar önce, Avrupa’da on bin Suriyeli çocuğun kayıp olduğuyla ilgili bir haber çıkmıştı. Aslında bu yeni bir durum değil. Çok uzun yıllardır Afrika’dan, Orta Asya’dan, Balkanlar’dan bu şekilde çocuklar insan tacirleri tarafından kaçırılıyorlar. Bunun senelik bilançosu ise iki buçuk milyon çocuk. Yani insan tacirleri iki buçuk milyon civarında çocuğu bu şekilde alıyorlar, çalıyorlar ve birçok farklı yerlerde bu çocukların istismarını görüyoruz biz. Maalesef en çok da fuhuş mafyaları tarafından bu çocuklar istismar ediliyor. İki buçuk milyon çocuğun bir milyon yüz bin kadarı fuhuş mafyaları tarafından kaçırılmış. Ve bugün maalesef dünyanın farklı coğrafyalarında daha oyun çağında, okul çağında olan yavrularımız böyle ahlâksızlıklara kurban ediliyorlar.
Bunlar resmi kayıtlarda geçen sayılar mı?
Tabii. Durum sadece insan kaçakçıları ya da fuhuş mafyaları değil, aynı zamanda organ mafyaları, dilenci şebekeleri, savaş ağaları, misyoner örgütler var. Bunlar da çocukları ciddi miktarda istismar ediyorlar. Özellikle misyoner örgütler –ki bunlar takriben iki asırdır dünyanın birçok noktasında çalışma yürütüyorlar. Görünüşte bir sağlık, insanî yardım veya eğitim-kültür kuruluşu; ama aslında bölge insanını, bölgenin karakterini çocuklar üzerinden değiştirmeye çalışan ve belki görüntü olarak Afrikalı, Asyalı; ama Batılı bir düşünce yapısına sahip çocuklar yetiştiren örgütler. Bu tür çalışmaların sayısı da inanılmaz fazla ve özellikle Batı dünyasının dünyaya şekil verme, renk verme anlamında da çok etkili olduğu çalışmalar. Bir örnek vereyim: ABD merkezli ve 1950 yılında kurulmuş bir örgüt var. Altmış altı yaşındadır. Dünya üzerinde dört milyon üç yüz bin çocukla bizzat irtibat halindeler ve bu çocukların takriben yüzde yetmiş beşi İslâm ülkelerinde bulunan çocuklar. Bu örgüt dünya üzerinde on üç bin kilise ve yirmi beş bin rahip ve rahibeyle çalışıyor. Burada Müslüman olan ülkelerde bu çocuklar Hıristiyanlaştırılıyorlar ve bundan sonra da o ülkelere hizmet etme adına, o ülkelerde belli başlı noktalara yerleştiriliyorlar. Gerçekten İslâm dünyasının son birkaç asırlık kendi içine dönüşü, kendi sorunlarıyla zaman kaybetmesi, Batı dünyasına bu konuda güçlü bir fırsat sağlamış oldu.
Peygamberimiz’in (asm) özellikle yakınlar ifadesini kullanması mesuliyetimizin ne kadar büyük olduğunu ifade ediyor. Ama günümüzde yakın, uzak diye bir şey de kalmadı, dediğiniz gibi.
Gerçi İHH olarak biz en yakınlarımızı da ihmal etmiyoruz. Türkiye’de yetmiş dört tane ilde on iki bin civarı yetim çocuğumuzu da biz hamîlik sistemimize dâhil etmiş durumdayız. Ve bu çocuklarımızla da sadece para vermek şeklinde değil, eğitimleriyle, sağlık durumlarıyla, değerler eğitimi ve ahlakî gelişimleriyle de ilgilenmeye çalışıyoruz. Bu çocukların evlerinde belki halıları, kilimleri, yatakları, yorganları yok; belki buzdolapları bozulmuş ya da kış mevsiminde giyecek paltosu yok; belki okul başlayacak çocuğun defteri, kalemi, kırtasiye malzemesi yok. Hatta ve hatta ailelerimizin özellikle psikolojik sorunlarına rehabilitasyon imkânları oluşturarak onların desteklenmesi, yetim annelerinin desteklenmesi gibi konularda da ilgilenmeye çalışıyoruz. Ailelerimizin ellerinden tutmaya çalışıyoruz. Ve tabii bunu uluslar arası anlamda, Filistin, Suriye, Irak, Afganistan gibi yetim çocukların çokça olduğu coğrafyalarda da yürütme gayreti içerisindeyiz. Tabii bizimki bir karınca misali, bir damla su taşıyoruz belki. Baktığımızda İslâm dünyasının kendi içerisine dönmesi ve kendisiyle mücadele hali içerisine girmesi de büyük bir oyundu zaten. Bugün Orta Doğu’da bu oyunun yansımalarını yakînen görüyoruz. Dolayısıyla bir an evvel İslâm dünyasının kendi içerisindeki sorunlarını çözmesi, kendi çocuklarına, muhacirlerine, yetimlerine, kimsesizlerine sahip çıkması gerekiyor. Çünkü hayat gerçekten boşluk kabul etmiyor. Bu boşluğu bir yapı bir şekilde dolduruyor. O yüzden İslâm dünyasını bir uyanışa davet etme anlamında da önemli. Çünkü biz bu çerçevede de uluslar arası birtakım projeler yapıyoruz. Bunlardan bir tanesi Yetim Dayanışma Günleri. Bu sene Yetim Dayanışma Günleri’nin altıncısını gerçekleştireceğiz. Dünyanın kırk beş ülkesinde yaptığımız bir çalışma.
Diğer İslâm ülkelerinden aynı alanda çalışan vakıflarla işbirliği yapıyor musunuz?
Tabii ki. İHH’nın misyonlarından bir tanesi de tecrübe paylaşımı zaten. Mesela şu anda Filistin’de on altı bin beş yüz yetim yavrumuz var. Bu çalışmaları Filistinli yetim ve eğitim alanında çalışan dokuz tane sivil toplum kuruluşuyla birlikte yürütüyoruz. Aynı şekilde Etiyopya’da, Somali’de, Afganistan’da, Bosna’da, Arnavutluk’ta dünyanın birçok noktasındaki yetim çalışmalarımızı da bölgeyi çok iyi bilen, amaç birlikteliği olan sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte yürütüyoruz. Bu zaten en doğru olanı; çünkü bizim Kazakistan’ı, Almatı’yı sokak sokak, cadde cadde bilme imkânımız yok. Ama Kazakistan’daki sivil toplum kuruluşlarımızla bunları yapıyoruz; çünkü onlar oranın yerlileri. Yetimleri de çok iyi biliyorlar. Biz de onlarla beraber bu faaliyetlerimizi yürütmüş oluyoruz.
Devamı Bizim Aile Nisan sayısında…