Balat; Rum, Ermeni,Yahudi, Suriyeli birçok insanın bir arada yaşadığı ve haliyle diğer semtlere göre daha ilgi çekici bir yer. Çünkü bu kültür çeşitliliği Balat’ın sokaklarına canlılık olarak yansımış ve her köşesinden fışkıran renklerle Balat hem fotoğraf severler için, hem de küçük geziler için vazgeçilmez bir yer olmuş. Bunu insanlarından da anlamak mümkün. Zira kocaman adamlar sizden fotoğrafını çekmenizi rica edebiliyor, zaten çocuklar elinde kamera gördüğü her insana bir muziplik yapmadan geçmiyor. Ama tabi ki fotoğrafının çekilmesinden rahatsız olabilecek insanları da göz önünde bulundurarak, çevrenin fotoğrafını çekmek en güzeli. Zaten etrafta o kadar ilginç ve renkli yapılar var ki, insanları değil de evleri, cumbaları çekmek daha cazip gelebiliyor.
Birçok farklı dinden insanın bir arada yaşamasıyla Balat; kilise, sinagog, cami sayısıyla da ünlü bir yer. Özellikle Fener Rum Patrikhanesi günümüzde din adamlarının sık sık uğradığı ve hâlen insanların hem turistik anlamda, hem ibadet etmek için geldiği önemli bir mekan. Ortodoksluğun merkezi burası.Tarihsel anlamda da önemi var, çünkü patrikhanenin orta kapısının önünde Patrik V. Gregoryus ve bazı metropolitlerin Etnik-i Eterya cemiyeti önderliğindeki ayaklanmalarda parmağı olduğu gerekçesiyle asılarak idam edildiği ve o tarihten beri (1821) kapının da kilitli olduğu biliniyor.
Kuşkusuz bölgedeki en ihtişamlı yapı Özel Fener Rum Lisesi ve İlköğretim okulu. Zamanında sadece erkek lisesiymiş fakat şimdi topu topu 60 öğrencisi olduğu için hem lise, hem ilkokul olarak kullanılan karma bir okul.
Sancakçılar yokuşunu nefes nefese kalmak pahasına çıkıp da yapının ihtişamı karşısında büyülenmemek elde değil, Fransa’dan özel getirtirilen kırmızı tuğlalarıyla zaten insanı kendine çağırıyor.
Kısa Balat turumuzdan edindiğim izlenimler böyle, diğer sayılarda farklı mekânlarda buluşmak duasıyla…