Ebelik mesleğinin önemini ve günümüzdeki yerini Türk Ebeler Derneği İstanbul Temsilcisi Nükte Taşlar ile konuştuk.
Bir canlıyı dünyaya getirmek çok kutsal bir vazife, çok önemli bir meslek, siz de ebesiniz. Bir meslek olarak ebeliğin tanımı ile başlayalım isterseniz. Ebelik nedir?
Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Ebelik Konfederasyonu ebeliği gebelikte, doğumda ve doğum sonrasında, kadının tüm sağlık süreçlerinde, gerekli bakım ve danışmanlıklarını yapan, normal doğumları, kendi sorumluluğunda yaptıran, kadın sağlığına ilişkin tüm riskleri iyi tanıyan ve bu riskleri gördüğü durumda nereye yönlendireceğini iyi bilen sağlık profesyoneli olarak tanımlamakta. Ülkemizde, Avrupa’da veya gelişmiş ülkelerde durum biraz farklı. Avrupa’da ebeler tamamen kendi başlarına çalışıyorlar. Diğer ülkelerin Sağlık Bakanlıklarında sahada çalışan ebeler, yüksek ebeler tarafından denetleniyor. Doğumlarda % 80 civarında normal doğum oranları var ve normal doğumların da % 98’i ebeler eşliğinde gerçekleşiyor, yani hekim görmeden. Gebelik boyu tüm muayeneleri, ultrasonları ebeleri yaptırıyor, bir takım ilaçları reçete etmeye yetkileri var. Ancak risk durumunda, kadın doğumcu hekime yönlendiriyorlar. Fakat bizim ülkemizde ebelik ve hemşirelik mesleği birbirine çok geçmiş durumda. Şöyle ki hemşireler hekim ile birlikte koordineli çalışırlar hastanın bakımlarını yürütürler, tedavilerini uygularlar. Yani tedaviyi hekim planlar hemşire uygular. Ebe ise kendi mesleğinde aslında bağımsızdır. Tamamen sadece kadının sağlıklı olması ile ilgilenir. Gebelik kadınlık hayatının normal bir sürecidir, bir hastalık değildir. Biz hastalık gibi görüyoruz. Çünkü tıp 1800’lerde ilerlerken öncelikle buna ağırlık verildi, her şeye hastalık açısından bakıldı. Hastalık merkezli hekimlik ve tıp anlayışı hakimdi. Daha sonrasında bu kişiye yönelik tıp anlayışına yöneldi. Avrupa buna geçiş yaptı biz henüz geçemedik. Amerikan tıbbı da başka sebeplerle geçmiyor, geçmemeyi tercih ediyor. Biz de ülke olarak ilerliyoruz ama maalesef yavaş oldu bu süreçler. Çünkü ebeler olarak da donanımımızı kaybettik yeniden kazanmak lazım.
90’ların başlarına evlerde doğum oluyordu. Ama öyle bir dönüşümden bahsediyoruz ki, hastanelerde ve genelde sezaryen olan doğumlar çoğaldı. Evde doğum çoğu insan için lafı bile ettirilmeyen bir hadise. Son 15-20 yılda ne oldu da böyle birden bire doğumlar değişiverdi, siz mesleğin içinden genç bir ebe olarak bunu nasıl yorumluyorsunuz?
İşin aslı şöyle aslında, bizim ülkemizde 1800’lü yılların sonlarında ebelik okulu Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin bünyesinde vardı, ancak lise düzeyinde bile değildi. Ortaokul düzeyindeydi, fakat gerçekten iyi ve kaliteli ebeler yetişiyordu. Çünkü teorik eğitimleri çok kısıtlıydı. Öğrencileri çocuk yaşta aldıkları için pratik eğitimle yetiştiriyorlardı ve hekimlerle birlikte dersleri görüyorlardı. Avrupa için de durum çok farklı değildi. Ama onlar bunu 1800’lü yılların ortalarında aşarak modern tıbba geçiş yapmıştı. Biz modern tıbbı biraz daha geç gördük. 1800’lü yılların sonuna doğru görmeye başladığımız modern tıp anlayışı ile her şeye risk açısından, hekim odaklı bakmaya başladık. Usta çırak geleneğini o yıllara kadar sürdürebildik. Fakat 1900’ların başlarından itibaren yavaş yavaş ebelik sahadan el çektirilmeye başlandığında ve işler hekim odaklı yürümeye başlandığında bu iş biraz daha azalmaya başladı. Yani bu nedenle şuan Avrupa’da randevulu sezaryen denen bir olay yok. Normal doğumun olacağı gün kadın ağrı ile birlikte gidiyor hastaneye. Halbuki sezaryen olacağı planlanmış, çünkü kadın normal doğuramayacak bir riski var. Fakat hastaneye sezaryen olmaya, normal doğumun olacağı gün gidiyor. Önceden randevu vermek, bebeği almak gibi bir olay söz konusu değil. Dediğim gibi modern tıbbın ilerlemesi her şeyin hekim odaklı hale gelmesini sağladı. Ebeler mesleklerini unuttular, hekimler sezaryene odaklandılar çünkü. Nitelikli ebeler olup, yardımcı olamayınca, dolayısı ile normal doğumlar da hekimlerin üzerine kaldı. Zaman sıkıntısından dolayı normal doğumun başında hekimler de duramamaya başladı, böylelikle gitgide normal doğumdan sezaryene doğru eğrildik. Aynı şeyi Avrupa ve Amerika da yaşadı. Ama onlar bunları bırakıp, aşıp ebeliği güçlendireli uzun yıllar oldu. Yani yaklaşık 20-30 yıldır Avrupa’da ebelik mesleği çok güçlü bir şekilde ilerliyor.
Kitaplar, akımlar, kurslarla bizim ülkemizde de artık doğal doğuma dönüş var gibi. Siz işin içinde olan biri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz bu gidişi?
Günümüzde dünyanın küresel politikaları ve ülkemiz, normal doğumu destekliyor ve desteklemek de zorunda. Çünkü sezaryen bir doğum biçimi değil. Gerçekleşmesi anne ve bebeği tehlikeye sokacak normal bir doğumu kurtarma ameliyatı. Yani bu bir acil müdahale ameliyatı olmalı aslında. Buradan baktığımızda da Avrupa’da ebelik mesleği uzun yıllardır güçleniyor, şuan ebeler tamamen orada bağımsız çalışıyor. Hekim odaklı değil, hekime bağımlı değil. Direk bakanlığa bağlı. Yani bizim ülkemizde kadın doğumcuların çalıştığı şekilde çalışıyorlar. Reçete yazmaya yetkileri var doğum veya gebelik üzerinde kesin karar yetkisine sahipler. Yani ebe değerlendirip şöyle söylüyor, evet bu gebe normal doğurabilir, hayır bu gebe normal doğuramaz gibi kararı veriyor. Bunun yanı sıra tabi ki nitelikli ebelik bakımının alınması, kadına eğitim noktasında çok avantaj sağlıyor. Gebe eğitimlerine ebeler ciddi zaman ayırabiliyor. Ama hekimler bu zamanı ayıramıyorlar maalesef. Gebelikle birlikte doğum esnasında, sonrasında bebek için gerekli ilaçları da yazabilmesi avantaj sağlıyor, zaman kazandırıyor. Tabii ki tek kişi odaklı olup, gebenin ona güvenmesi, gebe için de ciddi anlamda bir avantaj. Avrupa bu yönde çalışıyor. Bizim ülkemizde de evet durum gitgide yüz güldürücü. Bakanlığımız bu durumla ilgili son zamanlarda gerçekten yüz güldüren çalışmalar yapmaya başladı. Derneğimiz, ebeliği güçlendirmek, doğumların normal olabilmesini sağlayabilmek adına bakanlığımızla birlikte çalışıyor. Kadınlarımızın da artık üzerine düşen bir görevleri var. Onlar da artık ebeleri tercih etmeli, tekrar gebelik ve doğumlarında ebelerini talep etmeliler ve ebelerinden gerçekten nitelikli ebelik bakımı istemeliler. Yani ebesine sorduğu bir soruyu, ebesinin yanıtlamasını beklemeli artık kadınlarımız. Ebelerimiz bu noktada gerçekten donanımlı, fakat artık istekleri kırıldı. Çünkü gelen hasta da ebeye güvenmiyor, ebe ile hemşireyi aynı yere koyuyor. Dolayısı ile ebelerimiz de bu anlamda biraz çekingen kalıyorlar. Nasıl olsa anlatsam bile hekimine güvenecek, bana güvenmeyecek diye kendilerini çekiyorlar. O yüzden kadınlarımız artık doğumlarında ebe talep etmeli.
Bakanlığın yaptığı yüz güldüren çalışmalardan bahsettiniz biraz da onlardan bahsedebilir misiniz?
Bizim ülkemizde hali hazırda bir ebelik yasası mevcut değil. Bizler Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun diye adını dahi anlamakta güçlük çektiğimiz, 1800’lerden kalma bir kanuna tabii olarak mesleğimizi icra ediyoruz. Dolayısı ile güncel uygulamaların, yeterliliklerimizi kullanabileceğimiz maddelerin olduğu bir yasaya ihtiyacımız var. Bakanlığımız çok acil olarak, bu konuda ciddi çalışmalar yapıyor. Derneğimiz ile de işbirliği içindeler. Görüş alıyorlar, çalıştaylarında bulunuyoruz. Bunun dışında üniversitelerde artık yüksek lisans ve doktora programlarımız var. Bakanlığımız yeni görev tanımı olarak uzman ebelik kavramını getirdi. Uzman ebelerimiz, ültrason ve benzeri araç gereç, gebeliğe ilişkin diğer materyallerin eğitimini alıyor. Bir iki aylık “hizmet içi” adı olarak adlandırdığımız kurslardan sertifikalarını edinerek, kullanabiliyorlar.
Devamı Bizim Aile Aralık sayısında…