Ramazan ayı rıza, sevgi, kefalet, ülfet, nur ve rahmet ayıdır. Ancak bütün bunlar Ramazan’ın hürmetini tutan ve bu ayı oruç ve ibadetle geçirenler içindir. Bu nedenle “Aylar içinde Ramazan beden içinde kalp gibidir, beldeler arasında Mescid-i Haram gibidir. Mescid-i Haram’a Deccal giremediği gibi, oruçlunun kalbine de şeytan giremez. İnsanlar arasında peygamber gibidir, peygambere gösterilecek hürmet ve saygı bu aya da gösterilmelidir” denilmiştir. Ramazan ayının nihayete erip bayramı kucaklayacağımız günlerde, biraz da bayramlarımızın ehemmiyeti üzerinde duralım.
Fıtır sadakasının fazileti
Kurban Bayramında kurban kesmek vacip olduğu gibi Ramazan Bayramı’nda da bayram namazına gitmeden önce veya orucun son günü fıtır sadakası verilmesi emredilmiştir. Peygamberimiz (asm) inananları Ramazan’da sadaka vererek muhtaçların ihtiyaçlarını gidermelerine, borçlarını ödemelerine yardımcı olmaya davet etmiştir. En hayırlı sadakayı şöyle tarif buyurmuşlardır. “Bir kimsenin sarf edeceği en faziletli dinar, kendi aile fertlerine infak ettiği dinarla, Allah yolunda hayvanına ve yine Allah yolunda cihad edecek olan arkadaşlarına harcadığı dinardır.” Yine Resûlullah (asm) Allah yolunda harcanan, bir köle azadı için sarf edilen, bir yoksula verilen veya ailenin geçimi için yapılan harcamaları zikrettikten sonra, bunların sevap bakımından en üstününün aile fertlerine yapılan harcamanın olduğunu belirtmiştir. Bu hadislerde zikredilen aile fertlerinden maksat iyali, yani, nafakası kendisine ait olan çocukları, eşi, annesi, babası ve hizmetçisidir. Fıtır “iftar etmek” ve “yaratılış” anlamlarına gelir Sadaka-i fıtır, yaratılmış ve Ramazan orucunu tutup iftar etme imkanını elde etmiş olmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen Müslüman’ın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır. Vacip oluşu, sünnetle sabittir.
Bayram sevinç günleridir
Bayram sevinç günleri olduğu için Peygamberimiz (asm) Habeşli bir folklor ekibinin gösterisini Hz. Aişe’ye (r.anha) izletmiştir. “Bir grup Habeşli bir bayram gününde mızrakları ve kalkanları ile gösteri yapıyordu. Hz. Aişe’yi çağırdı ‘İzlemek ister misin?’ buyurdu. Hz. Aişe (ra) başını Peygamberimizin (asm) omuzuna koyarak usanana kadar izledi.” Bayramlarda kendini oyun ve eğlencelere kaptırarak gaflete dalmamak için de Peygamberimiz (asm) “Bayramlarınızı ‘Lâ ilâhe illallah, Allahü Ekber, Sübhanallah ve Elhamdülillah’ ile süsleyin!” buyurmuşlardır.
Bediüzzaman “Bayramlarda gaflet istila edip gayr-i meşru daireye girmemek için rivayetlerde zikrullaha ve şükre azim terğibat vardır. Ta ki, bayramlarda o sevinç ve sürur nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü, şükür nimeti ziyadeleştirir, gafleti kaçırır.”1 demiştir.
Mü’minler felaha ermişlerdir
Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de “Küfür ve isyandan uzaklaşan, iman ve salih amelle Allah’a itaat eden mü’minler Allah’ın ismini zikrederek namaza devam ettikleri sürece felaha ve kurtuluşa ermişlerdir.”2 buyurur. Felah bulmak veya felaha ermek iki anlama gelmektedir. Birincisi mü’minler dünyada iman ve amel-i salih ile tevfik ve hidayete mazhar olup her nevi dünyevî felaketlerden kurtulmuşlardır. İkincisi, ahiretin her nevi sıkıntı ve zahmetinden, cehennem azabından kurtularak cennete girip kurtuluşa ermişler ve ebedî saadete nail olmuşlardır demektir. Yüce Allah bu ayetleri ile her ikisini de murad etmiştir. Benzer ayetler ve müjdeler Mü’minun Suresinde de vardır. Yüce Allah bu surede “Mü’minlerden namazlarını huşu içinde kılanlar, dünyanı fânî ve boş işlerinden yüz çevirenler, zekatlarını verenler, iffetlerini ve namuslarını koruyanlar felah bulmuşlar ve kurtuluşa ermişlerdir.”3 buyurur.
İslâm âlimleri “Tezekki edenler kurtuluşa ermişlerdir.”4 ayetindeki tezkiyeyi “Salih amel işleyen ve bu amelini riya, ucup, gurur ve kibir gibi kirlerden ve kötülüklerden koruyan, haramlara dalarak amelinin iptaline sebep olmayanlar” manasını vermişlerdir. Yine müfessirler “imanını şirkten, amelini riyadan koruyan, mallarını da zekât ve sadaka vererek temizleyenler kurtulmuşlardır” şeklinde yorumlamışlardır. Elbette bu ayetin manasında bütün bunlar muraddır.
Bütün bunlardan anlıyoruz ki sadece iman etmekle kişi kurtuluşa ermiyor. İmanın güçlenmesi ve imanın muhafazası ile Allah’a yakınlık ve rızasını kazanma amel-i salihe bağlıdır. Amel-i salihin başı ise namaz ve zekâttır. Bu Ramazan’da oruç, sadaka-i fıtır ve bayram namazı şeklindedir. Zilhicce’de ise Hac, hacca gitme imkanını bulamayanlar için ise kurban kesmek ve Arefe günü oruç tutmak ve Kurban Bayramı namazını kılmak şeklindedir.
Bayrama “Iyd” denmesinin sebebi
Iyd, vaad ve vaîd’in kısaltılmış şeklidir. Vaad, mükâfatın müjdelenmesi ve vaîd ise cezanın verilmesi anlamındadır. Yüce Allah Ramazan’ı oruç tutarak, farzları yapıp haramlardan kaçarak geçirenlere, Zilhicce ayında Hacca gelenlere “Ûdû ilâ menâzilikum” yani “Günahlardan arınmış ve temizlenmiş, cennetle ve saadet-i ebediye ile müjdelenmiş olarak evlerinize dönün!” buyurur.
Nitekim Fıtır günü evlerinden Bayram (Fıtır) namazını kılmak için çıkanlara Yüce Allah’ın “Ey Kullarım! Sizler benim için oruç tuttunuz ve rızam için namaz kıldınız ve nefislerinizi haramlardan ve meşru zevklerinizden uzaklaşarak terbiye ettiniz. Şimdi evlerinize günahlarınız bağışlanmış, ibadetlerinizin mükafatını hak etmiş olarak dönünüz!” ferman eder.
İman etmeyen ve ibadetten kaçanlara ise Cenab-ı Hakkın itabı, azarı ve cehennemle tehdidi vardır ki buna da “Vaîd” denir. Ramazan ve Kurban Bayramı günü mü’minler ile münafıklar ve kâfirler birbirlerinden bu şekilde ayrılırken mü’minler Allah’ın vaadine, münafık ve kâfirler de vaîdine muhatap olduklarından dolayı Bayram gününe “Iyd” denilmiştir.
Bayram günleri okunacak dua ve zikir
Peygamberimiz (asm) “Ramazan ve Kurban Bayramlarını tehlil, tekbir, tahmid ve takdislerle süsleyiniz.” buyurmuşlardır. Bu nedenle “Bakıyat-ı Salihat” olarak Kur’ân-ı Kerîm’de geçen bu tesbih ve zikri dilimizden düşürmemeliyiz.
Dipnotlar:
- Bediüzzaman, Lem’alar, 274.
- A’lâ Suresi, 87: 14-15.
- Mü’minun Suresi, 23: 1-5.
- A’lâ Suresi, 87: 14.
Kaynak: Mübarek Gün ve Geceler/ Yeni Asya Neşriyat