Siyer-i Nebevi Derneği’nden Erol Demiryürek ile bir “Aile babası olarak Hz. Peygamber” i (asm) konuştuk. Keyifli okumalar…
Peygamber Efendimiz (asm) yetim bir çocuktu. Aynı zamanda evlatlarının ölümünü de gören bir babaydı. Hz. Peygamberi (asm) bir aile babası olarak anlatmaya çalışsak neler söylersiniz?
Öncelikle şunları söyleyebiliriz. Peygamber Efendimiz (asm) ideal bir baba diyebileceğimiz şekilde, hem kendi çocuklarının, hem de diğer çocukların hatta bütün ümmetin en şefkatli, sevgi dolu babasıydı. Onun (asm) en güzel örnek oluşu Ahzab Suresi 21. ayet-i kerimede ifade edildiği şekilde, “Şüphesiz ki Allah’ın Resulünde sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü (onlara kavuşmayı) isteyip-umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir örnek vardır.” Biz Peygamber Efendimizi (asm) her sahada, en ideal, örnek bir portre olarak görmekteyiz. Baba olarak da bu böyledir. Bu ideal oluşunun arka plânında ne var diye bakarsak, Kalem Suresinin 4. ayetinde ifade edildiği şekilde, onun (asm) en güzel ahlâka, en güzel erdemlere sahip bir insan oluşundan kaynaklanıyor. Orada Rabbimiz “Şüphesiz ki sen yüce bir ahlâk üzeresin.” diyor. Yine Peygamber Efendimiz (asm) hadis-i şeriflerinde “Ey ümmetim şüphesiz ki ben sizin için baba yerindeyim bu yüzden size her konuda faydanıza olacak şeyleri öğretiyorum.” buyurmuştur. Şimdi bu çerçeveden bakarsak, sizin de dediğiniz gibi Efendimiz (asm) babasız yetişti, baba şefkatini yaşamadı. Gerçi amcası Ebu Talip elinden geldiğince sevgi ve şefkati ile onu himaye etti. Yine üvey annesi diyebileceğimiz, yengesi Fatıma Hatun da aynı şekilde. Ama bir babanın, bir annenin yerini tabi tutmuyordu bu. Peygamber Efendimiz (asm) Allah’ın eğittiği bir kuldu. Yine bir hadislerinde “Beni Rabbim eğitti, hem de ne güzel eğitti.” buyurmuştur. Efendimizin (asm) çocukları Hz. Hatice (r.anha) annemizden dünyaya geldi. Sadece İbrahim ismindeki çocuğu Hz. Mariye annemizden dünyaya gelmiş ve küçükken vefat etmiştir. Peygamber Efendimiz (asm) sevgisini bütünüyle onlara veremedi bu anlamda. Çünkü hayatta çok az kaldılar. Fakat hadis ve siyer kitaplarında torunlarına olan ilgisinden sevgisinden bahsedildiğini görüyoruz.
Çocuk sevmenin yadırgandığı bir dönemde çocuklarından sevgisini, şefkatini esirgemeyen bir baba görüyoruz. Öyle değil mi?
Peygamber Efendimiz (asm) özellikle çocuklardan sevgisini hiç esirgemeyen bir baba rolündedir. Şımarırlar, kötü davranışlar sergilerler gibi bir yargıya sahip değil. Çünkü o biliyor ki eğitimin temeli sevgidir, merhamettir. Hayatına baktığımızda çocuklara olan sevgisini sözleri ile de ifade ettiğini görüyoruz. Aynı zamanda yaptığı eylemleri ile de bunu belli ediyor. Sık sık Hasan ve Hüseyin’e onları sevdiğini söylüyor. Hatta “Allah’ım ben bunları seviyorum, sen de onları sev. Ben onlara merhamet ediyorum sen de onlara merhamet et.” şeklinde duaları da vardır. Yine onları sürekli öpüp, başlarını, yanaklarını okşamasını sık sık görüyoruz. Peygamber Efendimiz (asm) sadece torunlarını da değil, aile çevresindeki çocuklar da mesela evlatlığı Hz. Zeyd’in oğlu Üsame de Efendimizin (asm) yakın çevresindeydi. Onu da seviyor, bir dizine Hasan ve Hüseyin’i oturturken diğerine de Hz. Üsame’yi oturtuyordu. Hz. Cafer’in oğlu Hz. Abdullah (ra) bir hatırasında diyor ki, “Efendimiz (asm) bir seferden geldiğinde biz ona doğru koşardık, o da kendisine yetişen ilk çocuğu devesinin ön tarafına alırdı. Önce ben yetişirdim, beni önüne alırdı. Sonra Hasan ya da Hüseyin yetişirdi onları da arkasına alırdı, bizi sevindirirdi, başımızı okşardı.” Peygamber Efendimizin (asm) çocuklara karşı olan sevgisi merhameti çok fazla. Sizin de dediğiniz gibi sahabeler zaman zaman bunu yadırgıyor. Tabi aralarında bedevi, yani çölde yaşayan, medeni hayattan uzak olanlar var. Bir defasında Efendimiz (asm) torunu Hasan’ı öperken Akra bin Habis ismindeki bir sahabe görüyor ve “Ya Resulullah siz çocukları ne kadar çok öpüyorsunuz. Benim ise on tane çocuğum var hiçbirini öpmüyorum.” diye şaşkınlığını belirttiğinde Efendimiz (asm) “Merhamet etmeyene, merhamet edilmez” buyuruyor. Yine başka seferinde bir bedevi aynı şekilde Efendimiz e (asm) “Ya Resulallah biz çocukları öpmüyoruz, siz ise devamlı onları öpüyor ve oynuyorsunuz” dediğinde Efendimiz (asm) “Allah senin kalbinden şefkati aldıysa ben ne yapabilirim?” diyor. Biz burada çocuklarla olan iletişimde sevginin çok önemli bir yeri olduğunu görüyoruz. Tabi Efendimiz (asm) sadece bununla yetinmiyor. Çocuklarla kaliteli vakit geçiriyor. Bilirsiniz Efendimiz (asm) kendisi ellerini yere koyarak, torunlarını sırtına bindirmek suretiyle onlarla oynuyor. Bir defasında Hz. Ömer (ra) gelip çocuklara “Bineğiniz ne güzel” dediğinde de “Üzerindeki süvariler de güzel.” diye karşılık veriyor. Yine bir gün Hz. Hasan’ı ayaklarına bastırıyor ve “Tırman” diyor. Üzerine göğsüne kadar tırmandırıyor, sonra sarılıp öpüyor. Bunun örnekleri o kadar fazla ki, hatta ibadetlerinde bile çocuklara sevgisini, ilgisini, merhametini göstermekten çekinmiyor. Çoğu kez mescide, namaz kıldırmaya, sırtında torunuyla, çocuğuyla geldiği oluyor. Bir defasında yine Hz. Hasan ile birlikte geliyor ve secdesini çok uzattığı zaman sahabeler acaba bir şey mi oldu diye endişeleniyorlar. Namazdan sonra da bunu soruyorlar. Efendimiz (asm) hiçbir şey olmadığını, fakat torununun sırtına çıktığından dolayı incitmemek için secdesini uzattığını ifade buyuruyor. Efendimizin (asm) erkek ve kız çocuklarını ayırmadığını da görüyoruz. Büyük kızı Hz. Zeyneb’in Ümame isminde bir kızı var, bir keresinde onunla gelmiş namaz kıldırmaya. Ümame, Efendimizin (asm) sırtında, onunla birlikte tekbir alıyor, ayakta iken kucağında, rükuya ve secdeye giderken de yavaşça yan tarafa bırakıyor. Burada ibadetleri sevdirme noktasında da bir örnekliğini görüyoruz. Çocuklar ibadetlerde böyle güzel hatıralarla büyüyorlar. Hatta bir defasında günümüzde olsa çok garip karşılanacak bir olay meydana geliyor. Efendimiz (asm) Cuma günü minberde hutbe verirken Hz. Hasan ve Hüseyin, düşe kalka mescide gelip ilerleyince Efendimiz (asm) hutbeyi yarıda kesip iniyor, onları kucaklıyor sonra da ashabına özür beyan ediyor ve “Onların bu şekilde gelmesine dayanamadım” diyor.
Kızına olan sevgisi
Tüm bu örneklere baktığımız zaman Efendimizin (asm) çok yoğun sevgi ve şefkat sahibi olduğunu ve eğitimin temelini de buna dayadığını görüyoruz. Dolayısıyla ihtiyacımız olan şey budur. Ailede sevgi görmeyen çocukların, başka yerlerde sevgi araması veya yanlış alışkanlıklara yönelmesini düşündüğümüzde, gerçekten de Efendimizin (asm) bu örnekliğinin önemini anlarız. Şunu da ifade etmek istiyorum Efendimizin (asm) sevgi ve şefkati bir baba olarak sadece evlatları küçükken değil büyüdükleri zaman da devam ediyor. Hz. Fatıma annemiz ile ilgili olarak anlatılanlara baktığımızda evlendikten sonra sık sık kendisini ziyaret ettiğini, onu öpüp kucakladığı, halini hatırını sorduğu görüyoruz. Onun Peygamberimize (asm) geldiğinde ise Peygamberimizin (asm) ayağa kalkıp kızını karşıladığı, alnından öptüğünü, yine yanı başına oturttuğunu görüyoruz. Efendimiz içinde bulunduğu cahiliye toplumunun adetlerine tam ters bir şekilde davranıyor. Biliyorsunuz ki onlar kız çocuklarını hor görüyorlardı. Peygamberimiz (asm) tüm bu yanlış adetleri Allah’ın izniyle yıkmıştır. Hatta kız çocuklarıyla alakalı müjdeleri vardır. “Kimin 3 veya 2 kızı ya da kız kardeşi olur, onlara güzel davranır, onlar hakkında Allah’tan korkar güzel yetiştirirse mutlaka cennete girer.”der. Bütün bunlara baktığımızda günümüzde de aile babalarının kendilerine örnek almaları gereken gerçekten ideal bir baba olarak Peygamber Efendimizi (asm) görmekteyiz.
Hz. Zeyd’i manevi evladı olarak görmesi, yanında bulundurması, koruyuculuğunu yapması, evlendirmesi vb. günümüzdeki koruyucu ailelere medar olabilecek bir uygulaması var.
Koruyucu aile rolü Medine döneminde, özellikle Peygamber Efendimiz (asm) devlet başkanı olduktan sonra, bütün Müslümanlar’a dönük genel bir husustur. Ahzab Suresi 6. ayette “Peygamber, müminlere kendi canlarından daha ileridir.” denmiştir. Efendimiz (asm) bu ayeti okumuş ve şunu buyurmuşlar, “Mü’minlerden her kim ölür de miras bırakırsa o mirasçılarınındır. Biz devlet olarak veya ben ona kesinlikle dokunmam. Fakat kim bir yetim bırakırsa, borç bırakırsa, onu ödemek de benim hakkımdır.” Sonra da bu ayet-i kerimeyi okumuştur. Ayet-i kerime iki anlamda anlaşılıyor. Bir mü’minleri kendi canlarından daha fazla sevmesi, ikincisi de Peygamberimizin (asm) onlara karşı olan sevgisinin, şefkatinin ve himayesinin de kendilerinden bile daha ileri olması. Hz. Cafer Mute’de şehit olduktan sonra evlatları ile ilgilenmesi örneklerden sadece biri. Peygamber Efendimiz (asm) bu noktada bütün mü’minlere kol kanat germiş, bizlere de en güzel bir örnek oluşturmuştur.
Çocuk eğitimi noktasında Efendimiz (asm)
Peygamber Efendimiz (asm) eğitimci vasfıyla ön plâna çıkmıştır. Çocukların eğitiminde sevgi ve şefkat temel olmak üzere, helal-haram duygusunu vermiştir. Hz. Hasan bir defasında sadaka hurmalarından aldığında Efendimiz (asm) hemen ağzından çıkarttırmış, “O bize helal değildir” diyerek daha küçücük bir çocuk olmasına rağmen ona bunu öğretmiştir. Yine Efendimizin (asm)”Bir baba evladına güzel ahlâktan daha üstün bir bağışta bulunamaz, hediye veremez, bir miras bırakamaz.” şeklinde hadisleri bulunmakta. Demek ki çocuklarımızı güzel ahlâkla eğitmek, sadece telkin yoluyla değil de onlara en güzel bir örnek olmak suretiyle eğiteceğiz. Peygamber Efendimiz (asm) çocuklara en başta kelime-i tevhidin öğretilmesi, peygamber ve sahabe sevgisinin, ehl-i beyt sevgisinin öğretilmesi noktasında bizlere tavsiyelerde bulunuyor. Bugünün babaları da kendilerini Peygamber Efendimize (asm) ne kadar çok benzetirlerse bu noktada Allah’a olan kulluklarını da o kadar gerçekleştirmiş olurlar ve gerçekten çok böyle hayırlı nesiller meydana getirmiş olurlar diye düşünüyorum.
Bugün toplumumuzda babaların çok büyük bir bölümü işlerinin yoğunluğundan gecenin bir vakti evlerine gelip, çocuklarını nadir görüyor. Siz de bir babasınız Erol bey bu konuda son olarak ne demek istersiniz?
Sanki bir bahanenin arkasına sığınıyoruz. Peygamber Efendimizden (asm) bahsederken zannediyor muyuz ki Peygamber Efendimiz (asm) çok boş vakti olan bir insandı? Özellikle Medine döneminde. Mekke dönemi hep mücadelelerle geçti, çocuklarını küçük yaşlarda kaybetti. Tabi bunlarda ayrı hikmetler var şimdi konumuzun haricinde olduğu için oraya girmiyorum. Ama Peygamber Efendimiz (asm) Medine döneminde hem devlet başkanı, hem bir ordu komutanı, hem sürekli ashabını eğiten bir öğretmendi. Ama o yine de ailesine zaman ayırabiliyordu. Emin olun bugün bizim zaman ayırdığımız o kadar gereksiz şeyler var ki. Saatlerce TV başında, oyunlarda, anlamsız sohbetlerle geçirdiğimiz zamanın bir bölümünü çocuklarımıza ailemize ayırsak sanırım bu açık kapanacak.