İnsan hayatının belli dönüm noktaları vardır. Bu dönemler, var olan, oluşmuş ve alışkanlık haline gelmiş sistemi yeniden kurgulamayı, onarmayı ve değiştirmeyi gerekli kılar. Baba olmak, işte bu dönemlerden biridir. Yeniden kendinle yüzleşmen, babanla hikayeni tekrar gözden geçirmen, ilk gördüğün baba rolünden senin üzerine neler sindiğini fark etmen için iyi bir fırsattır.
Baba olmak, çift taraflı bir büyüme serüvenin başı olur çoğu zaman. Hayatına şahitlik ve emanetçilik edeceğin bir çocuğun büyümesi, diğeri ise, kendini yeniden büyüteceğin bir süreç. Bu hakikatler belki her çağda, her baba olanın sorumluluğunda olan duygulardı. Hissedildi, hissedilmedi, fark edildi ya da edilmedi… Farklı yanları yaşansa da baba olmaya dair hikaye hep vardı. Değişti, revize edildi, yeni roller eklendi, modern çağla birlikte eski baba rolü de birçok şey gibi değişime uğradı.
Eskiye oranla babanın aile içindeki yeri ve otoritesinde ciddi farklılaşmalar oldu. Eskiden babalar evin ağırlıklı otoritesiydi. Son sözü söyleyen, çok fazla yüz göz olmayan bir yapısı vardı. İstenecekler önce anneye söylenir, babaya iletilmesi gerekirse ya da izin alınması gerekiyorsa anne tarafından babaya aktarılırdı. Babanın otoritesini koruyan bir bakıma anneydi.
Baba doğrudan muhatap olmadığı durumları annenin sunumuyla öğrenirdi. Babadan korkulması, sözünün dinlenmesi ve gösterilmesi gereken saygı, anne tarafından çocuklara öğretilirdi. Baba bazı şeyleri bilse de bildiğini ve farkında olduğunu belli etmezdi. Anne üzerinden talimatlarını gönderir, hoşlanmadığı durumları ise, ani tepkilerle bastırmaya çalışırdı.
O dönemin babaları çocukla oynamak ya da konuşmak konusunda çok fazla tecrübeye sahip değildi. Onların çocukluğu da öyle geçmişti. Okula gitmek yanında tarlada ya da bahçede çalışmak, hayvanlara bakmak gibi sorumlulukları vardı. Babayla oynamak, oturup sohbet etmek gibi alışkanlıkları yoktu. Belki böyle bir ihtiyacın farkında bile değillerdi.
Baba evde bir köşesi olan, kapıdan girişi öksürmesi ile anlaşılan, bu sesle toparlanılan, korkuyla karışık saygı duyulan, hiddetlenmesinden endişe edilen, aynı zamanda olmaması düşünülmeyen biriydi. Babası olmamak gariplik sayılırdı. Yakın olunmasa da var oluşu güven verirdi. İstisnalar olsa da o zamanlara ait baba figürü genel itibariyle böyleydi.
Aileler büyüktü. Evde başka ağabeyler, çok yakında oturan amcalar, dayılar ve dedeler vardı. Baba mesafeli olsa da örnek alınacak, birlikte oturup kalkılacak çok sayıda erkek model vardı. Çocuklar kendi cinsiyetleriyle özdeşim kurmakta model yoksunluğu çekmezdi. Arkadaş aramak, yalnız kalmak ve içe kapanmak zordu.
Her dönemin kendine özgü eksiklikleri ve sorunları vardır. Geleneksel her sistem, içinde kendi hatalarını da barındırır. Sevgisini ifade edemeyen, çocuklarını gizli seven babalar, bunun yanlış olduğunu belki de hiç fark edemediler. O zamanki babalar tüm uzaklıklarına rağmen varlıklarıyla çocuk için önemli bir yeri doldururdu. Şimdiki ilgilenme kriterlerine göre çok zayıf kalsa da, bir baba ve erkek olarak evin merkezinde varlığını sürdürürdü.
Öğrenmişliği kırmak kolay değildir. İnsanın anne babasından gördüğü davranış modellerini kendi hayatında değiştirmesi sanıldığı kadar basit değildir. Önce fark etmek gerekir, değiştirmek için de belki yüzlerce kez denemek. Hem de tekrar tekrar denemek, her defasında yeniden çabalamak. İnsanın kendini değiştirmesi kolay olmamakla birlikte imkânsız da değildir. O dönemki babalar kendi babalarından gördüklerini belki daha esnettiler ama benzerlikleri de vardı. Görmedikleri bir tavrı ve davranışı sunmakta zorlandılar. Sevildiklerini sözle duymadılar belki ama davranış okumayı öğrendiler.
O dönemki babalar zaman ayırmak, sevdiğini söylemek, daha yakın olmak ve sohbet etmek konusunda zorlandılar. Ama evdeki varlıklarını korudular. Günümüzde babasız büyüyen çok fazla çocuk var. Boşanmalar sebebiyle tek ebeveynle yaşayan çocukların sayısı eskiye oranla çok daha fazla. Tek ebeveynle büyüyen çocuk, diğer ebeveyni daha az görüyor. Hatta bazen tamamen kopmalar bile yaşanabiliyor.
Kapitalist sistem, babayı ve onun emeğini eve yabancılaştırdı. Çocuklar babalarını hem yeterince göremiyor, hem de ne iş yaptığına dair ayrıntılı fikirleri yok. Eskiden babanın emeği ve iş gücü çocuğun gözü önündeydi. Çocuk babasının ne iş yaptığını bilir, işin içeriğine tanıklık ederdi. Babanın atölyesi, tarla, bahçe, dükkân emeğin gözle görülür mekanlarıydı. Özellikle erkek çocuk babası çalışırken yanında durur, onu izlerdi. Baba daha bilinen, daha tanıdık biriydi. Nerede çalıştığı, ne iş yaptığı bilinirdi.
Babanın emeğinin yabancılaşmasıyla baba da yabancılaştı evlerimize… Evde geçirdiği vakit azaldı. Sınırsız varsayılan ihtiyaçları karşılamak için daha uzun çalışması gerekiyordu. Daha önce adını bile bilmediğimiz belki hiç aklımıza gelmeyen şeyler, ihtiyaç listesinde baş sıraları almaya başladı. Şehir hayatı ve tüketime endeksli günlük yaşam, babayı eve yabancı bir adam haline getirdi. Eğer anne de çalışıyorsa ikisi birden dışarıda mesai harcarken, çocuklar kreşlere, bakıcılara, etütlü okullara kaldı.
Çocuklar babayı sabahları genellikle ya uyurken gördüler ya da çoktan kalkıp işine gitmiş olduğunu fark ettiler. Akşamları uyumadan önce biraz olsun oynayabilirlerse kendilerini şanslı saydılar. Çoğu zaman baba eve yorgun argın, tahammülü azalmış olarak geldi. Çünkü bu sistem kendini hiç de ucuza satmıyordu. Çalışmak için zaman bile yetersiz kalıyordu bazen.
Çocuklar böyle bir sürecin içinde babayı ancak annenin gözlerinden tanıyabildiler. Annenin gözlerinden, feminen çerçeveli bir gözlükten babayı anlamaya ve tanımaya çalıştılar. Baba çocuklarıyla geçireceği kısıtlı zamanda onlara ulaşmayı başaramadıysa ya da onları kendinden uzaklaştırarak sorumluluk almak istemediyse, çocuklar için babayı tanımak daha da zor oldu.
Tüm bunların yanında günümüz babaları içinde çocuklarıyla birlikte oldukları süre içinde oldukça iyi vakit geçiren, hatta oyun oynayan babalar da var. Çocuklarla ilgili otorite ve kural koyma görevlerini anneye devreden babalar, çocuklarıyla sınır ve kurallar olmadan ilgilenmek istiyorlar. Annelerin birçoğu günlük düzenin sağlanması ve okul hayatıyla ilgili bir çok kural ve sınırın kendilerine kalmasından şikayetçi. Bu durum onları hırçın ve söylenen bir ebeveyne dönüştürüyor. Babanın eskiye oranla çocuklarıyla daha çok oyun oynaması olumlu bir gelişme. Fakat çocukların ihtiyacı olan sağlıklı otorite imgesi için, babaya ve onun incitmeyen, zedelemeyen fakat kararlı duran otoritesine de ihtiyaçları var.
Babayla ilişki insanın içsel ihtiyaçlarıyla, dış dünyanın gerçekleri arasında denge kurmasını temsil eder. Baba dış dünyaya açılan ilk gerçeklik imgesidir. Kabul edilmek, beğenilmek ve onaylanmak için çaba sarf ettiğin ilk ilişkidir. Baba dış dünyayı, ayakta kalabilmeyi, bağımsızlığı ve gücü temsil eder. Çocuk anneyle kurduğu bağımlı ilişkiden özerkleşerek babanın onay ve kabulü için ona yaklaşır. İlk gerçek kabul edilme sınavını burada verir.
Baba önemlidir, çocuğun kimlik algısı, cinsel kimlik oluşumu, özgüven gelişimi, okul başarısı, otoriteyle kurulan ilişki, kader algısı ve Rabbiyle ilişkisinde babanın rolü ve katkısı büyüktür. Son elli yılda çocuk eğitimini sadece anne üzerinden kurgulayan zihniyetin aksine, babanın çocuğun hayatına katkısı oldukça büyüktür. Babası olmayan, onunla hayatını zorunlu sebeplerden dolayı birlikte geçiremeyen çocuklar için ise, hayatında yer alan sağlıklı bir kişilik olarak başka bir erkek (dede, amca, dayı, erkek öğretmen v.s.) rol model onun hayatındaki bu boşluğu doldurmaya yardımcı olacaktır.