Hasta bina sendromu ”Kişinin hava geçirgenliği olmayan binalar içinde çalışma, yaşama alanı ile ilgili yaşadığı tüm problemler” olarak tanımlanabilir. Genellikle spesifik belirlenebilmiş bir sebep yoktur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2012 yılında dünya genelinde 7.000.000 insanın hava kirliliğinden hayatını kaybettiğini tahmin etmektedir. Genel olarak hayatımızın % 80-90’ı kapalı alanlarda geçirmekte olduğumuz ve merkezi havalandırma ve ısıtma sistemlerinin kullanıldığı plazaların giderek arttığı da düşünülürse kapalı alan hava kalitesinin ne kadar önemli bir konu haline geldiği anlaşılabilir.
Hasta bina sendromu o binanın içinde bulunanları etkiler ve binadan uzaklaştıklarında şikayetleri geriler. Semptomlar kısa zamanda meydana gelir. Gözde kızarıklık, kaşıntı, burun tıkanıklığı, nezle, ciltte iritasyon, baş ağrısı, halsizlik ve nefes darlığı ile seyreder.
Yapılan çalışmalarda doğal havalanan binalarda çalışanların air-condition’lı binalarda çalışanlara göre daha az şikayetleri mevcuttur.
Bina havasını etkileyen faktörler; taze hava değişim hızı, nem, toz ve havanın mikrobiyolojik içeriğidir.
Hasta bina sendromu oluşumunu artıran faktörler; kişisel faktörler, kadın cinsiyet, vasıfsız çalışan olmak, kağıt tozu fazlalığı, sigara içmek, ofis tozu, bilgisayarı çok kullanmaktır.
Binaya ait faktörler ise; Bina içinde yüksek ısı (Air-condition olan binalarda 23 derecenin üstü.), air-condition olan ofislerde düşük taze hava sirkülasyon miktarı (<10L/sn/kişi) (Sigara içilen yerlerde daha da fazla olmalıdır.), zayıf ya da uygunsuz ışık, güneş ışını eksikliği, kötü akustik, kötü ergonomi ve rutubet, kişinin ısı ve ışık kontrolünü kendisinin yapamaması, temizliğin ve temizlenebilirliğin az olması, suyun kirlenmesi.
Dış ortam kaynaklı kirleticiler; motorlu taşıtların egzosu, radon, formaldehid, asbest, toz ve kurşun boya.
İç ortam kaynaklı kimyasal kirleticiler; yapışkanlar, marangozluk, fotokopi makineleri, işlenmiş ahşap ürünler, pestisitler, temizleyici ajanlar, sigara dumanı, soba dumanı, şömine, kişisel bakım ürünü ya da temizleyicilerde bulunan sentetik kokular.
Elektromanyetik radyasyon
Mikrodalga, televizyon, bilgisayar gibi cihazlar havaya iyon salarlar. Uygun topraklama olmadan fazla kablolama da yüksek manyetik alan oluşturur (kanserle ilişkilendirilmiştir).
Psikolojik faktörler
Fazla iş stresi ya da tatminsizlik, zayıf insan ilişkileri ve zayıf iletişim.
Çalışana çalıştığı ortamın havalandırma kontrolü verildiğinde uzun vadede havadaki tozun ve mantar cinslerinin artmasına ve ısı değişkenliğine sebep olsa da hasta bina sendromu semptomlarının gerilediği görülmüştür. Sonuçta iş verimini azaltan ve iş gücü kaybı meydana getiren bu durum fark edildiğinde neler yapılmalıdır?
Korunma ve kontrol
Hava dağılım hızını artırmak, ısıtma ve havalandırma sistemlerinin standartlara uygun yapılması, eğer güçlü kirleticiler mevcutsa tuvalet, fotokopi ve printer vb. kullanılan alanlar havanın doğrudan dışarı atılması önerilmektedir (ASHRAE önerisi 24 saatte 8,4 kez hava değişimi olması), open ofis dizayn hava temizlemesi için koruyucu bir yöntemdir.
Buzlu cam kullanımı, doğal ışığın girmesini sağlayan tavan pencereleri, teras bahçeleri, karbonmonoksidi ve formaldehidi emen iç ortam bitkileri varlığı da koruyucu yöntemlerdendir.
Şikayetlerin sebebini belirlemek, problemli alanlara ve alandaki kişilere giderek yerinde gözden geçirmek, kirlenme yolunu belirleme için ısıtma ve havalandırma sistemleri, muhtemel kirlenme kaynakları hakkında bilgi toplamak gerekir.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1987’den beri kapalı ortam hava kalitesi üzerine raporlar düzenlenmiştir. En sonuncusu 2010’da yayınlanmıştır. 2014’te de ev içi yakıt kullanımı ile ilgili rapor yayınlanmıştır. Ev içi havası ile ilgili olarak naftalin, azot dioksid, polisiklik aromatik hidrokarbonlar, radon gazı, trkloroetilen, tetrakloroetilen gibi kimyasallara maruziyette çok dikkat edilmelidir. Naftalinin temel etkisi solunum yollarınadır. Hemolitik anemi adı verilen bir çeşit kansızlık da yapabilir. Naftalin toplarının 2008’de Avrupa Birliğinde kullanımı yasaklanmıştır.
Almanya kaynaklı bir alan çalışmasına göre bina biyolojisinde olması gerekenler; bina jeolojik olarak uygun yerde yani yaşam alanları endüstri merkezlerinden ve ana trafik arterlerinden uzakta olmalıdır ve yeterli yeşil alan boşluğu içermelidir. İnşaatta doğal, katkısız ve nontoksik malzeme kullanılmalı, duvarlar, tavan ve tabanlar küf oluşumuna yatkın olmamalıdır. Zemin su geçirmez olmalıdır.
Sonuç olarak unutulmamalıdır ki, bina alt yapısı için harcanan paranın, semptomatik çalışanlardaki iş gücü kaybına göre maliyeti daha azdır. Kişinin kendi çalışma ortamını düzenlemesi ısı, ışık kontrolü vb. verimliliği artırdığı gibi hasta bina sendromu semptomlarını da azaltmaktadır.
Referanslar:
*Redlich CA, Sparer J, Cullen MR. Sick-building syndrome. The Lancet 1997; 349 (9057):1013-1016.
* Burge PS. Sick Building Syndrome.Occup Environ Med 2004;61:185-190.
* Joshi SM. The sick building syndrome. Indian J Occup Environ Med 2008;12(2):61-64.
* Vaizoğlu SA, Tekbaş Ö F, Evci D. Kapalı ortam hava kalitesi, sağlığa etkisi. STED Kasım 2000.* http://www.isgfrm.com/threads/havalandirma-ve-ik¬limlendirme-prensipleri-konu-Özeti.6334/
Dr. Hilal Altınöz
Göğüs Hastalıkları Uzmanı