Yeşil, tombul bir tırtılcık. Trafiğin yoğun olduğu bir ana caddede karşıya geçmeye çalışıyor. Büyük kamyonlar, tırlar, vasıtalar. Müthiş tehlikelere rağmen yolundan dönmüyor. Belki de nasıl tehlikelerle karşı karşıya olduğunun farkında değil. Bir kamyonun tekerinin altında kaldı sanki. Kamyon geçince yoluna devam ettiği görülüyor. Demek onun tekerleklerinden kurtulabilmiş. Yine yoluna devam ederken, çılgın süratle geçen bir motor sanki üstünden geçti gibi görünürken, tekrar yoluna devam ettiğini görüyoruz. Daha sonra bir otomobilin altında kaldı. Artık ezilmiştir derken, bakıyorsun hiçbir şey umurunda değilmiş gibi yoluna devam ediyor. Nihayet kıyıya ulaştığında bir bisiklet hızla geçiyor. Daha sonra bir yürüyen adamın pabucunun altında kaldı derken, yine kurtarıyor.
Eğer nasıl tehlikelerle karşı karşıya kaldığını bilse, yüreği yerinden fırlardı. O hedefine kilitlenmiş, yeşil bir ota ulaşmanın telaşında. Hedefe kilitlenmek! Hiç bir tehlike, hiç bir tuzak umurunda değil. Onun için sadece hedefi var. Gözünü oraya dikmiş, bu yolda ölümü bile göze alıyor. Hedefine ulaşamasa bile o yolda ölüyor. Hayat en kıymetli sermayesi iken, onu ölümle değişebiliyor. Hedef, o tırtılcık için bir yeşil ota ulaşmakken, herkesin ayrı bir hedefi vardır elbette. O hedef için harcanan vakit, ömürden giden bir parçadır ve çok kıymetlidir. Ulaşılmak istenen hedef uğruna kaybedilmeye değer mi? Öyle bir hedef olmalı ki, hayatını dahi o uğurda feda etsen değmeli…
İnsan, eşref-i mahlukat. Rabbimizin en değer verdiği eseri. Onun için tespit edilen hedef, elbette hedeflerin en yükseği, en değerlisi olmalı. İmanını kaybetmek, ya da kazanmak gibi çok ehemmiyetli bir davası var. Vazifeleri var. Vaktinin bir saniyesi bile değerli. Değmeyen hedeflerin peşinde koşarken, ya son noktaya ulaşıp, ‘’Buraya kadar! Artık ömür bitti. Bundan öte gerçek hedefine ulaşmak için, sana yeni bir vakit verilmeyecek…’’ dense, son pişmanlık fayda vermeyecek. İnsan kendini hiç ölmeyecekmiş gibi zannediyor. Sıhhati de yerindeyse, hayatında her şey yolunda gidiyorsa, gaflete dalıyor, ne zaman geleceği bilinmeyen ölümün belki de yarın kapısına dayanabileceğini hesap edemiyor. Vaktini hiç değmeyecek hedeflerin peşinde boş yere harcıyor.
Bu gaflet uykusundan uyanmak gerek. Her an bu dünyadan ayrılacağının bilinci içinde, gerçek hedeflerine yönelmeli. Ahiretin dünya karşılığında feda edilemeyecek yüksek kıymetini bir an önce takdir etmeli. İmanını ve ahiretini hiçbir şey için feda etmemeli. İman olmazsa, Allah’a karşı vazifelerini hakkıyla yerine getirmiyorsa, ahiretini kaybedeceğini hiç unutmamalı.
Tırtılın önünde, korkunç tehlikeler varken, o hedefini hiç bırakmadı. İman davasının önünde de elbet bir çok mania ve tehlikeler var. Çünkü hedef ucuz değil. Allahın razılığı var, cennet var nihayetinde. Oraya götüren yolun üzerinde de, bu hedefe ulaşmayı engelleyen manialar var. Yolumuz cennete gidiyor derken, bir hata, bir tuzak bizi Cehenneme doğru sürüklerse ne yapacağız? Zira ‘’Cennet ucuz değil, Cehennem de lüzumsuz değil.’’ Aman dikkat!