Bediüzzaman Hazretleri ve talebelerine Denizli Hapsinde “serbestiyet” kararı veren hâkimlerden biri de kadındı. Hesna Şener, altına imzasını attığı “beraat” kararıyla pek çok erkeğin ağır baskı nedeniyle korkup çekindiği günlerde cesur bir hâkim olarak Risale-i Nur tarihindeki ve gönlümüzdeki yerini alır. Bugün Tesettür Risalesi’ndeki, Beşinci Şua’daki hakikatleri rahat koltuklarımıza oturarak dostlarımızla mütalâa edebiliyorsak eğer, bunda “Sebep olan yapan gibidir” sırrınca Hesna Şener’in de şüphesiz büyük bir payı var.
Eskişehir hapsinden, Denizli hapsine…
Bediüzzaman Hazretleri Tesettür Risalesi yüzünden “kanaat-i vicdaniyeye” dayanan bir kararla Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nde mahkûm edilerek 1935’te 11 ay hapis yatar. Hapis sonrası Kastamonu’ya sürgün edilir. Risale-i Nur’un özellikle Isparta ve Kastamonu’da halk arasında yayılması, Ayetü’l-Kübrâ Risalesi’nin İstanbul’da gizlice basılması İslâmiyet düşmanlarını telâşa düşürmüştür. Bu yüzden Bediüzzaman Hazretleri, “Gizli cemiyet kuruyor. Halkı hükümet aleyhine çeviriyor. İnkılâpları kökünden yıkıyor. Mustafa Kemal’e deccal, süfyan, din yıkıcı diyor. Bunu hadislerle ispat ediyor” gibi bahane ve planlarla suçlanarak 1943’de Kastamonu’dan Denizli Ağır Ceza Mahkemesine 126 talebesiyle beraber gönderilir. (Tarihçe-i Hayat, s. 611)
İddianamede Beşinci Şua ile birlikte Tesettür Risalesi’ndeki hakikatler de “suç unsuru” olarak gösterilmektedir. Bediüzzaman Hazretleri, “Bir sene cezasını çektiğim ve mahrem tutulan ve zabıtnamede kaydedildiği gibi odun yığınları altından çıkarılan Tesettür Risalesi bu sene yazılmış ve neşredilmiş gibi bizi ittiham etmek ister” der.
Denizli Mahkemesi, 15 Haziran 1944 tarihinde “oy birliği ile beraat” kararı alır. Bu tarihî kararın altında Mahkeme Reisi Ali Rıza Balaban ile birlikte Hesna Şener’in de imzası vardır.
Mahkeme reisi Ali Rıza Bey
“Şefkat Kahramanları” kitabını hazırlarken görüştüğümüz değerli ablamız Handan Tola’nın, babası Ali İhsan Tola’dan naklen bize aktardığına göre; Denizli Ağır Ceza Mahkemesi Reisi Ali Rıza Bey, aslında Bediüzzaman Hazretlerini talebelik yıllarından tanımaktadır. İstanbul’da Mekteb-i Kuzat yani Hukuk Fakültesinde okurken, Şekercihan’da görüşmüş ve ilmine vâkıf olmuştur. Denizli Mahkemesinde sunulan iddianamedeki suçlamaların asılsız olduğunun bilincindedir. Bu yüzden Bediüzzaman Hazretlerinin “hâkim-i âdil” olarak vasıflandırdığı Ali Rıza Beyle diğer mahkeme üyeleri oybirliğiyle beraat kararını imzalarlar. Karar Risale-i Nur hizmetindeki önemli dönüm noktalarından birini teşkil eder.
“Gavsların, kutupların yanında ona dua ediyorum!”
Hâkime Hesna Şener Hanım Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Ali İhsan Tola’nın akrabasıdır. Beraat kararı verildikten bir müddet sonra Bediüzzaman Hazretleri, Ali İhsan Tola’ya bir vazife verir. Ali İhsan Tola bundan sonrasını şöyle anlatır: “Beraat kararından bir müddet geçtikten sonra bir gün Üstad Bediüzzaman Hazretleri, ‘Ali İhsan, Hesna kızıma selâm söyle, ben onu manevî evlâtlığıma kabul ettim!’ dedi. Üstad bunu bana söyledi, ama o zamanlar biz açık saçık kadınların yanlarından geçmezdik. Onun için gitmedim! İkinci sefer Üstadın yanına vardığımda yine ‘Manevî evlâdım Hesna’ya selâm söyle!’ dedi. Yine gitmedim. Üçüncüde, ‘Sen hâlâ gitmedin mi?’ deyince artık gitmek bana farz oldu, diyerek gittim. Denizli sıcaktı. Vardım, odasına girdim, selâm verdim. Kısa kollu giymiş, etekler dizinde… Şöyle kapıya yakın bir yere durdum. Bana, ‘Gel bakalım koca Nurcu!’ dedi. Hemşehrilik de var, Isparta, Senirkentliyiz… Akrabalık da var. Beni tanıyor. Ben de, ‘Sen de Nurcusun!’ dedim. Böyle deyince orada bulunan bir görevliye, ‘Sen kapıyı kapat ve bize de iki çay söyle!’ dedi. Bunun üzerine, ‘Üstaddan size selâm getirdim. “Manevî evlâdım Hesna’ya selâm söyle” dedi’ deyince Hesna Hanım başladı ağlamaya! ‘Ali İhsan! Ne dünyaya yaradık, ne âhirete… Babama kızıyorum… Beni okutacağına, köyümüzün çobanı sümüklü Hasan’a verseydi… Dinimi, Müslümanlığımı yaşar, çoluk çocuk sahibi olurdum. Enaniyetten, evlenmedim bile!’ dedi. Dedim ki, ‘Hesna Hanım! Ona manevî evlât olmak, o kadar basit bir şey mi? Bu sana yeter!’ ‘Acaba ona lâyık olabildik mi ki?’ dedi. “Üstadın huzuruna vardığımda, durumu arz ettim. Üstad, ‘Ali İhsan, ben onun ismini gavsların, kutupların yanına yazdım, ona ben onlarla beraber dua ediyorum. Erkekler korktu, ama o kendisini ortaya koyarak Kur’ân davasına taraftar çıktı. Yarın mahşerde Kur’ân ona şefaatçi olacak!’ dedi. Bana da, ‘Ne o, Hesna tesettürsüz diye darılıyor muydun? İşte tesettüre riayet etmiyor dediğin Hesna, Tesettür Risalesi’ni de beraat ettirdi. Essebebü ke’lfâil (Sebep olan yapan gibidir) sırrınca, bütün sizin kazandığınız haseneler, sevaplar tamamen ona da yazılıyor. İşte bütün hasene, o beğenmediğiniz Hesna’nın şecaat ve cesaretiyle oldu!’ dedi.”
Handan Tola, bu hatırayı babasından defalarca dinlediğini bize aktardı. Bediüzzaman Hazretlerinin ona, “Hesna Hanım tesettürsüz diye görünüşe bakıp da aldanma İhsan! Cenab-ı Hak isterse, açık bir hanımın elinden de Tesettür Risalesi’ne serbestiyet verdirir!” ikazını yaptığını da nakletti.
Hayırla yad edilmek
Hesna Şener Senirkent’in ilk üniversite mezunu, ilk kadın hukukçusudur. Babası Nuri Bey alay müftüsüdür. Çocuklarının hepsini tahsilli olarak yetiştirmeye önem vermiştir. Çevresinde her zaman yardımseverliği ve şefkati ile de tanınır. Hepsinin de ötesinde Risale-i Nur’un şanlı tarihinde yer almak ve ebediyen hayırla yâd edilmek ne büyük bir nimettir!
Vicdanlı zatlara teşekkür ederiz
Bediüzzaman Hazretleri, Emirdağ Lâhikası’nda yer alan bir mektubunda Hesna Hanımı ismen zikrederek teşekkür eder: “Mahkemede zabıt kâtibi ve azadan Hesna Hanım ve sorgu hâkimi gibi vicdanlı zatlara teşekkür ederiz. Ve onları unutmayacağımı, bilhassa başta Müftü Osman, Hasan Feyzi olarak çok ehemmiyetli kardeşlerime selâmımızı ve minnettarlığımızı bildiriniz.” (Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, s. 96.)