Aile, toplumun temel taşıdır. Toplumu kalkındıracak ve ileriye taşıyacak olan ise aile hayatıdır. Çocuklar, ailenin göz bebekleri oldukları için ilk önce onlardan başlamak gerekir. Bir kız yetiştiren, bir aile yetiştirir denilir. Hakikaten bu gözle bakmak gerek. Çünkü o çocuk yarın kendi ailesine gördüğü terbiye ile eğitim verecek ve nesiller yetiştirecek, bu da toplumu etkileyecektir. Bir ağaç her şeyiyle meyvesine hizmet ettiği gibi, aile fertleri de evin meyvesi olan çocuklarının olgunlaşması için çalışır. İlk eğitim tohumlarını serper. Küçük yaşta verilmeyen eğitimin ileride neticesi beklenemez. Bu ahlâkî, içtimaî meselelerde olduğu gibi dinî konularda da aynı şekilde değerlendirilir. Bediüzzaman Said Nursi’nin de dediği gibi “Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir.”1 Bu sebeple öncelikler ona göre belirlenmeli. Anne ve babanın yegane vazifesi, çocuğunu kişilik gelişimini tamamlayan iyi bir insan olarak topluma kazandırmaktır. Ahlâkî açıdan terbiye vererek geleceğe hazırlamaktır.
Bediüzzaman nev-i insanın dörtten birini teşkil eden çocukların da ahiret imanıyla insanca yaşayabileceğinden söz eder. Yoksa elim endişelerle çocukça oyuncaklarla kendini uyutturarak haylaz bir hayat yaşayacaklar. Tam da şu zamanı teşhis etmiş sanki. İmanî eksiklik çocuklara dahi zarar veriyor. Risale-i Nur, hakikatleriyle çocuklara da teselli veriyor. Ahirete iman hakikatiyle “Cennet var, haylazlığı bırak”2 diyerek Kur’ân dersinden temkin veriyor. “Bir çocukla konuşup söz anlatmak, bir filozofla konuşmaktan aşağı değildir.” diyerek onlardaki kabiliyetleri inkişafa çalışıyor. Aynı dili bilmeyenler anlaşamaz sırrınca onlara şefkat diliyle yaklaşmalıyız.
Şefkatten mahrum kalan çocuklardan merhamet beklenilmez. Aynı şekilde öfke de, şiddet de ailede öğrenilir. Tüm duyguların doğru bir şekilde kullanılması yaşayarak öğretilir. Anne babanın gösterdiği tavırlar, kullandığı sözler çocuk da doğruyu yanlışı ayırt edebilecek vicdan oluşumunu sağlar. Hatalardan uzaklaştıracak bir ölçü olan vicdan, çocuğun ahlâkî özelliklerini ortaya çıkarır. Olayları muhakeme edebilen iyi bir insan yetiştirir. Bu topluma da fayda sağlar.
Bu sebeple anne baba rollerini bilerek, şefkat tohumlarını serperek, otoriteyi kurmalıdır. Fıtratlarına yüklenilen rolleri karıştırmadan, evlatlarını bu doğrultuda ayakları yere sağlam basan, hür düşünceli bireyler olarak şahsiyete kavuştururlar. Dişiliği yerine kişiliğini, erkekliği yerine şahsiyetini gösteren bireylere ihtiyaç vardır. Aksi halde sağlam nesil yetişemez.
Velhasıl, ailenin küçük bir toplum, toplumun büyük bir aile olduğu unutulmamalı. Herkes önce kendinden ve ailesinden başlasa her şey düzelir. Evvela ehemmiyeti büyük olan küçük daireler çözülmeli. Sonra topluma sirayet edecektir.
Dipnotlar:
1. Sözler
2. Asa-yı Musa
*Kübra Örnek