Gerçek oruç, yemeyi ve içmeyi terk etmek değildir.
Asıl oruç, boş sözü ve hayasızca konuşmayı terk etmektir.
Oruçlu iken birisi sana söver veya kabalık ederse,
“Ben oruçluyum, ben oruçluyum” de. Hadis-i şerif
Nihayet “Allahım, Receb ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır” duasında bulunduğumuz o mübarek ay geldi çattı… Recep ve Şaban’da yapmış olduğumuz ibadetlerle bir nebze de olsa arınmış bir şekilde Ramazan’a varmış olmayı umud ediyoruz…
Bilindiği üzere oruç, dinimizce farz kılınmış olan, bizim de İlahî emre itaat edip, yerine getirdiğimiz bir ibadet. Aynı zamanda tarih boyunca da birçok düşünürün, mutasavvıfın, filozofun, mümkün mertebe az yiyip, günlerce açlığı tercih edip, daha çok fikir ürettiklerini de okumaktayız. Hâl böyle olunca, insan birçok inançta da yer bulan orucun anlamı, sadece aç kalmak olmamalı diye düşünüyor…
Evet, bizim ibadet bilinciyle yerine getirdiğimiz orucun, elbette ki maddî manevî faydaları ve hikmetleri var. Efendimiz (asm) tarafından “Oruç sabrın yarısıdır. Her şeyin bir zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur.” şeklinde buyrulan orucun, sağlık yönündeki faideleri bilim camiası tarafından da araştırmalarla ispat edilmiştir. Hatta aç kalmanın zihni temizlediği, öngörüyü ve yetenekleri geliştirdiği, hafıza ve algılama üzerine ciddi olumlu etkilerine dair de sayısız belge ve görüş var diyebiliriz.
Bu mühim tespitler bir kenarda dursun, hadis-i şerifte de geçen şekliyle “Asıl oruç, boş sözü ve hayasızca konuşmayı terk etmektir.” üzerine biraz düşünmeye davet ediyoruz sizi. “Oruçluyken sinirli-asabi-gergin oluyorum.” Ramazan ayında sıklıkla duyduğumuz, türevleri de mevcut bir cümledir. Peki oruç gibi insana maddi manevi fayda sağlayan İlahî bir emir, gerçekten insanı böyle bir duygu haline sokabilir mi? Bu hal okuduğumuz hakikatlerle ne derece bağdaşır? Yaptığımız röportajda “Oruç ve sinir ilişkisi” ni değerlendiren Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, tıbbî açıdan bakıldığında dengesiz, kontrolsüz beslenmenin ve bazı bağımlılıklardan yoksun kalmanın neticesi olarak bu duygu durumlarının ortaya çıktığını ifade ediyor.
Sadece aç kalmak demek olmayan, bir tek mideyle değil, tüm azalar ve latifelerle tutulan orucun bir anlamı da, “duygu kontrolü.” “Oruç, kişi onu günahlarla delmedikçe, bir kalkandır” sırrınca manevi havayı zedeleyecek hal ve hareketlerden öfke, kin, haset, gıybet, dedikodu gibi hallerden, oruçla sıyrılmak, sosyal ve içtimaî hayatta kardeşlik, uhuvvet duygularını, pekiştirici bir halete bürünmektir. Konuyu değerlendiren Uzm. Aile Terapisti Nazlı Özburun ise yeme içmeyi terk ederek, ne kadar dış dünyayla bağlantı kesilirse, insanın kendisi ile karşılaşma ihtimalinin o denli yüksek olduğunu, oruç ve Ramazan’la beraber duygularımızı daha bir fark edebileceğimizi, yardım etme, teşekkür etme, şükretme ve açlığın nasıl bir şey olduğunu anlayıp, diğer insanlarla şefkat üzerinden ilişki kurabilmek gibi birçok duygumuzun aktive olduğunu belirtiyor.
Ne diyelim, dillere pelesenk olmuş o şiirde ifade edildiği gibi, orucun bizi tutması duasıyla…