Fatih Sultan Mehmed’i çağ açıp kapayan bir padişah olarak biliriz. O ve askerleri Peygamberimizin (asm) kutlu hadisindeki “mutlu komutan” ve “mutlu askerler” sırrına mazhar olmuşlardır. Ord. Prof. Süheyl Ünver, Peygamberimizin (asm) hadisinde geçen bu ifadeleri Fatih ve askerlerine takılan “baki madalyalar” olarak tanımlar.
Fatih Sultan Mehmed’in bilinmeyen yönleri vardır. İlim öğrenmeye aşık, alimlere hürmetkâr ve koruyucu, bir savaş dehası, edebiyata ve dönemin geçerli dillerine hakim bir hükümdardır. Sırpça, Slavca, Arapça, Yunanca, Farsça, İtalyancayı anadili gibi bildiği kaynaklarda yer alır.
“Avnî” mahlasıyla şiirler, naatlar yazmış, Peygamberimize (asm) sevgisini dile getirmiştir.
Biz bu yazımızda çok daha farklı bir yönünü ele almak istiyoruz. Sultan Fatih İstanbul fethinin daha ilk günlerinde İstanbul’da evlerinde şiddet gören kadınlar konusunda ferman çıkarmıştır.
Zevce-i taalluk
Fatih, İstanbul fethinden hemen sonra şehrin durumunu öğrenmek ister. Bizans’ın şehir temsilcilerinden öğrendiği bilgilerden biri de boşanmış kadınların ve intihar eden kadınların sayısıdır. Şehirdeki evli hanımların üçte bire yakınının intihar ettiğini öğrendiğinde ürken padişah “Zevce-i taalluk” isimli bir ferman çıkarmıştır. Fermanın yayınlanma tarihi 13 Haziran 1453’tür. Şehrin 29 Mayıs 1453’de fethedildiğini düşünürsek ferman sıkı bir çalışmanın ürünüdür!
Sultan Fatih fermanında kadınların haklarını şu cümlelerle savunacağını bildiriyordu: “Hane-i mülkümde kimse zevcesine el kaldırmaya… Her kim ki nesne-i saadetimde zevcesini incitir; onun kadrine mülkümde yer yoktur. Ta ki zevcesi zevcini sine-i hakikatinde affeder. Zinhar ben yaşadıkça kimse kimsenin hakkını gasp etmeye… Şeriat ki, göze yapılanı görmeye ancak Allah kafidir”
Batılı tarihçilerin “Kadın haklarını savunan ilk hükümdar” olarak nitelendirdiği Fatih Sultan sadece kadına yönelik şiddeti kınamıyor, eşine şiddet uygulayan erkeğe eşi affedene kadar sürgün cezası verilmesini emrediyordu.
Kimse kimsenin hakkını gasbetmeye…
Ferman Bizanslı kadınlara yapılan zulmü de engelleyen bir yapıdaydı. Tarihçiler fermanın akabinde çeşitli uygulamaların gündeme geldiğini ifade ediyorlar: İstanbul’da ilk defa uzman bir hekim ve ruh sağlığı konusunda eğitimli bir hekimenin vazifelendirildiği “rehabilitasyon merkezi ve kadın sığınma evi” diyebileceğimiz bir uygulamanın hayata geçirildiğini kaydediyorlar.
Eşine şiddet uygulayan Fatih Medresesi müderrislerinden Numan Efendi’nin Rodos adasına daimi ikametle sürgüne gönderildiği de kayıtlar arasında. Belli ki eşi Nefise Hatun kendine zulmeden Numan Efendiyi affetmemiş!
Kadı Hızır Bey de hükmünü vermiş!
Akşemseddin, Molla Gürani, Kadı Hızır Bey
Padişahın böyle bir fermanı çocukluğundan beri eğitiminden sorumlu Akşemseddin ve Molla Gürani’nin bilgisi haricinde yapması elbette düşünülemez. Fermanın Kur’ân ve sünnet ölçüleri dairesinde yayınlandığını ise “Allah bütün yapılanları görüyor” anlamındaki “Şeriat ki, göze yapılanı görmeye ancak Allah kafidir” cümlesi ifade etmektedir.
Adalet hak ve hakikatin arayışı içinde olmak, Allah’ın emrettiği, Peygamberimizin (asm) uyguladığı tarzda güvenliği temin etmek konusunda Sultan Fatih son derece titizdir. İstanbul’un ilk şehr emini yani Belediye Başkanı da olan Kadı Hızır Bey de padişaha haksız uygulamalarında gereken hatırlatmaları yapan adil bir insandır. Sultan Fatih’in Rum bir mimarla olan mahkemesinde kısas olarak elinin kesilmesine hükmedecek kadar korkusuzdur.
Hülasa
İslâm’da hukukun üstünlüğü prensibini en güzel şekilde hayata geçiren, adaletiyle tüm gönülleri fetheden Fatih, İstanbul’da adını taşıyan semtteki caminin haziresinde, eşi Gülbahar Hatun ve kızı Gevherhan Sultanla birlikte haşir sabahını beklemekte. İstanbul Fatih’e yolunuz düşerse onları ziyaret edin, Fatihalarınızı esirgemeyin!
Kaynak: Yeni Şafak, 12.07.2009