Bayramda, yer ayırttığı tatil köyüne gideceklerdi. Zaten çalışmaktan yoruluyordu bir de bu tatilde evde kalmak istemiyordu. Hava sıcak, yani tam da gezme vaktiydi. Bavullarını hazırlıyordu. Güneş kremi, okuma kitabı…
Telefonu çaldı sonra, arayan annesiydi. Açtı ve esenlikten sonra kadıncağız; “Sevdiğin tatlıyı yaptım ne zaman geliyorsunuz?” dedi. “Şey anne çocuklar tatile gitmek istedi de…” cevabını titreyen sesi ile verdiğinde annesi üzülerek; “Tamam kızım tamam size iyi eğlenceler” dedi ve kapattı.
Kızın o anda içinden bir parça kopar gibi oldu. Çocuklar değil aslında, o tatili kendi istiyordu. Ama hemen üzerine atacak birisini ne kolay bulmuştu. Oysa çocuklar kaç kere anneannelerine gitmek istediğini söylemişti.
Salona geçti. Telefonu eline aldı ve tatil köyünü aradı. “Ben rezervasyonu iptal etmek istiyorum da…” dedi utangaç bir mahcubiyetle. “Nedeni nedir?” dedi telefondaki adam. “Annem annem en sevdiğim tatlıyı yapmış da…” dedi istemsizce. Sonra utandı. Adama neydi ki annesinin en sevdiği tatlıyı yapmasından. Niye böyle demişti ki sanki… “Anladım efendim, size afiyet olsun. Normalde iptalde de ücreti alıyoruz ama siz o para ile annenize hediye alın ve bizim yerimize de elini öperek bayramını kutlayın” cevabını alınca kadın ne diyeceğini bilemedi.
Akşam eşine bu olayı anlattığında eşi de “O da bir babaysa anlamıştır. Anne ya da baba olmak çocuğunu yanında olmasını istemektir. Öyle değil mi hanım?” dedi. Öyleydi. Anne baba evladını büyütür, çalışır, çabalar okutur, iş sahibi olunca iyi birisi ile evlendirir, mürüvvetini görür, torunlarını kucağına almak ister. Ama her şeyden ziyade, müsait her vakitte yanlarında olmalarını arzu eder…