Biliyoruz ki âlem-i hayvanat, yaratıcının sessiz kullarıdır. Dillerini anlayamasak da her birinin yaradılışına saygı duymak ve yaradılışlarına uygun davranışlarda bulunmak her iki âlemin yararına olacak bir durumdur. Hayvanlar geçmişten günümüze çeşitli amaçlarla insanların etrafında yer aldılar. Kimisi tarla sürdü, kimisi haber taşıdı, kimisi bizleri giydirdi, kimisi ise insanların bencil gayeleri uğruna ihmal ve istismar edildi. Çocuklar söz konusu olduğunda yetişkinlere düşen görev ise çocuklara âlem-i hayvanatı doğru tanıtmak ve ortak kullandığımız bu evrende diğer tüm canlılarla iş birliği içerisinde yaşayabilme bilincini yerleştirmektir.
Evcil hayvanlar üzerine edeceğimiz bahiste öncelikle hayvanların satın alınan varlıklar olmadığını, elzem veya ihtiyaç ise sahiplenebileceğimizi bilmeliyiz. Bunun haricinde sahipleneceğimiz hayvana sunacağımız yaşam koşullarının (ev, kafes vb.) sahip olunacak hayvana uygun olup olmadığı iyice irdelenmelidir. Bu hususların irdelenmesi bile çocuklar açısından bir öğreticilik taşır.
Elbette hayvanlarla iletişimin çocuklara katacağı tecrübe ve kazanımlar oldukça çoktur. Fakat bir hayvan edinirken dikkat edilmesi gereken en önemli şeylerden biri hayvan sahibi olma isteğinin tamamen çocuğa ait olup olmadığıdır. Çocukların birçoğu hayvan sahibi olmayı ister fakat
birçoğu da bir süre sonra bu işten sıkılıp daha önceden ısrarla ailesine aldırmış olduğu hayvana bakmak istememeye başlar. Maalesef ki bu durumdan ötürü sokaklara terk edilen birçok evcil hayvan bulunmaktadır. Ev hayatına ve özel bakıma alışmış olan evcil hayvanların yaşamlarını sokak hayvanı olarak sürdürmeleri oldukça zordur ve bu durum birçoğunun ölümüne sebebiyet vermektedir. Bundan dolayı hayvan sahibi olma isteği tamamen çocuklara bırakılmamalıdır. Bunun sonucunda çocuklar aldıkları sorumlulukları yerine getirememekte ve getiremediğinde de kolayca bu sorumluluktan kurtulabilir olduklarını öğrenmektedirler. Çocukların bu sorumluluğu almak için oldukça küçük olduklarını göz önünde bulundurmamız hayvan sahibi olma konusunda alacağınız sağlıklı bir karar için oldukça önemlidir. Hayvanlar hediye nesnesi olarak kullanılmamalı, ailenin tamamı uzun yıllar evcil hayvan sahibi olma konusunda hemfikirse sahiplenilmelidir.
Gelelim hayvan sevgisi ve hayvan beslemenin çocuklar üzerindeki olumlu etkilerine…
Hayvan beslemek az önce bahsettiğimiz gibi çocuklar üzerinde sorumluluk duygusunu geliştiren bir rol oynamaktadır. Yaşa uygun olarak hayvan bakımına dair çocuklara verilen besleme, bakımını yapma, temizleme, giydirme ve benzeri görevler çocukların kendilerine olan güvenlerini artırır, kendilerini değerli hissetmelerini sağlar. Bir canlıyı besleyebiliyor olmanın vereceği özgüven de çocuklar üzerinde olumlu bir etki bırakır. Bir yandan hayvanla uzun yıllar geçiren çocukta aidiyet duygusu da gelişir. Farklı bir açıdan bakacak olursak; çocuklar için üzücü olsa da ölüm kavramını da hayvanlar üzerinden öğrenebilirler. Hayatın sonsuza kadar sürmediğini, sadece insanların değil çevremizdeki canlıların hayatlarının da bir gün son bulabileceğini öğrenmiş olurlar ve bu süreçte yas tutma sürecini öğrenebilirler.
Evcil hayvan sahibi olmak özellikle kardeşsiz büyüyen yalnız çocuklar üzerinde de müspet mânâda bir etki bırakmaktadır. Hayvana ilgi göstermek, onları sevmek, onlarla birlikte oyun oynamak hem hayvan ile çocuk arasındaki iletişimi güçlendirir, hem de çocuğun kendisini yalnız hissetmemesini sağlar. Bir yandan çocuk diğer canlıları da sevmeyi ve onlarla iletişim kurmayı öğrenebilir. Hayvanların da ilgiye, beslenmeye ve bakıma ihtiyaç duyabildiklerini öğrenmelerini sağlar. Hayvan bakımını yaşına uygun olarak, sağlıklı bir şekilde sürdürmeyi öğrenen çocuğun, insanların sosyal zekâ gelişiminin temelini oluşturan “empati duygusu”nun da gelişmesini sağlar. Bunun derecesi beslenilen hayvana göre değişiklik gösterebilir. Bir diğer yandan hayvan bakımını öğrenmeleri çocukların disiplinli ve dışadönük bireyler olmasını da sağlar. Uzmanlar tarafından bazı davranış bozukluğu veya fazla hareketliliğe sahip olan çocuklar için de hayvan sahibi olunması tavsiye edilmektedir. Yine burada unutulmaması gereken şey; çocuğun davranışlarında düzelme görüldüğünde beslenilen hayvanlara veda edilmemesi gerektiğidir.
Ebeveynler; hayvan bakımında birinci sorumluluğun kendilerinde olduğunu, çocuklarının evcil hayvan besleme konusunda sahip olacağı öğretiler için onlara destek olmaları gerektiğini unutmamalıdırlar. Elbette, her aile evinde hayvan beslemek zorunda değildir. Hatta çok istenilse bile, hayvan tüyüne alerjisi olan bireylerin evde bulunması hayvan sahibi olmayı imkansızlaştırabilir. Böyle durumlarda dışarıdaki hayvanlar üzerinden de hayvan sevgisi çocuklara öğretilebilir. Tabiattaki tüm canlılar korunmayı ve saygı duyulmayı hak eder. Hayvan sevgisini yalnızca kedi, köpek, kuş, balık gibi hayvanlar üzerinden vermek yeterli değildir. Yolda karşımıza çıkan karınca yuvasındaki karıncaları rahatsız etmemek, göl ve denizleri kirleterek oralarda yaşayan canlıların yaşam alanlarına zarar vermemek, evcil ve vahşi hayvanları tanımak ve yaradılışlarına uygun hareket etmek ve bunun gibi birçok hususta çocuklar bilgilendirilmeli ve bu öğretiler doğru ebeveyn tutumuyla rol model olunarak çocukların yaşamlarına kazandırılmalıdır.