Kuşkusuz yetişkinlerin, çocuklar söz konusu olduğunda en çok zorlandığı konulardan biridir ölüm meselesi. Özellikle çocuklar ebeveynlerinden birini kaybettiyse. Yakın birinin ölüm haberi nasıl verilir, ne söylenir düşünceleri kafaları oldukça karıştırır. Her yetişkin kendisi için uygun olduğunu düşündüğü bir yol seçer ölüm haberini vermek için.
Ölüm haberi verirken kaçınılması gereken yollar
Öncelikle ölüm haberini verme konusunda yapılan yanlışlardan bahsedelim. Ölen kişinin uyuduğunu, sonsuz bir uykuya geçtiğini söylemek oldukça tehlikeli bir seçimdir çünkü uyku her gün yapılan normal ve sağlıklı bir eylemdir. Bu söylemin akabinde çocuklar uyumaktan korkabilir ve ailesindeki bireylerin de uyumasını istemeyebilir. Çünkü uyku=ölüm inancı yerleşir yani uyuduğunda öleceğini düşündüğünden uyumak istemez ve akabinde de uyku bozuklukları gelişebilir. Öte yandan uyuyan her insan mutlaka uyanır. Fakat ölen kişi uyanmadığından, çocukta bu açıdan da kafa karışıklığı oluşur çünkü vefat ettiği yakını bir türlü uyanmamaktadır. Yani bu durum çocuk için büyük bir belirsizliğe sebep olur.
Bir diğer söylem, ölen kişinin gezmeye gittiğinin söylenmesidir. Gezmeye giden her insan bir gün döner, fakat ölen kişinin dönmemesi de çocukta yine kafa karışıklığına sebep olmaktadır. Bu aynı zamanda çocuk için terk edilmişlik hissi uyandıracağından, çocukta hayal kırıklığı duygusuna da sebep olabilir. Bunlara ek olarak, ölüm sebebi olarak yaşlanmış olmayı veya hastalıkları öne sürmek de uyku örneğindeki gibi yaşlanmak=ölmek, hastalanmak=ölmek şeklinde düşüncelerin oluşmasına sebep olur ve çocuk anne babasının yaşlanmasından ve hastalanmasından korkar. Onların yaşlanmasını istemez. Sürekli “Anne, sen yaşlanmayacaksın değil mi?” gibi sorular sorar. Bir gün kendisi de hafif soğuk algınlığı, grip ve benzeri gibi iyileşme sürecinin mümkün olduğu hastalıklara yakalandığında ölmekten ötürü büyük korku duyar. Çünkü ölüme sebep olan hastalıklarla basit hastalıkları birbirinden ayırt edemediği dönemdedir.
Başka bir yöntem olarak da ölen bireyin öldüğünü asla söylememe yolunu seçmektir. Bazı yetişkinler kendileri de ölümü tam olarak kabullenemediğinden çocuğunu da bu konuda bilgilendirmekten kaçınabiliyorlar. Çocuk ölen kişinin nerede olduğunu sorduğunda sürekli kaçamak cevaplar verirler ve konuyu değiştirirler. Bu da doğru olmayan yöntemler arasındadır.
Tüm bunlara ek olarak, zaten ailenin diğer bireylerinde de ölüm ertesinde bir yas süreci yaşanacağından, çocuk da bu ortamda bulunduğu için evdeki his değişikliklerini de derinden hissedecektir. -Mış gibi yapmak çocukların mevcut durumun aksinin yaşandığına ikna etmez, çocuklar her zaman -mış gibi yapılanları anlarlar. Yani hem cenaze evinin içerisinde olmak, hem de kimse ölmemiş gibi davranmak, sebep olduğu belirsizlikten dolayı çocuklara sanılandan daha çok zarar vermektedir.
Ek olarak, 0-6 yaş arasında çocuklar benmerkezci olduklarından dolayı yaşanan olumsuzlukları üstlerine alabilirler ve kendileri yüzünden olduğunu zannederler. Bundan dolayı da ölüm konusunda net olmak çocuğun terk edilmişlik duygusu yaşamaması açısından önemlidir.
Ölüm haberi çocuğa nasıl verilir?
Yapılan son araştırmalara göre, çocuklar 3-4 yaşlarından itibaren ölüm kavramını anlayabildikleri görülmektedir. Her ne kadar ölüm haberi vermek konusunda süslü, özenli kelimeleri kullanma arayışına gidilse de aslında yapılması gereken şey net bir şekilde çocuğa, kişinin öldüğünü, artık yaşamayacağını söylemektir. Bu konuda oldukça net olunmalıdır. Böylece çocuklar ölüm kavramının dönüşü olmayan bir şey olduğunu anlayacak ve bu konuda net bir tanım duyacaklarından kafalarında da belirsizlikler oluşmayacaktır.
Elbette ölüm haberi vermek ve ölümü küçük yaşlarda yaşamak kolay bir durum değildir. Fakat ölüm haberi vermek konusunda çocukları belirsizliklere sürüklemek onlara daha büyük zararlar vermektedir. Çocuklar da bu konuda bir yas süreci yaşayacaklar ve bununla yaşamayı öğreneceklerdir.
* Çocuk bir yakını öldüğünde bunu bir başkasından değil en yakınındaki kişilerden duymalıdır.
* Her aile kendi dinî inanç sistemine uygun şekilde çocuğuna ölüm kavramını anlatmalıdır. Bundan dolayı bir başkası, çocuğun ailesinin görüşü haricinde bir görüşü çocuğa aktarmamalıdır.
* Okul öncesi çocuklar için ölümün anlamı anlatılmalı, kavram netleştirilmelidir. Örneğin, “Deden öldü, artık yaşamayacak. Hayvanlar, bitkiler, insanlar doğar, büyür ve ölürler. Yaşarken nefes alırız, yürürüz, konuşuruz fakat deden artık bunları yapamayacak. “şeklinde kısa ve net açıklamalar yapabilirsiniz. Eğer ölümün kendisiyle ilgisi olduğuna dair sözler söylerse 3-6 yaş dönemi gereği normaldir ve bu durumun kendisiyle ilgisi olmadığını söyleyebilirsiniz. Yaşça daha büyükse veya ergenlik çağındaysa da suçluluk gelişebilir. Örneğin arabasıyla çocuğunu okuldan almaya giderken ölen babasının kendisi yüzünden öldüğünü düşünebilir. Böyle bir durumda “Bunun seninle bir ilgisi yok, bu kaza başka bir yere giderken de yaşanabilirdi, diğer araç kırmızı ışıkta geçtiği için bu kaza oldu.” vb. açıklamalar yapılabilir.
* Çocuklar sizin de ölüp ölmeyeceğinizi sorarsa “Ben uzun süre birlikte olacağımızı düşünüyorum. Bu süreçte de birlikteyiz” şeklinde cevaplar verebilirsiniz.
* Çocuğunuz bu konuda konuşmak isterse konuşmasına, duygularını paylaşmasına izin verin.
* Ağlamaları oldukça normal ve beklenen bir tepkidir. Asla ağlamaması yönünde uyarılarda bulunmayın. Ağladığında sarılın ve yanında olun. Bir süre sonra dikkat dağıtıcı faaliyetlere yönlenebilirsiniz.
* Defin sırasında çocuğun orada bulunmamasını, mezar ziyaretlerini ise daha çok 7-8 yaş itibariyle yapılmasını tavsiye ediyorum.
Bu süreçte duygularını daha kolay ifade edebilmesi için çocuğunuzu resim yapmaya, yaşı daha büyükse yazı yazmaya da yönlendirebilirsiniz. Bunlar sözsüz ifade yollarıdır ve yas sürecini yaşamaya oldukça yardımcı aktivitelerdir.
Kimi çocuklar hiç tepki vermeyebilirler, oyun oynayıp çok mutlu görünümü verebilirler. Bu, durumun farkında olmadıkları anlamına gelmez.
Bunlara ek olarak, ölüm olayından sonra çocuğun bu durumu kolayca atlatabilmesi amacıyla kural ve sınırlarda fazla serbest tutumlara girmek, her istediğini elde etmesini sağlamak, aşırı müsamaha göstermek, sürekli hediye almak gibi durumlar da süreci zorlaştıran etmenlerdendir. Çünkü normal dışı davranışlar da çocuklarda “demek ki bu gerçekten kötü ve çok üzülünecek bir şey, o yüzden bunları yapıyorlar” şeklinde bir düşünceye sebep olur ve yas süreci sağlıklı şekilde atlatılmaz. İlk zamanlar müsamaha gösterilse de kural ve sınırlar önceki düzende devam etmelidir. Mevcut koşulların ve alışkanlıkların değişmemesi sürecin sağlıklı geçmesi açısından oldukça gereklidir. Çocuğun asıl ihtiyaç duyduğu şey, diğer yetişkinlerin bu süreçte yanında var olması ve ona destek olmasıdır.
Ne zaman uzmana danışmalısınız?
* Kaygı ve endişe düzeyi hayat kalitesini olumsuz yönde etkilemeye başladıysa,
* Diğer insanların ölümüne yönelik fazla korkular oluştuysa ve bu korkular okula gitmemesine, evden çıkmamasına sebep oluyorsa,
* Psikosomatik yani doktor muayenesinde sebebi görülmeyen, psikolojik sebeplerden dolayı ortaya çıkan fiziksel yakınmalar varsa,
* Ölen kişinin ölüm sebebine ilişkin psikosomatik belirtiler varsa (Bağırsak kanserinden ölen bir yakını varsa, bağırsaklarıyla ilgili bir problem yaşaması gibi)
* Okulda davranış problemleri meydana gelmeye başladıysa,
* Akademik düşüş başladıysa,
* Alt ıslatma, uyku ve yemek yeme problemleri, tik, kâbus gibi durumlar normalden uzun ve aşırı görülüyorsa, mutlaka bir uzmandan yardım almalısınız.