Ne garip bir çelişki yaşıyorum kendimce. “Halli müşkil bir muammayım.”1 Nedeni ne olursa olsun buraya kadar sürüklenişimin, şu an olduğum yer; mutsuzluk. Mutsuz isen mutsuzsundur. İlla ki de mutlu olmak zorunda(?) değilsin. Üzgünken, neşesiz-keyifsizken, gailesizce çok keyifliymiş gibi bir ruh haline bürünmeye çalışmak. Yüreğinde tahammül edemediği hüznün ağırlığını, simasına zoraki tebessümler sığıştırmaya çabalayarak hafifletmeye kalkışmak. Alelacele, beceriksizce, ham ve donuk bir gülümseme!
Olmuyor işte. Ne kadar çabalasam, ne kadar uğraşsam da nafile. Şu an hüzün deryasında neredeyse tüm kâinatı ağlıyor gören gözlerimi ne yapsam güldüremiyorum. Şimdi hüzünlüyüm, şimdi ben hüzünüm. Hüznü giydim, daha giyemiyorum. Şu an ben “olmak istemediğim o” yum. Başka değilim. Sûretperestiği boş ver, riyakârlığı bırak gönlüm.
Hiç boşuna zorlama, ağlıyorsun işte. Seninle her bir yağmur katresi de, ağaç da, öten bülbül de, her an geçmişte kalan sen de ağlıyorsun. Saklamaya uğraşma, nafile. Ye’sin hüzün olup dolar harâbezar yüreğine, damla olup yağar gözlerinden.
Mutsuzluğun en kötü tarafı ne biliyor musun? Tek bahtsız tarafı. Şu bulunduğun zamanda seni üzenin, bir zamanlar seni mutlu edenin eseri olmuş olması. Bir zamanlar güldüklerine şimdi bin gözle ağlamak istemek. Güvendiğin dağlarda kar, sarıldığın ömürde zâr görmek. İşte belki de en çok dokunan bu yüreğe. Pencerelerden seyret gönül! Kaç oldu geçtin gönüllerden, kaç kere geçirdin gönlünden. Kaç oldu geçti ömür. Ömürlere renkler, gönüllere sevdalar biçtin. Hakiki sevda diye cehlin kuyusunda buldun kendini. Zorla tuttun, zorla avundun.
Mutluluklar içinde yaşayabilmek mi tek arzun? Ömrün tek gayesi bu mu? Ne âlâ böylesi ömür tüketebilen var ise yeryüzünde. Hayatın mihrâk noktası mı? Mihrâbın yeri doğru mu ey kalbim! Belki de yanlış diyardasın. Bir terk-i diyara muhtaçsın.
Hakkalyakîn yaşadım ayrılığı, içim yana yana. Gözlerimde simsiyah bulutlar. Gidişim suskun, gidişim anlamlı. Yıllar önce terk etmeliydim bu diyarları. Geç bile kaldım. Dünyanın mecazi aşkından vazgeçememenin gurbette kalmak olduğunu şimdi anladım. Bazı gün gönlü gam kafesinde hapis olmaya bedel, ruha ukbadan bir nefesi çok mu görüyorsun?
Her şey biraz zaman alıyor bizim gibisine. Belki de yıllar oluyor zaman. Kimisine bir an-ı seyyale yeterken, kimisine bir ömür oluyor gidebilmek, varabilmek. Gitmeliydim, hem de ta yıllar öncesinden…
Ve ben artık yollardayım, Rabbime götüren yerlere…
“Ömrüm üzerine yemin olsun ki, asıl acayip olan, acayip kişilerin gözünde benim acayip sayılmamdır.”2
Dipnot: 1.Muhakemat/ Bediüzzaman Said Nursi 2.Makalat/ Bediüzzaman Said Nursi