Reisicumhur Celâl Bayar ve Heyet-i Vükelâsına, Ankara
Biz Nur Talebeleri, yirmi senedir emsalsiz bir tâzip ve işkencelere hedef olmuşuz. Sabrettik. Tâ Cenab-ı Hak sizi imdadımıza gönderdi. O işkencelerin sebebini on beş senedir üç mahkeme hakikî ve kanunî olarak yüz otuz kitap ve bin mektubatta bulamadıklarına, Mahkeme-i Temyizle Denizli Mahkemesini şahit gösteriyoruz. Otuz seneden beri ben siyaseti terk etmiştim. Bu defa, birkaç gün zarfında Ahrarların başına geçip milletin mukadderatına sahip çıkması sebebiyle, Reis-i Cumhuru ve Heyet-i Vekileyi tebrikle beraber, bir hakikati ifşa ediyorum.1
Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü cumhurbaşkanıdır. II. Abdülhamid, Meşrutiyet, Cumhuriyetin ilânı ve Tek Parti dönemi, çok partili hayata geçiş, 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi gibi çok büyük çalkantıların yaşandığı bir asırda yaşamıştır. Çok partili hayata geçişe imkân sağlayan çalışmaların etkin simaları arasında yer almıştır. Darbeyle indirilip ölüm cezasına çarptırılan cumhurbaşkanı olarak tarihe geçmiştir. Demokrat Parti’nin kuruluşuyla Demokratikleşme, hürriyetlerin alanının genişletilmesi çabalarına önemli katkılarda bulunduğu gibi, din ve vicdan özgürlüğünü kısıtlamak için kullanılan TCK’nın yüz altmış üçüncü maddesinin yasalaşmasında Cumhuriyet Halk Partisi’nin tezlerini desteklemekten geri durmamıştır.
Celâl Bayar, 1883 yılında Bursa’nın Gemlik ilçesine bağlı Umurbey köyünde dünyaya gelmiştir. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Plevne’den Bursa bölgesine göç eden bir aileye mensuptur. Babası ilmiye sınıfına mensup olan Abdullah Efendidir. Annesinin adı Emine Hanımdır, ilk ve orta öğrenimini babasının yanında Umurbey’de yapmıştır.
Bayar, dayısı Mustafa Şevket’in tesiri ve yönlendirmesiyle siyasete ilgi duymaya ve bu alanla ilgilenmeye başladı. İttihat ve Terakki’ye duyduğu ilginin tesiriyle 1907 yılında bu cemiyete girdi. İkinci Meşrutiyetin ilânından sonra cemiyette aktif görevler almaya başladı. Önce Bursa, ardından İzmir şubeleri başkanlığında bulundu. İzmir’de bulunduğu sırada Birinci Dünya Savaşı başladı. Savaş sırasında Halka Doğru Cemiyeti’ni kurdu. Bu cemiyetin yayın organı olan Halka Doğru Mecmuası’nı 1 Şubat 1919 tarihinden itibaren yayınlamaya başladı. Mecmuada makalelerini Turgut Alp imzasıyla yayınladı.
Bayar, yurdun işgaline paralel olarak kurulan müdafaa cemiyetlerinden olan ve İzmir bölgesinde faaliyet gösteren Reddi İlhak ve Müdafaa-i Hukuku Osmaniye cemiyetinde çalıştı. Yunan işgaline karşı halkın organize edilmesi ve halkın işgale karşı direnişe geçmesi için yapılan faaliyetlere katıldı.
Bayar, son Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Saruhan mebusu olarak seçildi. Mecliste yaptığı konuşmalarla dikkatleri üzerine çekti. İstanbul’un işgali ve Mebusan Meclisi’nin dağıtılmasından sonra Ankara’da toplanan Büyük Millet Meclisi’ne de Saruhan mebusu olarak katıldı. Mecliste aktif olarak çalıştı ve 27 Şubat 1921 tarihinde İktisat Bakanlığına atandı. Bir yıla yakın bu görevi sürdürdü. Bir ara Dışişleri Bakanlığına vekâlet etti.
Bayar, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması sonrasında toplanan Lozan Konferansı’na katılan heyetin iktisat müşavirliğini üstlendi. 1923 yılında yapılan seçimlerde, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin adayı olarak İzmir milletvekilliğine seçildi. 1924 yılında İş Bankası’nı, kurmakla görevlendirildi. Bankanın genel müdürlüğüne atandı ve bu görevi 1932 yılına kadar sürdürdü. 1932-37 yılları arasında yeniden İktisat Vekilliğine getirildi.
Bayar 1937 yılı sonlarında İsmet İnönü’nün yerine Başbakanlığa atandı. Bu görevi de bir ara istifa etmesine rağmen, tekrar atanıp 25 Ocak 1939 tarihine kadar sürdürdü ve bu tarihte istifa etti. Aynı yıl içinde başlayan II. Dünya Savaşı sırasında, siyasî açıdan önemli bir faaliyette bulunmadı. 1945 yılı bütçe görüşmeleri sırasında muhalif grup arasında yer aldı. Fuat Köprülü, Adnan Menderes, Refik Koraltan ile birlikte 7 Haziran 1945 tarihinde meclis gurubuna verdikleri “dörtlü takrir” ile parti tüzüğünde bazı değişikliklerin yapılmasını istedi. Önergeleri reddedilip, arkadaşlarından Menderes ve Köprülü partiden ihraç edilince, önce milletvekilliğinden, ardından da CHP’den istifa etti.
Bayar, 7 Ocak 1946 yılında Menderes, Köprülü ve Koraltan ile birlikte Demokrat Parti’yi kurdu. DP’in genel başkanlığına getirildi. 1950 seçimlerinde 487 milletvekilliğinin 408’inin kazanılmasından (14 Mayıs) sonra 384 oyla 22 Mayıs 1950’de Cumhurbaşkanlığına seçildi. 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi ile tutuklanarak arkadaşları ile birlikte Yassıada Mahkemesi’nde yargılandı ve on beş parti arkadaşı ile birlikte ölüm cezasına çarptırıldı. Bunlardan üçünün (Menderes, Zorlu, Polatkan) cezası Millî Birlik Komitesi tarafından onaylandı. Kendisinin cezası yaşlılığı sebep gösterilerek müebbet hapse çevrildi. 7 Kasım 1964 tarihine kadar Kayseri Cezaevi’nde kaldıktan sonra, sağlık sebebiyle serbest bırakıldı.
Bayar, hapisten çıktıktan sonra “Ben de Yazdım” adıyla 8 ciltten oluşan anılarını yayınladı. Bizim Ev adıyla bir kulüp kurarak siyasî yasakların kaldırılması için mücadele verdi.
Bayar, bir darbeyle siyasî hakları elinden alınıp, üç arkadaşı idam edilmesine rağmen On iki Eylül 1980 Askerî Darbesini destekledi. Darbecilerin hazırlamış olduğu 1982 Anayasasını da savundu. 22 Mayıs 1986 tarihinde, 103 yaşında İstanbul’da öldü. Cenazesi devlet töreni ile kaldırıldıktan sonra kendi köyü olan Umurbey’de toprağa verildi.
CHP’nin tek başına iktidarda bulunduğu uzun yıllar boyunca sadece Risale-i Nur’u yazmakla ve iman hizmetiyle meşgul olan Bediüzzaman, Demokrat Parti’nin kuruluşundan itibaren açık bir şekilde Demokrat Parti’ye destek verdi. Bu arada seçimleri kazandıktan sonra Cumhurbaşkanlığına seçilen Celâl Bayar’a gönderdiği tebrik telgrafında, “Zatınızı tebrik ederiz. Cenab-ı Hak sizi İslâmiyet ve vatan ve millet hizmetinde muvaffak eylesin.”2 dileğinde bulundu. Bayar da, “Samimî tebriklerinizden fevkalâde mütehassıs olarak teşekkür ederim”3 telgrafıyla karşılık verdi. Bediüzzaman cumhurbaşkanı ve bakanlara açık mektuplar yayınlayarak, din ve vicdan özgürlüğü konusunda yaptıkları çalışmalara destek ve teşviklerde bulundu.
Bayar, cumhuriyet tarihimiz boyunca önemli izler bırakan bir şahsiyet olarak tarihe mal oldu. Özellikle CHP’nin katı politikası karşısında muhalefette bulunması yine bu partinin oluşturduğu jandarma ve bürokrat tahakkümüne dayanan parti politikasına karşı çıkışı, hürriyet ve demokrasi alanında özgürlüklerin genişletilmesine yönelik faaliyetleri, halkın büyük teveccühüne ve desteğine vesile oldu. Her ne kadar bu dönemde, partinin ve özellikle Menderes’in iktidarı vatandaşa yakınlaştırması sağlanmışsa da, devlet-millet kaynaşmasına yönelik faaliyetler Bayar’ın da siyasî hayatında çok önemli kazanımlara vesile oldu. Çok partili siyasî hayata geçiş ve demokratikleşme çalışmalarında önemli ölçüde katkıda bulunurken öte yandan, dinî özgürlükler konusunda aynı gayreti gösterdiği söylenemez.
Bayar yıllar boyunca inançlı kesim üzerinde büyük bir baskı aracı olarak irtica bahanesiyle çok sayıda insanın takibata uğratılmasına, hapse atılmasına sebep teşkil eden Türk Ceza Kanunun Yüz altmış üçüncü maddesinin çıkarılması faaliyetlerinde, CHP’li başbakan Şemsettin Günaltay’ı ülkede irtica tehlikesinin varlığına ikna edilmesi konusunda önemli gayret gösterdi.
Bayar, Dünya Savaşı’ndan sonra dünya genelinde meydana gelen değişiklikleri yakından izledi. Türkiye’nin Kore’ye asker göndermesi, NATO’ya Bağdat Paktı’nın kurulması gibi uluslararası meselelerde önemli katkılarda bulundu. Ayrıca, Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında üçlü paktın kurulmasına da ön ayak oldu. Diğer taraftan ülkeye yabancı sermaye getirilmesi, dış politikada Batı yanlısı tavır takınılması gibi konularda da bir rol üstlendi.
Dipnotlar: 1. Bediüzzaman Said Nursî/ Emirdağ Lahikası 2. Bediüzzaman Said Nursî/ Emirdağ Lahikası 3. A.G.E Kaynak: Yeni Asya Neşriyat/ Portreler