“Sıdk ve doğruluk İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyesinde ukde-i hayatiyesidir.”
Bediüzzaman Said Nursi
Peygamberlikten 3-4 yıl kadar önceydi. Ömer bin Hattab ticaret için Şam’a gitmişti. Şam’da devamlı müşterilerinden olan bir tacir ile karşılaştı. Şamlı tacir sordu:
“Ya Ömer, bu kez mallarında neler var?”
Ömer bin Hattab:
“Aynı, her zamanki gibi. Güzel koku, tütsü, hurma ve sakız” diye cevap verdi.
Şamlı tacir:
“Benim farklı mallara da ihtiyacım var. Ama senden almak isterim. Zira bu işlerde senden daha ahlâklısını görmedim.”
Ömer bin Hattab:
“Sen istediklerini söyle, var olanları kendimden, olmayanları arkadaşlarımdan tamamlayayım” dedi.
Tacir, bulundukları kalabalık ortamdan Ömer’i çekerek kulağına fısıldadı ve aralarında şöyle bir konuşma geçti:
“Ben sana bazı mallar söylesem, onları kendinden ve kervandaki tüm arkadaşlarından toplayabilir misin? Böylece o mallardan benden başka kimsede olmaz. Ben zengin bir adamım. Bunun için sana çok para veririm.”
“Arkadaşlarıma ihanet ederek onların üzerinden rüşvet almamı mı teklif ediyorsun? Sen de malı tekeline alarak istediğin kadar pahalı satabileceksin değil mi? Bu zulümdür! Ben bu zulme ortak olmam!”
“Sana bunları dinin mi öğretiyor ey Ömer?”
“Ne dedin?”
“Taptığınız o putları kastediyorum!”
“Putlar bunları öğretmiyor belki ama… Ahlâk, doğruluk ve dürüstlük benim en büyük davamdır!”
Kaynak: İbn-i Kesir