Günlerdir sosyal medyayı çalkaladı tavşan Ralph’in hikâyesi. Her ne kadar görmeyen duymayan kimsenin kalmadığına inansam da, kısaca Ralph’in röportajını özetleyeyim. Ralph bir deney tavşanı. Kendi deyimiyle insanlar daha güvenilir deodorant veya ruj kullanabilsin diye kendisini feda eden bir fedai diyebiliriz. Ralph’in kullanıldığı deneyler sonucunda bir gözü kör ve bir kulağı duymuyor ama Ralph bunlardan bahsederken bunun onun işi olduğunu ve bunlardan mutlu olduğunu (!) söylüyor. Röportajı boyunca da insanların herşeyden üstün olduğunu, insanlar için var olduğunu ifade ediyor. Herkes gibi ben de Ralph ile tanıştıktan sonra sarsıldım ve beni bu yazıya sürükleyen de Ralph’in insanlar üstündür içerikli konuşması oldu.
Bu konu üzerinde daha fazla düşündüm, sadece insanım diye diğer canlılardan üstün olmak bana aslında saçma geliyordu. Üstelik bana üniversitede sürekli düzeni bozan, kainatı tahrip eden tek varlığın insan olduğu gösteriliyordu. Bir de aksine böyle bir ayet mealiyle karşılaşınca allak bullak oldum: “Andolsun ki: Biz, âdemoğullarını üstün bir şerefe mazhar kıldık; karada ve denizde binitlere yükledik ve güzel güzel nimetlerle besledik; yarattıklarımızdan çoğunun üzerine geçirdik.”1 Akıl ve mantık çağında doğmuş büyümüş bir genç olduğum için bu ayeti mantığıma yatırmam gerekiyordu. Ve tabi ki imdadıma asrın kitaplarından biri yetişti.2 Bu yazı bir içe dönüş yazısıdır, kendi dünyamda öğrendiğim şeylerin harmanlanmasıdır. Hatalı veya eksik gördüğünüz bir şey olursa mail adresim yukarda, iletişime geçebiliriz.
Şimdi şöyle ki; evet biz yaratılmışların en üstünüyüz fakat bu üstünlüğü biz seçmediğimiz için yani insan olmak bizim tercihimiz olmadığı için övünme hakkına veya diğer canlılar üzerinde üstünlük kurma hakkına sahip değiliz. Onun için Ralph gibi diğer canlıların hiçbirine kendi ihtiyaçlarımız(!) için zarar veremeyiz. Üstünlüğümüz yaratılan herşeye verdiğimiz değerle ortaya çıkacak. Yaratılan herşeyin değerini de en güzel ifade eden açıklayan, sadece bize vazife olarak verilen namaz başta olmak üzere tüm ibadetlerdir bana göre. Bu bir.
Gelelim ikinci çıkarımıma. İnsanın geçmiş/gelecek, sebep/sonuç, benzerlik/farklılık gibi muhakeme kabiliyetleri var ve bu nedenle kainatta olan biten herşeyi gözlemleyip fikir sahibi olabiliyoruz. Bu da bize Yaratıcı’yı daha yakından tanıma fırsatı veriyor ki, bu da zaten insanın omuzlarına yüklenen en ağır yük sayılır, ipuçlarını keşfedip, yorumlayıp asıl meseleyi anlamaya çalışmak.3 Sahip olduğum özelliklerin veya amellerimin ne kadarı yaratıcı için yapılıyorsa o kadar değerli değil miyim? O halde ayette emredildiği gibi en üstün bensem eğer, en çok benim tanımam, en çok benim hatırlamam, en çok benim anmam gerekir yaratıcıyı. Bir şey onu hatırlattığı ölçüde değerlidir çünkü. O halde ayette belirtilenin aslı üstünlük değil sorumluluktur. İnsanın içine herşey olabilecek bir çekirdek bırakılmış ve ne olacağımız da bize bırakılmış. Şükürler olsun ki Yaratıcımız bütün isimlerini bizim üzerimizde yansıtabileceğimiz şekilde yaratmış bizi. O halde yine bu durum benim diğer canlılara zulüm veya herhangi bir zarar verecek tüm davranışlardan çekinmemi emreder aslında. Çünkü Allah’ı en iyi biz tanıyacaksak, onun yarattığına en çok bizim sahip çıkmamız gerekir.
Ayrıca Ralph’in içinde bulunduğu korkunç duruma rağmen, herşeyi güzel görme, yaşadığı şeyden hoşnut olma çabası beni daha da sarstı. İnsanların herşeye karşı tahammülü bu kadar azalmışken, menfaatin, bencilliğin grafiği bu kadar yükselmişken, Ralph bize satır aralarında kanaatkâr olmayı da öğütlüyor.
İnsan kendi nefsinin emriyle o kadar bencilleşti o kadar zalimleşti ki, herşeyi fütursuzca harcamaya başladı. Sadece çevresini değil kendini de harcadı insan, duygularını, emeklerini, hayallerini. Hep daha fazlasına talip olduk neyin daha fazlası olduğunu bilmeden. En basitinden şu geçirdiğimiz bir sene içerisinde bile hangi evin market masrafı ikiye, üçe katlanmadı ki? Bir kesim daha çok para kazansın diye çok daha büyük bir kesim sefalet içerisindeyken bile tüketime ittirildi zihnen. Çöpe atmayı, onarmaktansa yeniden almayı medeniyet zannetmek gelişmemiş ülke zihniyetidir. Ve herşeyde olduğu gibi gelişim zihinde başlar. Bu yazı klişe bi şekilde satın alma kendin yap yazısı olabilirdi, ben evdeki atıklardan kompost yapabiliriz diye başlayıp nasıl kompost yapılacağını anlatırdım siz de belki heveslenir gider hemen işe koyulurdunuz. Ama neyi neden yaptığımızı bilmek üstün yaratılmış olmanın bir gereği ve sade hayatı zihinde başlatmak da işin temeli. Mutfak atıklarının değerlendirilmesi gerektiğini zihnine oturtmuş, çok daha az eşyayla da hayatımı idare edebilirim çabasına girmiş, gerçek ihtiyaçlarım nelerdir diye sorgulayan bir zihin, zaten kompost yapımını araştırır bulur, benden de iyi anlatır burada. Bana bu yazıyı bir deney tavşanı yazdırdı. Zihnimde ondan neden üstün olduğum cevabını verdim ve ondan üstün olduğum için ve onlar kendi haklarını savunamadıkları için onun haklarını da tüm zalimlere karşı ben savunacağım. Allah beni en güzel şekilde yarattığı için tüm kainatı güzelleştirme çabası da en çok bende olacak. İnsan ihtiyacı olmayan yığınla şeye ihtiyacım demeye başladığı için hiç bilmediğimiz yerlerde çocuklar insanlar sömürülüyor, hayvanlar katlediliyor, ormanlar yok ediliyorsa, ben bir şeye ihtiyaç derken bir değil iki kere düşüneceğim. Nemlendirici kremim bana gelene kadar en az bir canlıya zarar veriyorsa nemlendirici olarak, limon kabuğu kullanacağım. Attığım her atığın dönüp dolaşıp yine beni zehirlediğinin farkında olacağım. Üstün yaratılmanın, tahrip etme hakkı değil, diğer herşeyin hakkını koruma sorumluluğu verdiğini de unutmayacağım.
Teşekkür ederim Allah’ım, farkındalığımı artır Allah’ım ve teşekkürler Ralph.
Ek bir teşekkür: Bu yazıyı yazmamda bana yol gösteren, tüm tükenmişliğime rağmen beni teşvik eden bana adeta katalizör olan canım Selahattin amcam, sana da çok teşekkürler.
Dipnotlar
- İsra:17/70
- Lemalar; 30. Lem’a, Altıncı Nükte
- Sözler; 8. Söz
Handenur Yaşar