Geçirdiği kanser hastalığıyla uzun yıllar yaşayan ve daha fazla dayanamayarak 2016 yılında vefat eden editörlerimizden Meryem Tortuk’un vefat yıldönümü anısına önceden kaleme aldığı yazısını sizlere sunuyoruz.Bu vesileyle kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz.
Uzun süredir iki kelâm edip, hasbihal edemedim. Kendimi paylaşamadım. Yüreğimi en son sizlere ifade ettiğimde, direklerim çökmüş, hayatımdaki yeni sürprize adapte olmaya çalışıyordum. Sizlerden duâ isteyip, orada bıraktım.
Orada kalmadım elbette. Çok şeyler yaşadım. Hâlâ da yaşıyorum. Her şeyi yeniden keşfediyorum; kalbimi, gönlümü, yüreğimi, ruhumu, ayı, bulutları, yıldızları, gökyüzünü, otu, güneşi, gülü, su damlacığını, zerreleri…
Hayatım zerrelere ayrıldı çünkü. Keyifli bir süreç aslında. Daha kaliteli hayat artık. Her bir zerremin sonsuzluğa dağılmış kelimelerini yeniden okuyorum. Bu elbette zor, ama zorluk hayata anlam katıyor.
Hayatı yeniden öğreniyorum. Bütün kelimelerini yeniden tarıyor ve onun hakkında yeni cümle kurmayı keşfediyorum. Artık benim için her gün yeni bir sürpriz. Her sabah hastaneye gidiyorum. Öğleden sonraları işe geçiyorum.
İnsana verilen nefes ne kıymetliymiş meğer. Hep konuştuğum şeylerdi bunlar, ama şu an hakkalyakîn yaşıyorum. Hakkalyakîn yaşanması bir olayın ne kadar derin. Kalbinin, ruhunun, zerrelerinin harekete geçmesi. Galiba gözlerin arkasını görmek için yanmak gerek. Kendi ırmağında yıkıyor şu an hayat beni. Yakıcı bir su yıkandığım ırmak. Hayat, biz onunla ilgili cümleler kurarken, kendi cümlelerini öğreten bir hikmet abidesi.
Geriye dönüp baktığımda, daha iki ay öncesi hayatımda her şey nasıl farklıydı. Şimdiyse farklı bir boyuttan bakıyorum; kendime, bedenime, kalbime, ruhuma, yaprağa, güneşe, çiçeklere, apartmanlara, çocuklara, ihtiyarlara, gençlere…
Gözümden bir hüzün dalgası geçse kalbimde yer eden acı kendime ait değil sadece. Bütün insanlara ait. Gözümde bir yaş birikse yine öyle. Sevinçlerim bile çok değişti. Artık, hastanede bir iş kolay olduğunda bütün dünyalar bana ait gibi seviniyorum.
Bazen yüreğim hüzünlere boğuluyor. O zaman diyorum; Rab, kalbini yokluyor. Kalbin kime ve neye ait olduğunu kontrol ediyor Meryem. Terbiye edici olan O, kulunu nasıl terbiye edeceğini de bilen O. Kurduğun onca cümlen vardı hayatın anlamına ilişkin. İşte şimdi yaşa o cümleleri. Yaşa ki, kalbin büyüsün. Büyümek zor vesselâm. Büyümek zor… Bazen düşmek, bazen çıkmak. Çoğu kez de ışığa bakıp, ağlamak…
Bu arada bir sürü dost çaldı kapımı. Kalbini, yüreğini, sevgisini koydu gönlüme. Dualarını bıraktı ruhuma. Hepsini hissettim. Hepsi de, güç oldu kalbime ve beni ayakta tuttu. Hayat okumalarımı yüreğime nakşettirdi o güzel dualar. Varlığıma güç kattı. Bütün o yüreklere ben de dualarımla ortak olmaya çalışıyorum. Yeni bir dünyayı keşfettim. Hastaneler farklı bir âlem. Orada atan kalpler, hayatın tam ortasında atıyor. Hayatın geçiciliğini hisseden onlarca yürek, dünyanın ucunda, hayatın ortasında… Farklı bir âlem hastaneler. İki kemoterapi aldım. Üçüncüsü için hazırlanıyorum.
Aslında göğüs kanseriyle ilgili geniş bir yazı düşünüyorum. Hastalığın teşhisi, süreçleri, hastayı bekleyen sürprizler. Hastaneler, doktorlar, sağlıkla ilgili çelişkilerimiz. Yol gösterici nitelikte bazı konuları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ramazan-ı Şerifiniz huzur ve huşuyla geçsin. Sağlıcakla kalın…