Hz. Adem ile başlayan nübüvvet zincirinin son halkası olan Peygamber Efendimizin(asm) bütün fiilleri, halleri ve sözleri başlı başına ezberlenecek bir rehber hükmündedir. Risale-i Nur’da da belirtildiği gibi “Zât-ı Risâlet’in akvâli gibi, ef‘âl ve ahvâli ve etvâr ve harekâtı dahi menâbi‘-i dîn ve şerîattır. İslamiyet’in,dinin ve sünnetin kaynağıdır.”Peygamber Efendimiz (asm) resul olarak, baba olarak, eş olarak, evlat olarak her konuda ehl-i imana öncülük edip rehber olmuştur. Çünkü Peygamber Efendimiz (asm) en tesirli muallimdir. Ayet-i kerimede ”Seni öğretici olarak, terbiye edici olarak gönderdik” diye buyrulmaktadır.
Peygamberimiz ve çocuk terbiyesi
Çocuk terbiyesi dar dairede bir çocuğu doğru yetiştirmek gibi gelse de geniş resme bakıldığında tüm toplumun terbiye ve ıslahının ilk adımıdır. Bu konuda yazılmış birçok pedagoji, psikoloji kitapları olmasına rağmen terbiye-i Muhammedi’den daha tesirli bir metot yoktur. Yeter ki biz Onu rehber alalım.
Risale-i Nur’da belirtildiği gibi bize ve evlatlarımıza lazım olan hürmet, merhamet, emniyet, haram ve helâli bilip haramdan çekinmek ve serseriliği bırakıp itaat etmek gibi hasletleri ancak bize terbiye-i Muhammediye öğretmektedir. Çünkü terbiye-i Muhammediye temelden iman dersi vermekte, hisleri, vicdanları, ruhları, duyguları, latifeleri terbiye etmekte ve bunları nasıl kullanmamız gerektiğini öğretmektedir.
Peki bu terbiye ve ıslah nasıl mümkündür?
Said Nursi Hazretleri İşarat’üli’caz adlı eserinde Fatiha Suresinin 3. Ayeti olan “Errahmanirrahim’in”tefsirini yaparken “menfaatleri celp, mazarratları def etmek üzere terbiyenin iki esasından bahsetmektedir. ‘Birincisi Rahman, ikincisi Rahim; yani şefkat ve merhamet; yani menfaati celb, mazarratı def…
Terbiyenin birinci adımı olan Rahman ismi menfaati celb, faydalı olanı yanına getirmektir. Bir çiftçinin suyunu ve gübresini hazır etmesi gibi, çocuklarımızın terbiye-i İslâmiye’yi tam almaları için müspet ortamı hazırlamaktır.
Terbiyenin ikinci adımı olan Rahim ismi mazarratı def etmektir. Bu da tohumun çiçek açmasını önleyecek zararlı otları yanından almak gibi, çocuklarımızı menfi ortam ve arkadaşlıklardan uzak tutmaktır.
Bismillahirrahmanirrahim ve çocuk terbiyesi
Bismillahirrahmanirrahim, çocuk terbiyesinde karşımıza çıkan kilit kelimelerden biridir.Her hayırlı işin başı Bismillahirrahmanirrahim’ dir. Çocuğun ilk öğrenmesi gereken kelam budur. Küçücük tohumun koca kayayı şak etmesinin sebebi Cenab-ı Hakkın Rahman ve Rahim isimlerinin tezahürü ile olmaktadır. İşte yavrularımızın istidatların inkişafı da besmelenin sırrıyla olacaktır, inşallah.
Çocuklarımız hatasız ve mükemmel olsun istiyoruz. Ama çocuk çocukluk döneminde prova yapmalıdır. Cenab-ı Hak bile çocuğa on beş yaşına kadar yani buluğ çağına kadar hata yapma özgürlüğü vermiştir. Hatalar bilmeden yapılır. Ve dinimiz bizi bilmediklerimizden sorumlu tutmamıştır. Eğer çocuk bu süreçte yaptığı hataların,yanlışların farkına varmazsa on beş yaşından sonra yapılan hatalar çok da masum olmayacaktır.
Netice olarak, terbiye edicilerde olması gereken özellik sabır, şefkat ve merhamettir. O zaman eğitici vasfında olan bir baba evine rahmet olarak gelmeli, bir anne evladına merhametle muamele etmeli, bir öğretmen okula rahmet olarak gitmelidir. Bunun için de en güzel rehber Resulullah ve onun sünnet-i seniyyesidir. Sırat -ı müstakim ancak bununla mümkündür.
Peygamber Efendimizin çocuklarla münasebetin ilk adımı sevgidir.
Hiçbir metot sevgi kadar tesirli değildir. Çocuklar uyumsuz, hırçın, agresif davranışlar sergilediklerinde ancak bunu annelerinin sevgi dolu dokunuşları ve bakışları ile terbiye edebilmektedirler. Efendimiz “Sevdiğinize sevdiğinizi söyleyin” buyurmuştur. Ve kendisi de çok defa dile getirmiştir. Buna örnek verecek olursak;
Peygamber Efendimiz bir gün mescide doğru ilerlerken okunan ezan ile dalga geçen çocukları görür. Yanlarına doğru gider. Çocuklara selam verir. Çocuklar Peygamber Efendimizin kızacağını düşünerek biraz korkarlar. Fakat Efendimiz ezanla dalga geçen çocuğa tebessümle bakarak, “Ne kadar da güzel sesin var” der. Saçlarını okşar; “Mescitte de bu güzel sesinle ezan okur musun der?” Ve beraberce mescide giderler. Çocuk bu sevgi dolu yaklaşımla öyle bir terbiye olmuştur ki ezanla dalga geçmek bir yana, ömrünü ezana, Kur’an’a adayan, Kabe’ye imam olan bir sahabeye dönüşür. Serüvene bakalım; doğru muameleyle, Kabe imamlığına yükselen bir yol…
Pedagoji ilminde; asi ve hırçın çocukların gece yatmadan önce babası veya annesi tarafından başının okşanması çok etkili bir yöntemdir. Çünkü baş okşamak vicdanı okşamak demektir. Çocukların talimi ya cebirle ya da hevesatlarını okşamakla olmaktadır. Terbiye-i Muhammediye hevesatlarını okşamak kısmını ele almaktadır. İbadet sonrası çocuğun başını okşamak, sırtını sıvazlamak, onu takdir dolu kelimelerle yüreklendirmek de çocuğun manevi eğitimi için son derece ehemmiyetlidir. Üstadın yöntemi de böyledir. Çocuklara “Evlatlarım siz masumsunuz daha günahınız yoktur. Ben çok hastayım. Bana dua ediniz, sizin duanız makbuldür” demiş, taltif edip duaya yönlendirmiştir.
Son olarak; Peygamberimiz “Şeytanların desiselerine karşı çoluk çocuğunuzu koruyun, şeytanların musallat olmasından korkarım”der.sahabeler; “Peki nasıl koruyacağız Ya Resulullah” dediklerinde,“Sevgi ve haya ile” cevabını verir. Öyle ise bize düşen şefkatle ve sevgiyle ahlâk tohumlarını ekmektir.
Peygamber Efendimizin çocuklarla iletişiminin ikincisi oyundur
Efendimiz gençlerle, yaşlılarla, hanımlarıyla iletişim kurduğu gibi çocuklarla da oyun diliyle iletişim kurmuştur. Efendimiz çocukların oyununu önemseyen, eşlik eden, oyuna teşvik eden bir Peygamberdir.
Hepinizin bildiği bir hadisedir; Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin birlikte oynarken Efendimiz onların oyununa katılır ve Hz Hasan’ın tarafını tutar. Bu durumu gören Hz. Ali şaşırır. Çünkü küçük olan Hz. Hüseyin’dir. Onun tarafını tutması gerektiğini düşünerek neden Hasan’ı tuttuğunu sorar. Efendimiz de “Görmez misin Ya Ali, Cebrail de Hüseyin’i tutuyor. Ha gayret Hüseyin göreyim seni diyor.” diye cevap verir.
Bu hadise gösteriyor ki, çocuğun oyunu Peygamberlerin hatta meleklerin bile eşlik ettiği önemli bir terbiye alanıdır. Bu ilahi halkanın bir parçası olabilmek için her ebeveynin çocuğunun oyuna dahil olması gerekmektedir.
Pedagojik olarak baktığımız zaman; oyun üreticiliği öğretmekte, karar mekanizmasını geliştirmekte, sorumluluk almayı öğretmektedir. Peygamber Efendimiz çocuklarınızı yetişkin hale getirin dememiş, çocuklarınızla çocuklaşın demiştir. Hz Aişe ile Mekke sokaklarında yarışması, torunlarıyla devecilik oynaması, namaz esnasında etrafında dönen, sırtına binen çocukların oyunu bozulmasın diye secdesini uzatması bize çocukla iletişimde, oyunun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Peygamber Efendimizin terbiyesinin başka bir adım ise saygıdır
Bizler çoğu zaman bir yetişkine gösterdiğimiz saygı ve müsahamayı çocuğa göstermiyoruz. Oysa büyüklere söyleyemediğimiz sözleri çocuklara da söylemememiz gerekmektedir. Çünkü hayatın acemisi olan çocuklardır. Çocuklar bir yetişkinden daha fazla sabır, müsamaha ve saygıyı hak etmektedir. İşte bundandır ki, Fahr-i Kainat Efendimiz çocuklarla iletişim kurarken bir yetişkine nasıl davranmışsa çocuğa da aynı saygıyla muamele etmiştir. Bunun en güzel örneklerinden biri; Peygamber Efendimize soğuk süt ikram edilmektedir. Efendimiz ikrama sağ tarafından başlayacaktır. Sağında ise küçük olan İbn-i Abbas oturur. Solunda ise yaşlı bir sahabe oturur. Efendimiz İbn-i Abbas’a dönüp “Sağ tarafta olduğun için sütü ilk içme hakkı senindir. Ne dersin, istersen sol taraftaki yaşlıdan başlayayım.” Fakat İbn-i Abbas akıllı bir çocuktur. Peygamber Efendimizin eli ile gelen ikramın önemini bilir bu yüzden geri çevirmek istemez, hakkını kaçırmak istemez. “Ya Resulallah! Senden kazanacağım hayır ve bereketi kimselere veremem” der. Efendimiz de çocuğu zorlamaz, iknaya çalışmaz, gülümser ve sütü küçük Abbasa uzatır. Efendimiz bu soruyu geçiştirmek için sormaz. Çocuğun verdiği cevabı karar sayarak ikramı ona verir. İşte böyle saygınlık küçük ibni Abbası yıldızlaşan bir sahabeye dönüştürmüştür.
Peygamberler sadece insanlığa nasıl kulluk yapılacağını, nasıl ibadet edileceğini göstermekle kalmamış, evlat olarak, baba olarak yapılması gerekenleri bizzat kendileri yaşayarak göstermişlerdir. Çocuklarımız Cenab-ı Hak tarafından bize verilen birer emanettir. Emanetler kıymetlidir. Bediüzzaman Hazretleri de bu kıymetli emanetleri nazik, nazenin ve nazdar yavrular olarak nitelendirmiştir. Bizler de emanetlerimize bu gözle bakmalı, onlara olan davranış ve sözlerimizde Efendimizi rehber almalıyız.
Esmanur Adıbelli