“Enes (ra) rivayet ediyor ki:
“Cennet annelerin ayakları altındadır.”
Valide… Anne… Ana…
Bir yavrunun dünyaya gelmesi için hayatını ortaya koyan ve tüm ömrünü yavrusuna adayan kişi. Rabbimizin rahmet tecelisinin en güzel örneği. İsm-i Rahime mazhar. Kalbine konulan şefkat hissi sinesini öyle genişletir ki annenin, tüm yavruları kendi yavrusu gibi beller. Fedakârlıkta kahramandır. Onlar birer şefkat kahramanıdır. Ve Rabbimiz onların ayakları altına cenneti sermiştir.
Bir çocuğun büyümesi elbet kolay değildir. Gece gündüz uykusundan, yemesinden, giymesinden, zevklerinden ferâgat eder anne. Bebeğin susmak bilmeyen ağlayışları anne kucağında durur, sükûnet bulur. Kimsenin sakinleştiremediği yavru, annenin yanında yüzü tebessüme kalbolur. Annenin bu sabırlı hâline Rabbi ne güzel ikramlarda bulunur.
“Bir anne, ağlayan çocuğu susuncaya kadar sabrederse, Allah da ona cennette doyuncaya kadar ikramda bulunacak.”
Dünyanın câzibedarlıkları, fantaziyeleri, maddî güzellikler bir anne için değerli değildir artık. Zira onun dünyasını masum yavrusu doldurmuştur.
“Sizin hanenizdeki mâsum evlâtlarınızla mâsûmâne sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir.”
Ve annelerin bahtiyar olanları, evlatlarını sadece bu dünya hayatı için yetiştirmezler. Bilirler ki asıl şefkat, onların âhiret hayatını kazanmaları için olan terbiyededir. Âhiret hayatları için taze dimağlarına verilen hakikatler, dünya hayatlarının da saadetine vesile olacaktır. İki cihan saadeti için çırpınır anneler. Bunun ne güzel örneğidir Peygamberimizin (asm) kızı sevgili Fatıma (ra)
“Hz. Fatıma (ra), çocuklara küçük yaşlardan itibaren Allah sevgisini aşılamak, onlara namaz ve orucu öğretmek ve ibadete önem vermelerini sağlamak için uğraş verirdi. Meselâ Kadir Gecelerinde çocuklarını bütün gece uyanık kalmaya ve sabaha kadar ibadetle meşgul olmaya hazırlamak için onları gündüz yatırır, uyku basmaması için hafif yemekler yedirirdi. ‘Kadir Gecesinin bereketlerinden kendisini mahrum bırakan biri, gerçek anlamda bir mahrumdur’ buyurmuştur. Ve şuna da dikkat etmek gerekir ki, Kadir Gecelerinde uyumasına izin verilmeyen Hz. Hasan ve Hüseyin’in henüz on yaşına bile basmamış birer çocuk oldukları hatırlanmalıdır.”
Bediüzzaman da, evlatlarını Kur’ân yolunda yetiştiren anneleri tebrik etmiş ve âhiretleri için kazançlı olduklarını söylemiştir.
“Ve mübarek ve bahtiyar Bedreddin’in başından öperim. O Kur’ân’ı okudukça bana dua etsin. Öyle mâsumun duası inşaallah hakkımızda makbuldür. Onun validesi olan âhiret hemşireme ayrıca dua ediyorum. Bedreddin gibi bir evlât sahibesi olduğundan tebrike şâyandır.
Bedreddin’in okuduğu her bir harf-i Kur’ân’ın, on sevaptan tut, tâ bine kadar uhrevî meyveleri vardır. Hem validesinin defter-i a’mâline, hem hoca ve Üstadının defter-i a’mâline dahi o sevaplar kaydolunur.”
Yine Bediüzzaman, Risâle-i Nur dairesine giren çocukların ebeveynlerine hürmetkâr olup, dünyada yardımcı, ahirette ise şefaatçi olduklarını söyler. Ve onlara bir sıfat verir: Bahtiyar…
“İşte bu hakikate binaen, en bahtiyar çocuklar onlardır ki, Risale-i Nur dairesine girip dünyada peder ve validesine hürmet ve hizmet ve hasenatı ile onların defter-i a’maline vefatlarından sonra hasenatı yazdırmakla ve ahirette onlara derecesine göre şefaat etmekle bahtiyar evlat olurlar.”
Dünyada ve âhirette bahtiyar olabilmek duasıyla…