Hoşgeldin minik!
Anne babanın hayatını yenileyip başkalaştırmaya hoşgeldin. Onlara senin annen ve baban olma kimliğini verdin. O kimlikleri mutlulukla, onurla taşıyacaklar hep. Cennet kokusunu getirdin yuvalarına. Onlara, evlat için nelere katlanılabileceğini öğretmeye geldin; hoşgeldin bebek!
Sana bakarken, uyuduğunda bile seni özlerken, yürekleri ev- lat ev-lat atarken sen onlara kendi anne babalarını bir kez daha sevdirmeye, saydırmaya, hatta artık
anlamalarını sağlamaya geldin.
Bir insan ne zahmetlerle dünyaya getirilirmiş, ne sıkıntılarla büyütülürmüş, nasıl başka bir can, kendi canından önce gelirmiş, yavrunun ayağına değen taş ananın içinde ne yaralar açarmış?
Hepsini öğretmeye geldin; hoşgeldin!
Ciğer neymiş, ciğerpare kime denirmiş…
En güzel çocuk kimmiş…
Gönüldeki taht kime aitmiş…
O tahtın sahibi nasıl yıkılmaz bir saltanat sürermiş…
İyi niyetle, istemeden ne hatalar edilir, ne yapmam denilenler yapılırmış o ciğerpare için…
Büyük büyük söylenen nice sözler nasıl farkında bile olmadan çiğnenirmiş?..
Sen, anne ve babana bütün bunları ve aslında koca bir hayatı öğretmeye geldin.
Hoşgeldin bilge bebek!
Hoşgeldin!
Hülya Zerin