Kelimelerin bir ruhu vardır, bir umudu vardır. Kelimelerin bir rengi, bir ahengi vardır. Kalpten kalbe, insandan insana ve alemlerden âleme değer kelimeler. Satır satır bir kalbe, bir zamana ve bir âleme iz bırakır.
Her insanın kelimeleri farklıdır, zira her insan aynaya baktığında farklı bir sûret görür. Kelimelerimiz sûretimiz, özümüz, ruhumuz ve aynamızdır. Bizi, vesile ile en yalın, en iyi şekilde anlatırlar. Lisân bir insan ve bir insan, bir âlemi ifade edebilir. Lisân insanı ve bir insan kalbinin aşikar eder kelimelerin gölgesinde. Bu gölgenin altında, güçlü bağlar kurulur. Bazen de yıldızların ışıltısına uzak ve uzun geceler vardır.
Kelimeler, muhakkak bir iz bırakır. Acı ve acıtıcı kelimeler vardır. Gizli gizli sızlar ve yaralar. Bir yanında, yara geçse bile yaranın acı bir izi kalır yarınlara.
Kelimelerin hatırı ve hatırlattıkları vardır. Bir zamana veyahut zamansızlığa ait kelimeler vardır. Hayatımızda, hafızamızda ve kalbimizin derinliklerinde…
İçimizde, en derinlerimizde sakladığımız, sakındığımız kelimelerimiz vardır. Duvarlar ördüğümüz, perdelerini çektiğimiz, pencerenin kapattığımız, kapılarını kilitlediğimiz ve hatırlamaktan imtina ettiğimiz kelimelerimiz var. Kimi zaman kelimelerimizin lâl kesmesi kayıplarımızın ve kaybolmalarımızın üstüne siyah bir örtü ile örtmek değil midir?
İnsan kalbindeki kelimelerde gizlidir. Lisan nasıl ise, insan da öyledir. Bilgisi, anlayışı, sevgisi, saygısı, edebi, hoşgörüsü, tahammülsüzlükleri, eksikleri, eksildikleri, teslimiyeti, duruşu, ruhunu ve şahsiyeti kelimeler vesile ile anlaşılır. Ve insan her kelimeler ile kendin kendini ele verir.
Evet, Cenab-ı Hak, insanı yaratırken sayısız kabiliyet bahşetmiştir.
Hiç şüphesiz ki insanın lisan ve konuşma kabiliyeti de Rabbimizin bize vermiş olduğu nimetlerden sadece biridir.
Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerîm’in birçok âyetinde konuşurken nelere dikkat etmemiz gerektiğini bizlere belirtmiştir:
Anlamlı konuş (Müminun Suresi, 3.)
Kibarca konuş ( Bakara Suresi, 83.)
Yalansız konuş (Hac Suresi, 30.)
Gerçeği konuş (Al-i İmran Suresi, 17.)
Zarifçe konuş (İsra Suresi, 13.)
Dürüst konuş (İsra Suresi, 28.)
İnsanın konuşma üslubu, yaratılışı, edebi, ve zekası üzerine şekil alır. Zira bilindiği gibi fikir ne ise, zikir o odur. Lisan insanın en yalın ve en berrak yansımasıdır. İnsanın kalbi kelimelerin ardından gizlidir.
İnsan kelimelerinden mesuldur. Çünkü kelimelerin bir muhatabı vardır. Kelimeler zamana benzer. Ve kelimeler, zaman gibi geri alınamaz, yok sayılamaz. Telafi etmek affedilmesi ve iyileşmesi zor olabilir. Kelimelerin yitirilen samimiyetlerde, kırılan kalplerde ve kopan bağlarda kelimelerin etkisi, izi ve yıkımı vardır.
Bir kelime, bazen bir insanı, bir zamanı, bir hayatı, bir hatayı ve bazen bir dünyayı değiştirebilir. İki dünyayı karanlığa hapsedebilir, ayırabilir veya iki dünyanın aydınlığa kavuşmasına vesile olabilir. Ve iyi kelimeler vardır. İyileştirici, kurtarıcı, umut yeşertecek ve ebedi baharlar milat olacak kelimeler vardır. Bir kitabın sayfalarını karıştırıp okuyabiliriz. Tek bir satır, ruhundaki aydınlığa ve nur’un inkişaf etmesine vesile olur. Hece hece, içimizdeki çağın yalnızlığına son verir.
Bazen, bir insana samimi, inci tanelerine ve Şimal yıldızının andıran kelimelerin ile başka dünyanın var olduğunu gösterip öğretebiliriz. Hiç bakmadığı bir pencereden hayatı görebilir. Ve o pencereden, kainattaki okuyabilir.
Beyaza meftûn kelimeler vardır. Parlak bir yıldız gibi aydınlatan. Merhamet gibi incitmeden iyileştiren. Şifa vesilesi olan kelimeler vardır.
Mavinin sinesine saklı, sarılı kelimeler vardır. Gökyüzünün emaneti gibidir o kelimeler. Hüzünlenen kalbimizi gökyüzü ferahlatır. Mavi, umudun mucizesidir. Umut kalbe düşen bir cemre, ruhuna gelen bir bahardır.
Kelimeler bir aynadır. Bazen incitir ve kırar. Bazen kaybetmemize, bir kelime yeter. Kelimeler yetiştirir, iyileştir ve aydınlatır. Bazı kelimeler, kalplerde çiçek açtırır. Kalbimizde çiçek açtıran, ruhumuzda baharı hissettiren, iyileştiren ve şifa olan kelimelerimizin olması duasıyla.
Fazilet Kırmızı