Din eğitiminin küçük yaşlarda sevdirerek verilmesi gerekiyor. Çocuklara zamanı geldiğinde Allah’ı, imanî güzellikleri anlatmak manevî eğitim için çok önemli. Ne anlatacağımız kadar, nasıl anlatacağımıza da dikkat etmeliyiz. Bu nokta çok hassas olduğu için psikolojik destek gerekiyor. Uzman Klinik Psikolog Ayşe Yılmaz ile çocuk ve dinî eğitim üzerine konuştuk.
Çocuklara Allah’ı anlatırken nasıl bir yol izlemeliyiz?
Öncelikle şuna bakmak lazım; çocuklar bizim gibi algılamıyorlar. Bizim bilinç dışı ve bilinçaltı dediğimiz kavramlarımız var. Bu perspektifte bakıyoruz biz psikologlar olarak. Çocukların mantığı biz yetişkin mantığından çok farklı. Terapilerde de çocuk mantığını indirgeyerek bazen terapi yapıyoruz. Erken dönemlerde, bebeklik dönemi, özellikle 0-3 yaş arası dönemdeki çocuk mantığını indirgemeye çalışıyoruz terapilerde erken dönemde travma varsa. Çocuğa Allah’ı anlatırken çocuk mantığı ile yaklaşmalı. Bizim mantığımızla değil de çocuk mantığıyla yaklaşmamız en önemli şeylerden biri. Özellikle 0-6 yaş arasındaki çocuklar somut dönemdedirler, soyut düşünme yeteneğine sahip değildirler. Allah kavramı, din, cennet, cehennem, iyilik, kötülük, günah, sevap, doğru, yanlış gibi kavramlar, değerler, ölüm gibi kavramlar soyut kavramlar. Çocuklar soyut kavramlar soyut şekilde izah edildiği zaman idrak edemiyorlar kafaları karışabiliyor.
Soyut olan bir şeyi de somut bir şekilde çocuğa anlatmak zor. Örnek verecek olursak?
Yani eylemden, davranıştan soyutluğa doğru gitmemiz lazım. Nasıl olur? Allah’ın yaptığı şeylerle başlanabilir. “Allah yaratıyor, seni bize Allah verdi, seni hiç yoktan Allah yarattı, çiçekleri Allah açtırıyor, yediğimiz çileği, meyveyi Allah bize veriyor, yaratıyor, ağaçları Allah yaratıyor, o ağaçlardaki yaprakları Allah yaratıyor” şeklinde somutlaştırmak ilk başta önemli. Tabi çocukta genellikle 3 yaştan sonra başlar soyut. Yani Allah gibi, ölüm gibi bazı somut ile soyut arasında kalan şeyleri, erdemsel şeyleri 3 yaştan sonra sormaya başlar. Çocuklara, çok fazla dinî eğitim vermeyi önermiyoruz 3 yaş öncesinde. 3-6 yaş arası dönemde çok fazla kuralı çocuklara vermeyi uygun görmüyoruz. Çünkü o dönem tam inatlaşma dönemi, ‘hayır’ deme dönemi. Neyi çocuğa vermeye çalışırsanız tam tersini yapma dönemidir. Yani birey olma ve ayrışma dönemi, kendini ispatlama dönemi. Aslında küçük bir ergenlik dönemi. Hem merak ettiği hayatı keşfetmek istediği, kendini ortaya koymak istediği bir dönem hem de kendisine kazandırılmaya çalışılan şeylere baş kaldırdığı bir dönem, küçük ergenlik dönemi diyoruz. Bu dönemde çok kuralcı bir yaklaşım sergilemeden somut olan şeylerle çocuğa değerleri vermeli. Mesela Allah’ı anlatmak istiyorsak, peygamberleri, kıssalarını, öykülerini anlatmak. Hz. Yusuf’un hayatı, Hz. Yakub’un oğullarına olan sevgisi, Lokman aleyhisselamın çocuğuna nasihatleri, iyi çocuklar, kötü çocuklar arasındaki karşılaştırmaları hikaye üzerinden anlatma olabilir. Bizim bilmemiz, okumamız gerekiyor ki çocuğa da anlatabilelim. Peygamberler, kahramanlar, masallar, hikayeler, tabiattan örneklerle çocukta soyut olan şeyi somutlaştırmak önemli. Yani “Peygamberleri Allah göndermiştir, iyi insan olmamız için” şeklinde. “Peygamberler nasıl iyi insandı, nasıl iyi insan olmayı bize öğretti” diye somutlaştırarak anlatmak. Tabi bunlar anlatılarak buradan soyut olan şeyler verilecek. İyilik, yardımseverlik, diğergâmlık, fedakarlık gibi kavramlar, soyut kavramlar 3-6 yaş arasındaki çocuklar için. Fakat çocuğu olumsuz şey ile olumlu şeyi anlatıp, iki yolu da gösterip, bu çocuğun yaptığı bu davranış güzel bir davranış, bunu tercih etmiş ne kadar güzel deyip, söyleyip çocukla arkadaşane, yukarıdan aşağıya çocuğa ders verir gibi değil de, sanki çocukla birlikte öğreniyormuş heyecanıyla çocuğa anlatınca.. Mesela buna dair kitaplar var artık değerleri öğreteceğimiz, soyut şeyleri öğreteceğimiz. Biz de öğreniyormuş heyecanıyla öğretirsek, çocuk zaten keşfetme döneminde, çocuğun aktarmak istediğiniz şeyi heyecanla almasını sağlayabilirsiniz.
Çocuklar çok farklı sorular sorabiliyor ya da hiç merak etmiyor. Bunlara nasıl karşılık verilmelidir?
Öncelikle çocuğa bir şeyi verebilmemiz için bizim o şey hakkında bilgi sahibi olmamız, ebeveynliğe hazır olmamız önemli tabi ki. En önemlisi de çocuğa bir şeyi vermeden önce bizim o şeyi içselleştirmiş olmamız. Çünkü çocuklar taklit ederek öğreniyorlar. Ayna nöronlar dediğimiz nöronlarımız var. Yetişkin olarak bizler de çok aktif olarak yaşıyoruz bunu. Karşımızdaki kişi çok üzgünse biz de onun duygusunu alıyoruz ve biz de çok üzülüyoruz değil mi? Karşımızdaki kişi çok hayat dolu, neşeli bir insansa bizim de içimiz daha canlı, daha mutlu hale gelebiliyor. Yetişkin olarak bizler böyleyiz. Çocukların ayna nöronları ve sezgisel öğrenmeleri, duygusal öğrenmeleri bize göre çok çok üsttür. Çünkü zihin mantıklı düşünme becerisi tam gelişmediği için çocuklarda sezgisel ve model olarak öğreniyorlar. Öncelikle bizim model olmamız önemli ve çocuğa bir şeyi vermeye çalışırken vermeye çalıştığımızı çocuğa hissettirmememiz lazım. Çocuk “bana bir şey zorla öğretilmeye çalışılıyor, bana yükleme yapılıyor, hissini aldığı anda kendini kapatabilir ya da annesi ya da babası için öğreniyor olabilir. Öyle bir tutum sergilenmeli ki çocuk cevabını kendi içinde olabilir olmalı, ‘”ben kendi irademle, merakınla ve duygumla bu şeyi öğreniyorum”u deneyimlemeli. Bu da nasıl olur? Tabii ebeveynin çocuğuyla kurduğu ilişkinin sağlıklı olmasıyla ilgili. Yani eğer yukarıdan aşağıya bir ilişki kuruyorsanız devamlı, farkında olmadan, kendinizi çocuğun önünde tutmuş olabilirsiniz. Tabi bazen ebeveyn-çocuk ilişkisi, bazen çocuk ile çocuk olabilmek, çocukla eğlenmek, çocukla şakalaşmak, çocukla oynamak, bazen ciddi konulara ciddi bakmak, bazen sınırlar koymak, bazen ufak ufak minimal kuralları çocuğa öğretmeye çalışmak… Bunlar önemli, yani ilişkiniz çok önemli. Çünkü ebeveynin çocuğuyla kurduğu ilişki aslında çocuğun Allah ile kuracağı ilişkiyi de belirliyor. Otoriter, cezalandıran, baskı kuran, yönlendiren bir baba figürü varsa çocuğun Allah ile kurduğu ilişki de o şekilde olabiliyor. Allah’ı otoriter, cezalandıran, yargılayan, korkulan bir figür olarak içselleştirebiliyor. Çünkü çocuklar kendileriyle ve nesnelerle, kişilerle kurdukları ilişkiyi ilk olarak annesiyle sonra babasıyla kurduğu ilişkinin devamı olarak yapıyorlar.
Din eğitiminde dua da çok önemli değil mi?
Evet, dua çok soyut olan bir şeyi davranışla somuta ulaştıran bir şey, doğrudan ruha dokunan bir şey. Çocuklar özellikle ilk 5 yaş 6 yaş arası dönemde benmerkezci dönemdeler. Talep eden, isteyen, kendi istekleri olsun diyen tarafları var. Bu taraflarıyla da yaşına uygun olduğu için bir şeyi isterken ‘’Allah’ımızdan isteyelim, dua edelim, hayırlı ise versin’’ diyerek çocuğa dua etmeyi de kazandırmak. Çocuğa hem iyi geliştirecek, hem de çocuğun Allah ile bağ kurmasını da sağlayacak bir şey. Güncel hayat içerisinde yaşatarak, özellikle hani küçük yaşlarda dinî kuralları öğretmeyi çok fazla uygun bulmuyoruz. Güncel hayat içerisinde bağlantı kurmak, “Ah! Güneş doğdu. Sabahları Güneş doğuyor. Allah Güneşi doğuruyor. Allah eğer Güneşin doğmasını sağlamasaydı dünya nasıl ısınırdı? Nasıl gündüz olurdu? Sabah nasıl kalkardık?” gibi çocuğun dilinden, merak duygusunu kullanarak, çocuğun kendi cevabını bulmasını sağlamak. Sevdiği yemekler olduğu anda “Anne bu yemeği çok güzel yapmışsın.” dediğinde “Teşekkür ederim evladım böyle dediğin için. Bunu, bu nimeti, sebzeyi Allah bana vermeseydi, yaratmasaydı ben de yapamayacaktım. Ben de şimdi ona teşekkür ediyorum verdiği için” deyip yaşamsal olarak örneklendirmek. “Bu hayvanları Allah yarattı, yaşıyorlar, nefes alıyorlar, onlar da canlı, çok sevimliler” Çocukların hayvanlarla insanlara göre daha farklı bir bağları var. Kendilerini daha yakın hissediyorlar aslında, daha sevgi, daha şefkat ve oradan bir çocuksu bir şey aldıkları için hayvanlar üzerinden kişiselleştirme çok yaparlar. Hayvanları kullanarak da çocuğa vermek istediğimiz mesajı verebiliriz. ‘İyilik yapma’ olabilir. ‘İhtiyacı olan birine yardımcı olmak, düşen birinin elinden tutup kaldırma.. Çocuğa ufak ufak iyilikler yaptırarak ya da acı çeken birine ‘uf!’ dedirterek empati yeteneği kazandırmak gibi. Özellikle 3-6 yaş arası dönemde ufak ufak artık çocuğun sınırları öğrenme, karakter gelişiminin oluşması, kimliğinin oluşması ve o güzel ahlakın oluşmasının başladığı dönemde kuralla değil. ‘’Hayır, öyle yapmıyoruz, yalan söylemiyoruz, şunu yapmıyoruz’’ demek yerine yaşantısal olarak, güncel olay içerisinde çocuğun duygusuna ve davranışına dokunduracak çok şey yaşıyoruz aslında. O gözle baktığım zaman güncel hayatın içerisinde bir çok şey yaşıyoruz. Çocuğun kurallarla değil yaşarken değerleri öğrenebilmesine fırsat oluşturmak önemli. Bir de çocukların şöyle bir şeyi var. Tabi ki çocuklar çocuklardan çok çabuk öğreniyorlar. Taklit etme özellikleri çok fazla olduğu için çocuklar eğlendirerek, zıpırlık yaparak, yaramazlık yaparak daha çabuk model oluyorlar. Aynı dili konuştukları için çocuklardan çok çabuk öğreniyorlar. Dolayısıyla çocukların din eğitiminden önce özellikle değerler eğitimi diyorum. Değerler eğitimini veren ortamlar, örnek öğretmen, değerler eğitimini oyunlarla, dramalarla, masallarla, hikayelerle vs. öğreten eğitim ortamlarına sokmaya çalışmak önemli. Anne-babasından rol-model olarak dinî yaşantısını görmesi, en önemlisi de ahlâkî, dinî o karakteristik yaşantısal şeyini anne babada görmesi, dışarıdan da eğitimini almış olması daha önemli diye düşünüyorum. Çünkü özellikle çocuğun o ‘hayır’ deme döneminde dışarıya çok fazla hayır diyemeyebiliyor çocuklar. Anne babaya daha çok ‘hayır’ diyebiliyorlar. ‘Hayır’ demek de bir yönüyle bireyselleşmeleri anlamında güzel bir şey. Anne babadan gördüklerini, çevrelerinden gördüklerini daha çabuk alıyorlar. Ama okuldan öğrendiklerini daha da çabuk alıyorlar. Anne-babadan sözel olarak, yani anne-babanın bir duayı öğretmesi ile okuldaki öğretmeninden, arkadaş ortamında bir duayı öğrenmesini karşılaştırırsak okulda daha çabuk öğreniyorlar. Sıkılmadan, eğlenerek öğreniyorlar.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Çocuğun dünyasına girebilmek çok önemli. Çocuğa bir şeyi vermek için önce o çocukla güven ilişkisi kurmak, bağ kurmak. Eğer iyi bir ilişki kurabilirseniz çocuğunuzla bu çocuğa istediğiniz her şeyi verebilirsiniz. Ben madde bağımlılığı, yanlış aşk ilişkileri, yanlış evlilik ilişkileri vs. olan danışanlarımda: aile içerisinde iyi ilişki olmadığı için dışarıdaki yanlış kişilerin kurduğu doğru ilişkiye tutunarak yanlışa kayma çok görüyorum. Çok güzel ailelerin, değerleri olan ailelerin çocuklarında böyle yanlışa kayma olduğu zaman da üzülüyorum. Aileler iyi niyetle bir şeyler yapmak istiyorlar ama yanlış yolla yaptıkları için maalesef başaramıyorlar. Doğru olan şeyleri uygulamanın da yolu doğru yoldan gider yanlış yolla değil. Buna dikkat etmek etmelerini söylerim.