Bu senenin Kurban Bayramı’nı (8-14 Temmuz 2022) Afrika, Etiyopya’da geçirmek nasip oldu. İnsanî yardım için şahsî gayretlerimizle gittiğimiz Etiyopya seyahatimiz, bizim açımızdan hem ilk olması hasebiyle ilginç, hem de üzerimizde derin izler bırakması cihetiyle unutulmaz hâtıralar ile dolu dolu geçti. Hassaten köy gezilerimiz Afrika’da hayat şatlarının çok zor olduğunu gösterdi. Bu zorluğun elbette ki çok cihetleri ve sebepleri var. Yönetimlerden kaynaklanan şartların dışında iklim, alışkanlıklar ve kültürel kabuller de bu zorluğu beraberinde getirmiş durumda. Nüfusun çok kalabalık olması, toprak ve arazilerin planlı olarak işletilememesi, toprak reformu ve tarımda yeni teknolojik imkânların kullanılamaması gibi sebepler fakirliği netice vermiş ve yeterli gıda bulma imkânını zora sokmuş durumda. Bu kadar verimli ve geniş arazilerin yeterli olarak değerlendirilememesi hayret verici acîp bir vaziyet.
Afrika’da kadınlar
Afrika’da kadınlar neredeyse hayatın her alanında yer alıyor. Gittiğiniz şehir, kasaba ve köylerde buna şahit oluyorsunuz. Havaalanına indiğimizde vazifeli ve modern giyimli hanımların yanında, diğer alt alanlarda çalışan kadınları da görüyorsunuz. Buradan şehir hayatına doğru ilerledikçe çok sayıda kadının sokaklarda bulunduğu da bir vakıa. Bu kadar kadının şehir hayatında bulunması ve hareket halinde olması, onların bir yerlerde çalışma hayatına katkı yaptığı düşüncesini bize gösteriyor. Ayrıca hem modern işyerlerinde, hem de baraka nev’inden derme çatma dükkânlarda da kadınların tezgâhtar olarak çalıştıklarına şahit oluyorsunuz. Yani kadınlar sosyal hayatın içindeler ve her daim çalışır vaziyette görülüyor. Ancak bu çalışmanın neticesini alabiliyorlar mı onu bilemiyoruz. Kanaatimiz çok basit işlerde çalıştıkları ve çalıştığının karşılığını alamadıkları yönünde.
Kasabalarda kadınlar
Kasabalara doğru gittiğimizde kadınların yine çoğunlukta olduğunu görüyoruz. Ancak buradaki kadınlar köy hayatına ünsiyet etmiş kadınlar olarak görülüyor. Onlar daha çok köylerden kasabaya çoğu yürüyerek gelerek ürettikleri ürünleri yol kenarlarında satışa sunuyorlar. Yine baraka olarak kurulmuş dükkânlarda da satış elemanı olarak çalışan kadınlar ve kızlar mevcut. Kasabalar, köylerden akın akın gelen kadın, çocuk ve erkeklerden meydana gelen çok kalabalık insanlarla dolup taşıyor. Bu insanlar hem getirdikleri ürünleri satıyor, hem de ihtiyaçlarını alıp hızlı olarak tekrar yürüyerek köylerine geri dönüyorlar. Çünkü yol uzun, yanlarında kasabadan aldıkları un vb. yükleri işlek hayvanına yüklemiş vaziyetteler. Ayrıca çocukları da sırtlarında olan kadınlar bir an evvel evlerine dönmek için çok hızlı olarak yürüyorlar.
Köylerde kadınlar
Köylerde kadınlar, ailenin bütün yükünü omuzlarına almış vaziyette. Bir odanın içinde hem mutfak, hem oturmak, hem de yatmak için kullanılan iptidai evlerde geçimlerini devam ettirmeye çalışıyorlar. Evin hanımı bu şartlarda odun ateşinde hem yemeğini yapıyor, hem de evin bütün işlerini omuzluyor. Köylerde hayat şartlarının çok zor olduğu aşikâr olarak müşahede ediliyor. Yokluk ve fakirlik o kadar bariz ki, temel gıda maddesi dışında yiyecek yok gibi. Temel gıda ise un vb. maddeler. Bediüzzaman Hazretleri’nin “Hükm-ü Kur’âna göre, bu zamanda mimsiz medeniyetin icabatından olarak hâcât-ı zaruriye dörtten yirmiye çıkmış. Tiryakilikle, görenekle ve itiyadla, hâcat-ı gayr-ı zaruriye, hâcât-ı zaruriye hükmüne geçmiş.” tespiti burada geçerli değil. Yani bu köylerde hâcât-ı zaruriyeyi dört olarak ifade etsek abartı sayılmaz. Köylerde kadınlar ev işlerinin yanında tarla ve bağ işlerini de yükleniyorlar. Dikkatimizi çeken bir başka nokta ise kadınların yük taşımaları. Yükleri ya başlarında, ya da sırtlarında taşıyorlar. Elbette bebekleri taşıma işi de kadınların. Bu kadar meşgale ve çalışma neticesinde yeterli benlenme şartları da olmadığından olacak hem kadınlar, hem de diğer insanlar fiziken zayıf durumunda. Buna bağlı olarak çocuklar da yaş seviyelerine göre çelimsiz ve zayıflar. Kilolu insana tevafuk etmek çok zor.
Su yükü de kadınlarda
Özellikle su problemi olan köylerde kadın ve kız çocuklarının işlek tabir edilen hayvanlarla veya kendi insan gücü ile su taşımaları her tarafta görülen bir durum. Ne yazık ki gittiğimiz köylerde dere ve akarsular olduğu halde halen bu insanların uzak mesafelerden su taşımaları normal değil. Çok ciddi bir planlama noksanlığı görülüyor. İnsan gücü ile dahi bu suların köylere kanalize edilmesi mümkün iken, ne yazık ki bu insanların su konusunda ciddî bir gayret içinde olmamasına hayıflanıyoruz. Bu yükü de kadın ve kızların üzerine yıkmışlar.
Kadınlar bayram namazında
Dikkatimizi çeken bir başka nokta da kadınların bayram namazına toplu olarak katılmaları oldu. Nerdeyse bütün köy halkı ile beraber kadın ve kızların da tesettür içinde camilere akın akın gittiklerini gördük. Bizim de Kurban Bayramı namazı kıldığımız köyde de vaziyet aynıydı. Namazlar toplu olarak cami bahçesinde kılınıyor. Çünkü caminin içi bu kadar kalabalığı alacak genişlikte değil. Onun için ön saflarda erkekler, biraz mesafe bırakılmış olan arka saflara da kadın ve kızlar saf oluyorlar. Böylece namaz başlamadan önce bütün köy halkı gelene kadar imam ve müderrislerin söylediği tekbirler hep beraber tekrar ediliyor. İnsan bu hâli yaşadığında İslâm’ın sosyal hayata verdiği tesirin etkisini görüyor. Bu köylerde İslâm’a karşı ciddî bir iştiyak var. Çocuklar muhakkak camilere gönderiliyor ve Kur’ân eğitimine tabi tutuluyor. Hatta birkaç çocuğa bazı sureleri okuttuğumuzda çok güzel bir tecvitli ve kıraate uygun olarak okuduklarına şahit olduk. Hafız eğitimi de ihmal edilmeyen Kur’ân eğitimi olarak devam ettiriliyor. Bu kız ve erkek çocuklarına maşallah dedik.
Kadınlara yardım
Kurban Bayramı süresince gördüğümüz ve müşahede ettiğimiz hadiselerden birisi de kadınların durumuydu. Yapılan insanî yardım zamanlarında en fazla çevremize toplanan kadın ve çocuklar oluyor. Akın akın büyük kalabalıklarla karşılaştık. Bazen yapılan insanî yardım dağıtımında zorlandığımız zamanlar oldu. Bu durumda ya o mahallin ileri gelenlerinden yardım aldık ya da yardım dağıtımına ara verdik. Ancak kadınların çocuklarını göstererek bir miktar yardım, giysi ve ayakkabı isteyişi insanı duygulandırmaya kâfi geliyor. Küçük bir insanî yardım alan kadın ve çocukların tecelli-i ehad ve alamet-i farika olan simalarındaki tebessüm ve gülümseme her şeyi anlatmaya kâfi diye düşünüyoruz. Bizler de yardımlarımızı daha çok çocuk, kız ve kadınlara vermeyi tercih ediyoruz. Onların mutlu olmaları bizler için şevke medar oluyor. Çektiğimiz sıkıntı ve yorgunluk kaybolup gidiyor. İnsanî yardım dışında nakdî yardımlarda da kadınları tercih ediyoruz. Biliyoruz ki onlar muhakkak bu nakdi yardımları zarurî ihtiyaçları için kullanacaklar.
Şefkat kahramanları
Bediüzzaman Hazretleri “Risale-i Nur’un dört esasından bir esası şefkattir. Ve kadınlar şefkat kahramanı bulunmasından, hatta en korkağı da kahramancasına ruhunu yavrusuna feda eder” tespitini aktarır. Bu noktadan bakıldığında Afrikalı kadınların çocukları için fıtrî şefkat hissini tam istimal ettiklerini müşahede ettik. Neredeyse istisnasız bütün kadınların ya kucaklarında, ya sırtlarında, ya da ellerinden tutmuş vaziyette evlatlarını taşımaları onların şefkat kahramanı olduklarının delili olarak görülüyor. O kadar zahmet içinde evlatlarına göstermiş oldukları fedakârlık ancak sırr-ı şefkat ile izah edilebilir. Bu konuda 17. Lem’a, 13.Nota, Üçüncü Mesele’de şöyle bir izah vardır. “Herşeyde bir ihlâs var. Hattâ muhabbetin de ihlâsla bir zerresi, batmanlarla resmî ve ücretli muhabbete tereccuh eder. İşte bir zat bu ihlâslı muhabbeti böyle tabir etmiş: “Ben muhabbet üzerine bir rüşvet, bir ücret, bir mukabele, bir mükâfat istemiyorum. Çünkü, mukabilinde bir mükâfat, bir sevap istenilen muhabbet zayıftır, devamsızdır.” “Hattâ hâlis muhabbet, fıtrat-ı insaniyede ve umum validelerde derc edilmiştir. İşte bu hâlis muhabbete tam mânâsıyla validelerin şefkatleri mazhardır. Valideler, o sırr-ı şefkatle, evlâtlarına karşı muhabbetlerine bir mükâfat, bir rüşvet istemediklerine ve talep etmediklerine delil; ruhunu, belki saadet-i uhreviyesini de onlar için feda etmeleridir. Tavuğun bütün sermayesi kendi hayatı iken, yavrusunu itin ağzından kurtarmak için—Hüsrev’in müşahedesiyle—kafasını ite kaptırır.”
Afrika’da kadın olmak zor
Afrika kıt’ası insanî hayatın sürdürülebilmesi için hakikaten zor şartlara sahip. Coğrafî şartların getirmiş olduğu zorluklara bağlı olarak; ülkelerin yönetim biçimleri, Avrupa zalimleri ile Asya münafıkların Afrika ülkelerine uygulamış oldukları muameleler, Afrika insanının geleneksel hayat şartlarını kültürel bir hayat biçimi olarak kabul etmesi, yaşamak için hayatı zorlayan en önemli sebepler olarak görülüyor. Bizler için anormal olan hayat şartları, onlar için normal kabul edilmiş. Bir vesileyle bu hayat şartlarını kabul ve buna bağlı olarak bizim zor olarak kabul ettiğimiz şartlara onlar ünsiyet etmiş. Giyim, kuşam, yeme-içme ve diğer şartlar basit ve günübirlik bir vaziyette. Özellikle çocuklar ve diğer insanların temizlik konusunda vurdumduymaz davranışları, onlar açısından hayatın sıradan bir davranışı haline geçmiş. Evler ve camiler de temizlik konusunda çok geri seviyedeler. Sokaklar ve kasabadaki dükkân olarak kullanılan barakalar da aynı akıbeti yaşıyor.
Abdülbâkî Çimiç
bkicimic@hotmail.com