Biyoekonomi Konseyi’nin tanımına göre biyoekonomi; sürdürülebilir bir ekonomik sistem çerçevesinde tüm ekonomik sektörlerde ürün, süreç ve hizmet sağlamak için biyolojik kaynakların bilgiye dayalı üretimi ve kullanılmasıdır.
Biyoekonomi, ekonomik mal ve hizmetlerin çevreye duyarlı bir şekilde sağlanmasına imkan sağlayan biyolojik süreçler ve yasalarla birlikte, doğal / biyolojik kaynakların bilgiye dayalı üretimi ve kullanımı olarak görülebilir. EBCD’ye (Avrupa Koruma ve Geliştirme Bürosu) göre, biyoekonominin 2030 yılına kadar yılda 1 milyar ila 2,5 milyar ton CO2 eşdeğeri arasında bir iklim değişikliği azaltma potansiyeli vardır. Biyoçeşitliliği ve çevreyi korurken; daha yeşil, daha uygun maliyetli endüstriyel süreçler meydana getirir. Ek olarak, ekonomik kalkınma ve istihdam için fırsatlara izin verir.
Biyoekonomi terimi, 2000’lerin ortalarından itibaren, Avrupa Birliği ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü tarafından yeni ürünler, pazarlar ve kullanımları geliştirmek için kullanılmaktadır. Biyoteknolojinin kullanımını teşvik etmek için bir politika gündemi olarak kabul edilmesiyle de popüler hale gelmiştir.
Biyoekonominin faydaları nelerdir?
- Farklı paydaşların işbirliğini içeren, küresel ölçekte işbirliğini teşvik eden açık ve yenilikçi bir yaklaşımdır.
- Sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yardımcı olabilir.
- Enerji ve gıda üretimini yeniden yapılandırmaya yardımcı olarak fosil kaynaklara olan bağımlılığı azaltır.
- Tabii kaynakların daha akıllıca yönetilmesini sağlar.
Biyoekonomiye neden ihtiyacımız var?
Yaşam bilimlerinde hızlı büyüme ve gelişme sebebiyle yenilenemeyen kaynaklara bağımlılık arttı. Dahası, yenilenemeyen kaynaklar endişe verici bir hızla tükeniyor. Çevreye zarar vermeden hızla yenilenebilir kaynaklara odaklanmalıyız. Bu dünyayı yaşanabilir kılmak için, odağımızı normal ekonomiden biyoekonomiye kaydırmamız gerekiyor.
Biyoekonomi uygulamaları
Şu anda birçok ülkede, plastik poşet kullanımının yasaklanması gibi biyoekonomiyi destekleyen çeşitli stratejiler uygulamaktadır. Örneğin kömürden elektrik üretiminde önde gelen ülkelerden biri olarak kabul edilen Çin’de artık güneş enerjisi ve rüzgar gibi daha güvenli, yenilenebilir kaynaklar kullanılmaktadır. Benzer şekilde, yakın zamanda Pakistan’daki bir grup araştırmacı, plastiği bozabilen bir mantar türünü başarıyla izole etti. Mevcut plastik kirliliğiyle mücadele etmek için harika bir keşif. Ayrıca birçok ülke doğal gaz tüketimini azaltmak için daha geniş ölçekte biyogaz üretimine odaklandı.
Biyoekonomi ile gıda atıklarının dönüşümü
Yapılan son çalışma, birbirinden farklı birçok gıda endüstrisi atığının yeniden değerlendirilmesinin yolunu açacak. Üretilebilecekler arasında asetondan otomobil lastiğine pek çok değerli malzeme var.
Son yayınlanan bilimsel çalışmaya göre normal şartlarda çöpe giden sebze kabukları, hamur parçaları, peynir altı suyu ve benzeri gıda sektörü atıklarının değerlendirilmesi ile hem para kazanılabilir hem sera gazı emisyonu azaltılabilir.
Bilim insanları gıda endüstrisi atıklarını bileşimlerine göre sınıflandırarak bunlara sürdürülebilir yakıttan organik gübreye kadar birçok farklı büyük ölçekli kullanım alanı öneren bir çalışmaya imza attı. “Endüstriyel gıda işleme atıklarının karakterize edilmesi ve potansiyel değerlerinin belirlenmesi” başlığını taşıyan araştırma; ‘Science of the Total Environment’ dergisinde yayımlandı. Normalde değersiz olan, hatta imha maliyeti nedeniyle firmaların kaynaklarını azaltan atıkların potansiyel değerlerinin belirlenmesi günümüzde çok büyük önem taşıyor.
Gıda sektörü atıklarının yem, enerji gibi değerli yan ürünlere dönüştürülmesi, biyoekonomi adı verilen yaklaşımın bir parçası. Biyoekonomi alanında çalışan bilim insanları, yaptıkları son çalışma ile atıklarını ne yapacağını düşünen gıda üreticilerine yol gösterecek bir akış şeması oluşturdu.
Araştırmacılar öncelikle büyük gıda işletmelerini de içine alan kaynaklardan atık örnekleri topladı. Atıklar 4 ana kategoriye ayrıldı: Bitkisel atıklar, yağlı atıklar, nişastalı atıklar ve endüstri çamuru. Bunlar daha sonra fiziksel ve kimyasal özelliklerine göre karakterize edildi.
Genel anlamda bakıldığında atıkların yeniden değerlendirilme potansiyelinin kalori olarak enerji değeri ile karbon/azot içeriği oranına bağlı olduğu ortaya koyuldu. Örneğin yağlı ve mineralli atıkların en çok havasız ortamda fermente edilerek biyogaz oluşturmak için uygun olduğu görüldü. Diğer yandan enerji değeri olarak yüksek soya fasulyesi atıklarının biyodizel üretiminde kullanılabileceği değerlendirildi.
Nişastalı atıklardan aseton, yumurta kabuğundan lastik
Nişasta içeren atıkların mayalanma yoluyla aseton üretmek için iyi bir aday olduğu ifade edilen çalışmada düşük kalori içeren bitkisel atıkların enerji üretimi için uygun olmadığı, ancak içerdikleri flavonoidler, antioksidanlar ve pigmentlerin alınarak sağlık ürünlerinde kullanılabileceği belirtildi.
Araştırmacılar gıda fabrikalarından aldıkları lif ve mineralli atıklar olan yumurta kabukları ve domates kabuklarını lastik ürünlerde dolgu olarak kullanmayı sağlayacak ve örneğin otomobil lastiklerinde petrol bazlı maddelerin kullanımını azaltacak bir yöntem de ortaya koydu.
Bilim insanları yaptıkları bu çalışma ile gıda üreticilerini maliyet ve çevresel ayak izlerini değerlendirmeye, kendileri için en uygun atık değerlendirme yöntemini benimsemeye yönlendirmeyi umduklarını ifade ediyorlar.
Elmas Zeynep Salihoğlu