Geri Dönüşüm

Zehirsiz temizlik

İnatçı kirler, çıkmayan yağlar, mikroplar… Mikropları yok etmeye çalışırken sağlığımız için gerekli ve faydalı olan mikroorganizmaları da öldürüyoruz.

Kirlerle mücadele etmek için hayatımıza giren kimyasal temizleyicilere yakından bakalım; milyonlarca yıl önce, dünya çoğunlukla içinde milyarlarca ton tarih öncesi bitki ve hayvanın yaşadığı okyanuslarla kaplıydı. Bu bitki ve hayvanlar öldüğü zaman kalıntıları dibe çöktü ve üzerlerinde binlerce metre tortu ve kaya birikti. Bu jeolojik malzemelerin ısı ve basıncı, ölü bitki ve hayvan katmanlarını petrol dediğimiz yapışkan siyah bir malzemeye dönüştürdü.

Kimyasal düzeyde petrol, hidrokarbon zincirlerinden oluşur. Ham haliyle bu uzun hidrokarbon zincirleri kullanım açısından bir işe yaramaz. Ancak daha kısa zincirlere ayrıldıklarında propan, bütan, benzin, ısıtma yağı, yağlayıcılar ve etilen elde ederiz ki bunlar plastikten deterjana kadar her şeyin yapı taşlarıdır ve geçtiğimiz yüzyılda gerçekleşen kimyasal devrimin bel kemiğidir. Ekonomik maliyeti düşük olduğu için üretimleri artan petrol bazlı deterjanların 1960’lı yıllarda ABD’ de çevreye verdiği zararlar tespit edilerek, kullanılan hammaddelere sınırlamalar getirilmeye başlanmıştır.

Bugün dünya çapında 80.000 farklı kimyasal karıştırılıp, üretilip kullanılıyor. Bunların %10’undan azı insan ve çevre güvenilirliği açısından değerlendiriliyor. Araştırmacılar, sürekli yeni tanıtılan kimyasal karışımların akışına ayak uyduramıyorlar.

Sağlığımızı nasıl etkilediğini tam olarak bilmediğimiz, bazılarını bilsek bile isimleri değiştirilerek yeniden ürün içeriklerine dâhil edilen pek çok kimyasalı kullanarak evimizde büyük bir deney yapıyoruz.

80.000’in üzerindeki kimyasalın her birisinin etkilerini bilemesek de, kullandığımız ürünlerde yaygın olarak bulunan kimyasalların etkileri ve kimyasal devrimin hayatımızda yol açtığı problemler konusunda bildiğimiz şeyler var; Kimyasal kullanımımız son 50 yılda fırladı. İnsanlık tarihi boyunca var olandan daha büyük miktarlarda ve çok farklı çeşitlerde sentetik karışım üretiyor ve kullanıyoruz. Vücudumuzun bu kimyasallardan yüzlercesi ile kirlendiğini ve kirlenmeye devam ettiğini; tüm bu kirletici maddelerin kanser, hormonal bozukluk, üreme ve gelişimsel rahatsızlıklar, nörolojik problemler, organ hasarları ve pek çok diğer hastalığa yol açtığını biliyoruz. Ayrıca kimyasal kullanımımızın patladığı aynı zaman dilimi içerisinde, kanserin epidemik oranlara ulaştığını ve astımın çocuklarımızın çoğunu etkilediğini biliyoruz. Kimyasal kullanımımızın artmasıyla, hastalıkların oranının artması arasında bir şekilde bağlantı olması mantıksız mı?

●       İngiltere Bristol Üniversitesi’nde, 7162 çocuk üzerinde yapılan incelemede; hamileyken ve doğumdan sonra çamaşır suyu, dezenfektan, böcek ilacı, halı temizleyicisi gibi maddeleri sık kullanan annelerin çocuklarının ciğerlerinde hırıltı, 8 yaşından sonra da solunum yeteneklerinde azalma olduğu görüldü.

●       Deterjanlar kiri çözme yönleri ile cilde de kolay nüfus etmektedir. ABD’ de yapılan çalışmalarda bir günde insan vücuduna giren deterjan yüzey aktif maddesinin 0,3-3 mg. arasında olduğu belirtilmektedir. Deterjanların; kısırlık, nörotoksik, akciğer ve böbrek hasarları, kanser, körlük ve astım gibi hastalıklara yol açabileceği TÜBİTAK tarafından açıklanmıştır.

●       Federal Çevre Koruma Kurumuna (EPA) göre, evlerdeki kimyasal kirlilik dışarıya göre %70 daha fazla. Yine yapılan istatistikler, ev hanımlarının dışarıda çalışanlara oranla üç kat daha fazla kansere yakalandıklarını gösteriyor.

Ev kimyasallarına nasıl maruz kalıyoruz?

Akut maruz kalma: tek, büyük bir aşırı maruz kalmadır. Örneğin; çamaşır suyu ve başka bir temizleyiciyi karıştırdığımızda zehirlenmemiz.

Kronik maruz kalma: Düşük seviyeli maruziyetlerin uzun süreler tekrarlanması sonucu oluşur ve çok farklı değişkenler söz konusu olduğundan tespit etmesi daha zordur. Bu noktada ‘biyoakümülasyon’ dan (biyobirikim) bahsetmek gerekir; hayvanlar ve insanlar zamanla (genellikle çok küçük dozlarda) hava, yiyecek, su yoluyla veya derilerinden emilim yoluyla kimyasal madde aldıklarında meydana gelir. Günlük yaşamda karşılaştığımız kimyasalların çoğu vücudumuzun içinde kolayca biyolojik olarak birikebilir.

Bu yüzden bir hafta içinde kimyasal temizleyici kullanarak kanser olmayız fakat bu maruziyet yıllar boyu devam ettiğinde hastalık ortaya çıkar. O zaman da beslenme, aktivite, hayat koşulları, çevre koşulları gibi pek çok faktör devreye girdiğinden kanseri direkt kimyasal temizleyicilerle ilişkilendiremeyiz. Belli ki çamaşır suyu kullandıktan sonra bize herhangi bir zararının olmadığını düşünmek çok doğru bir yaklaşım değil.

 

Önemli noktalar ve etiket okumak

Biyoçözünürlük, genelde ev temizleyicilerinde olumlu bir özelliktir. Bir tehlikeli madde ne kadar hızla daha güvenli parçalara ayrılırsa insan sağlığına zarar vereceği süre o kadar azalır. Fakat bu konuda üç önemli nokta var;

Birincisi, bir maddenin gözden kaybolması her zaman güvenilir olarak çözündüğünü göstermez. Örneğin, denizlere karışan plastik poşetler zamanla ayrışarak mikroplastiklere dönüşür. Onları görmememiz canlılığa zarar vermedikleri anlamına gelmez.

İkincisi, en tehlikeli ve uzun ömürlü maddeler bile sonunda biyolojik olarak çözünür. Fakat bu pek çok nesil süreceğinden, böyle bir bio çözünmenin sağlıklı bir durum olduğunu söyleyemeyiz.

Üçüncüsü, bir madde yalnızca belirli koşullar altında(örneğin kompostta ya da atık tesisinde) çözünebiliyorsa yani yaygın tüketici kullanımı açısından çözünmesi için gerekli koşullar kolayca bulunamıyorsa bunun da bir anlamı olmuyor.

-Bir madde kolayca bio çözünmüyorsa kalıcı olduğu söylenir. Ne yazık ki yaygın ev ürünleri kalıcı kimyasallardan yapılır. Bazı toksinlerin ayrışması için yüzlerce yıl gerekebilir.

– Bazı maddeler çözündüklerinde ve ya kanalizasyonda başka kimyasallarla karıştıklarında sentez ortaya çıkar ve orijinal hallerinden daha tehlikeli olabilirler.

– Antibakteriyellerin, klinik durumlarda kullanılması gerekli olabilir. Ancak araştırmalara göre çoğu evde kullanımı sadece gereksiz değil aynı zamanda sağlıksız da. Modern dünyamızda yükselen hijyen takıntımızın astım, alerji ve diğer bağışıklık problemlerinin artmasına katkısının olduğu söyleniyor. Hijyen hipotezlerine göre; çocuklar bakterisiz bir ortamda büyüyüp, yaşadığı zaman, bağışıklık sistemi çalışmadığı için gerekli gelişimi gösteremiyor ve formda kalamıyor. Savunacak bir şey olmayınca savunma sistemleri tembelleşiyor ve bir gün gerçekten tehlikeli bir bakteri girdiğinde efektif bir şekilde cevap veremiyor. Çünkü bağışıklık sistemlerimiz doğalından kirli bir dünyaya göre evrimleşmiştir.

-Etiketlerdeki bazı ifadeler, zararlı oldukları yönünde haberler artıp, kamuoyu oluştuğunda isim değiştirirler ya da ürünün içinde bulunmadığı duyurulan bir maddenin yerine eşit derecede zararlı başka bir koruyucu kullanılmış olabilir. Bu hilelere karşı dikkatli olmak gerekir.

– Üreticilerin aslında diğerlerinden pek de farklı olmayan bir ürünü “green” ya da “doğa dostu” olarak etiketlemesi ‘’greenwashing’’ olarak bilinir. Bu noktada ön etiketteki “doğal ” ifadesine aldanmamak gerekiyor. Asıl önemli nokta ise ürünlere olabildiğinde küçük olarak yerleştirilen içerik etiketlerini okumak.

– Etiket okumak için Zehirsiz Ev’in etiket okuma kılavuzundan faydalanabilirsiniz.

KILAVUZ (A-Z)

Zehirsiz temizlik ürünleri tariflerimiz için bir sonraki yazıyı bekleyin.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*