İnsan, yaratılış itibariyle temiz, pak, saf ve duru bir fıtrat üzere dünyaya gelmiştir.
İmtihan dünyasında olması nedeniyle yaratılıştan gelen özelliklerinde zaman zaman bir bozulma ve tahribat meydana gelebilmektedir. Burada insanın temizliği, paklığı, saflığı ve duruluğu muhafaza etmesi gerekmektedir.
Konuyu biraz açalım. Hz. Peygamber, bir hadisinde;
“Kul bir günah işlediğinde, kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahından tevbe edip uzaklaşırsa kalbi arınır. Tevbe etmeyip günah işlemeye devam ederse, o siyah nokta artar ve nihâyet kalbin her tarafını kaplar.” (İbn Mace, 4234), buyurmaktadır.
Üstadımız Hazretleri Lem’alar isimli eserinde;
“Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.” demektedir.
Yani günah, insan ruhunun en hayati organı, huzurun merkezi olan kalbi yılan gibi ısırmasıyla huzuru, ferahlığı, inşirahı yok eder. Böylece insanın ruh dünyası gergin, mutsuz, kaygılı, tedirgin ve üzgün bir hale dönüşür. Hatta buna bir çözüm bulunamazsa fani dünya hayatı da, sonsuz ahiret hayatı da tehlikeye girer.
Burada imdadımıza yetişen bir kavramdır, tevbe.
Tevbe, insanın manevi kirlerden arınması için Allah’tan af dilemesi, özür beyan etmesidir. Tevbe, kulluğun gereğidir.
Tevbe hali insanı teyakkuzda tutar. Tevbe, insanın nefsini kontrol altına almasına vesile olur. Kişi kendini muhasebeye tabi tutar ve kusurunu görmeye başlar. Enaniyetini ayaklar altına alır ve kibrini eritir. Kendisini aynada seyreder.
Ellerini açıp, kalben Allah’a yönelerek, büyük bir pişmanlıkla günahlarını itiraf eder.
Bu tavır ve davranışıyla kalbini temizler ve dünyanın en büyük kıymeti olan Allah’ın sevgisine mazhar olur.
Çünkü ayette;
“Allah tövbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.” (Bakara, 2/222) buyrulmaktadır.
Böylece kalp nurlanır, ruh ferahlar, insan huzura kavuşur.
Efendimiz bir hadislerinde “Benim de kalbime gaflet çöküyor. Ben de Allah’a günde yüz defa istiğfâr ediyorum” (Müslim, Zikir 41) demiştir. Demek ki, kalbin gafletini giderecek davranış, tevbedir, istiğfardır.
Tevbe ile insan Allah’a daha çok yaklaşır. Allah ile irtibat ve yakınlık arttıkça, insanın mutluluğu daha da artar. Çünkü Nur Suresi 31. ayette;
“Ey müminler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki felaha eresiniz!” denilmektedir. Buradaki felah kelimesi, dünya ve ahiret mutluluğu demektir.
O halde insan, tevbe ve istiğfar ile sonsuz rahmet ve merhamet sahibinin şefkatine sığınmalı ve aşılmaz zannedilen engelleri aşıp saadeti dareyne kavuşabilmelidir.
Aile Danışmanı Mustafa Taşkın