Not Defteri

Risale-i Nur’dan İktisat Formülleri

Bediüzzaman Hazretlerinin telif ettiği Risale-i Nur Külliyatı insanlık aleminin boğuştuğu tüm manevi hastalıkları tedavi edebilecek özelliklere sahiptir. İsraf hastalığı da bunlardan biridir. Risale-i Nur Külliyatında israf kelimesi çoğu yerde ‘’medeniyet-i hazıra, dünyevileşme, sefih medeniyet’’ kavramları ile birlikte zikredilir.

Bediüzzaman, israf kavramını izah ederken kişinin kazandığından fazlasını harcamasının onurunu, şerefini kaybedecek noktaya getirebileceğinden bahseder. Bu durum elbette birçok sosyal problemi doğurmaktadır.  Sefih medeniyet insanlığı fakirleştirmekte zulümlere, haram kazançlara sevk etmekte, onur ve haysiyetini zedelemekte, ahlaki problemlere yol açmaktadır.

Risale-i Nur’daki “Eskiden ekser İslam aç değildi, tereffühe ihtiyar vardı. Şimdi açtır, telezzüze ihtiyar yoktur’’ (Mektubat) ifadeleriyle de Müslümanların tüketim alışkanlıklarını tekrar gözden geçirmeleri gerektiği veciz olarak anlatılır. “Lezâiz çağırdıkça ‘Sanki yedim’ demeli. ‘Sanki yedim’ düstur eden, bir mescidi yemedi…” (Sözler) cümlesi ile tarihte iktisada dikkat ederek bir mescid inşa ettiren zat hüsnü misal olarak verilir.

Bediüzzaman Hazretleri kendi hayatının her safhasında iktisada azami riayet ederek yazdığı hakikatleri ihlasla uygulamıştır. ‘’Maişetçe neden bu kadar muktesid yaşıyorsun?’’ diye soranlara da cevaben ‘’Ben sevad-ı azama tabi olmak isterim. Sevad-ı azam ise bu kadar tedarik edebilir. Ben ekalliyet-i müsrifeye tabi olmak istemem’’ demiştir. (Tarihçe-i Hayat)

Bu açıdan bakıldığında Bediüzzaman Hazretlerinin telifi olan İktisat – Şükür Risaleleri ve vefatından önce tüm Nur Talebelerine verdiği en son ders altın formüller ihtiva eder.

Mübarek Karınca Ve Arı

Risale-i Nur’da varlık aleminden de misaller vererek hırs ve kanaatin neticelerine deliller getirilir. ‘Hayat-ı içtimaiyeye sahip olan mübarek karınca dahi güya hırs vasıtasıyla ayaklar altında kalmış, ezilir. Çünkü kanaat etmeyip senede birkaç tane buğday kâfi gelirken, elinden gelse binler taneyi toplar. Güya mübarek arı, kanaatinden dolayı başlar üstünde uçar. Kanaat ettiğinden, balı insanlara emr-i İlâhî ile ihsan eder, yedirir.’(Mektubat)

Ahir zamanın Dehşetli Komitesi Ve Şahsı

“Bedeviyette bir adam dört şeye muhtaç iken medeniyet yüz şeye muhtaç ve fakir etmiştir. Say, masrafa kâfi gelmediğinden hileye harama sevk etmekle ahlakın esasını şu noktadan ifsad etmiştir. Cemaate, neve verdiği servet-i haşmete bedel ferdi, şahsı, fakir, ahlaksız etmiştir’ (Tarihçe-i Hayat) tesbiti ile tüketim alışkanlıklarının kontrol edilmesine dikkat çekilir.  Oysa ki, sefih medeniyet haz almaya dayalı tüketim anlayışını bir çağdaşlaşma projesi olarak sunar, teşvik eder, yaygınlaştırılmaya çalışır. Bu tablo asli kaynaklarımızda Kıyamet alameti olarak dikkatlere sunulur.

Bediüzzaman Hazretleri, hadislerde tarif edilen ahir zamanda gelecek dehşetli şahsı tahlil ederek uyarısını yapar: ‘’Süfyan israfı teşvik etmekle, şiddetli bir hırs ve tamayı uyandırarak insanların o zayıf damarlarını tutup kendine musahhar eder diye bu hadis ihbar ediyor. İsraf eden ona esir olur, onun damına düşer diye haber veriyor’’ (Şualar)

Hülasa

Bediüzzaman insanı hayvanileştiren sefih medeniyetin tüketim anlayışına karşı Talebelerine fazilet medeniyetine layık (bizzat yaşayarak örnek olduğu) şu nasihati verir:

‘’Evet, her tarafta, bu derd-i maişet herkesi sarsıyor. Ehl-i dalâlet, bundan istifade eder; ehl-i diyanet de kendini mâzur bilir, “Zarurettir, ne yapalım?” der. Demek ki Risale-i Nur Şakirdleri bu açlık ve zaruret musibetine karşı yine Nurla mukabele etmeli. Her şakirdin vazifesi, yalnız kendi imanını kurtarmak değil, belki başkasının imanlarını da muhafaza etmeye mükelleftir. O da hizmete ciddî devam ile olur.’’ (Kastamonu Lahikası)

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*