Evlilik

Tesettürün ifsâda uğraması

Zeynep Özbey Aksoy

Aralık ayında, ifsad komiteleri nedir, mahiyeti, hedefleri nelerdir? Konusuna giriş yapmıştık. Bu ay; hedef aldıkları, tahrif ve fesada çalıştıkları bir “emr- i İlahi” olan “Tesettür ” ün üzerinde duracağız.

Tesettürün içini boşaltarak bir tahrif ve fesadı hedeflediklerini görmekteyiz. İnkılaplarla belki “zorla” başlayan bu bozulma günümüzde teşhirciliğin de artmasıyla “kabul edilir, tercih edilir” normal bir hal olarak karşımızda. Özellikle gençlerde makyajlı, setretmeyen kıyafetlerle, modaya göre değişen tek tip başörtülü kızlarımızın sayısı çoğalmakta. Mesture hanımların da etkilenerek mevcut tesettürlerinde bozulmalar olduğu söz konusu. Tesettürü modaya alet ederek vitrinlerde, podyumlarda, sosyal medyada kendilerince “modern, istenilen tesettür” ü normalleştirme çabaları ziyadesiyle mevcut.

Bediüzzaman Hazretleri bu ifsâdı, tesettürü kökünden söküp atmak istedikleri o dönemde görmüş, tesettürün hikmet ve mahiyetini beyan eden “24.Lem’a-Tesettür Risalesi” ni telif etmiştir. Tesettürün bir emr-i fıtrî olduğunu, ailedeki karşılıklı emniyet ve hürmeti temin ettiğini, tesettürsüzlüğün o emniyeti kırıp, nikah yolunu kapadığını hikmetleriyle izah eder. İfsad komiteleri, hedeflerine ulaşmakta mani olarak gördükleri “Tesettür Risalesi” nin bir cümlesini göstererek keyfî sûrette Bediüzzaman Hazretleri ‘ne 11 ay ve talebelerine 6 şar ay hapis cezası vermişlerdir.

Tesettür emrini yasaklarla ortadan kaldıramayacaklarını zamanla anlayan bu komiteler yolu “tesettür”ün içini boşaltmakta bulmuşlar. Sundukları özgürlükle “tesettür bir engel değil istediğini başörtünle de yapabilirsin” söylemleriyle masumane bir yol gösteriyorlar. Toplumun vitrininde teşhir etmek için her yolu kullanıyorlar. Âyet, tesettürü yani setretmeyi emrederken, toplumda teşhirciliğin her yönü cazip şekilde sunulmakta. Âyetteki emir sadece kadınlara mahsus bir tesettür değil, erkeğin de nazarlarını korumak, saklamakla bu emre muhatap olduğunu bildiriyor.1Sosyal medya paylaşımları, reklamlar, diziler aracılığıyla teşhircilik öyle cazip hale getiriliyor ki maalesef fıtraten kendini beğendirmeye meyyal olan kadınlar ve cemalperest erkekler pervane böceği misali fitne ateşinin cezbesine kapılıyorlar. Bediüzzaman 5.Şua’da bu durumu şöyle ifade etmektedir:

“O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle irtikâp ederler. Meselâ, Rusya’da hamamlarda kadın-erkek beraber çıplak girerler. Ve kadın, kendi güzelliklerini göstermeye fıtraten çok meyyal olmasından, seve seve o fitneye atılır, baştan çıkar. Ve fıtraten cemâlperest erkekler dahi, nefsine mağlûp olup o ateşe sarhoşâne bir sürurla düşer, yanar. İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid’aları, birer câzibedarlıkla pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder. Yoksa, cebr-i mutlakla olsa ihtiyar kalmaz, günah dahi olmaz.”

Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi bunu topluma cebr-i mutlakla, zorla yaptırmıyorlar; nefislere, hissiyata hitap ederek aklı susturacak sarhoş edecek oyuncaklar, oyalanmalar önümüze koyarak bilerek ve isteyerek bu ateşe çekiyorlar.

Tehacümün şiddetlendiği bu zamanda çareyi yine Nurlarda buluyoruz: “Bu zamanda tahribat ve menfî cereyan dehşetlendiği için takva, bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzlarını yapan, kebîreleri işlemeyen kurtulur… Madem her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtimaiyede, yüzer günah insana karşı geliyor; elbette takva ile ve niyet-i içtinâb ile yüzer amel-i salih işlenmiş hükmündedir.” 2

Teşhirciliğin her manada ziyadeleştiği fitne ateşine döndüğü âhir zamanda bizler de tesettürü her manada Tesettür Risalesi’ndeki hikmetleriyle defaatle tefekkür edip anlama gayretinde olmaya muhtacız. Evlatlarımıza bebeklikten itibaren mahremiyeti telkin edip, yaş ilerledikçe tesettürün mahiyetini, hikmet ve güzelliğini anlayacağı şekilde güzel bir üslupla izah etmeliyiz. Tesettürün sadece başı örtmek olmadığını, her azanın bir tesettürü, hayası olduğunu lisan ı hal ve kâlimizle anlatma gayretinde olmalıyız. Ve takva kalesine sığınıp dua silahıyla mukabele ederek fitne- i âhir zamandan nefsimizi ve neslimizi muhafaza için Rabbimize sığınmalıyız.

 

Dipnotlar

  • Nur Sûresi 30.âyet
  • Kastamonu Lahikası, 97. Mektup

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*