Merhamet, acıma, şefkat, anlayış, yardımlaşma, karşılaşılan kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, iyilik yapma isteği gibi anlamlara gelir. Merhameti sadece acıma kelimesiyle ifade edemeyiz. Acımada üstten bir bakış ve gizli bir enaniyet vardır. Merhamet, içinde empatiyi barındırır. Empati, kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olay ve durumlara onun penceresinden bakabilmesidir. Bu bakış, anlayışlı olmayı, acıları, feryatları, ıstırapları yüreğinin derinliklerinde hissetmeyi ve diğergamlık (özgecilik) duygusuyla yardım etmek için harekete geçmeyi netice verir. Empati yeteneği gelişmemiş insanların merhametten nasipleri yoktur.
Merhamet, doğuştan bize bahşedilen, içimizde saklı muhteşem bir fıtri donanımdır. Ancak keşfedilip, ortaya çıkartılmazsa ve eğitimle geliştirilemezse körelir, yok olur gider. Bu yönüyle ilk mektep olan ailede, ilk eğitimciler olan ebeveynlerle merhamet eğitimine başlanmalıdır.
Merhamet, her geçen gün daha da kıymetlenen can suyumuzdur. Dünyamızı içinde bulunduğu buhrandan, merhamet kurtaracaktır. Varlığın özü merhamettir. Sevginin, yardımlaşmanın, cömertliğin, adaletin çekirdeği şefkattir, merhamettir. İnsan, merhametle tekâmül eder. Merhamet, iyileştirir, müsbet duyguları pekiştirir. Diğer yandan beyinde iç morfin dediğimiz endorfin ve serotonin hormonlarının salgılanmasını hızlandırır.
Merhamet öyle bir iksirdir ki, içinde bulunduğu yeri güzelleştirir. Merhametle yağmur damla damla düşer ve rahmet adını alır. Toprak merhametle beslenir ve binbir çeşit yiyecekleri bizlere sunar. Güneş merhametin bir yansıması olarak dünyamızı aydınlatır ve ısıtır. Dünya, merhametle kendi ekseni ve güneş etrafında döndürülür. En vahşi hayvanlar dahi yavrularına merhamet gösterir. Bütün bu olaylar, merhamet sahibi bir Yaratıcı’yı gösterir. Rahman ve Rahim olan Rabbimiz kullarına karşı çok merhametlidir. Bu merhametin bir yansıması olarak Efendimizi (asm) alemlere rahmet olarak göndermiştir. (Enbiya Suresi,107.)
Peygamberimizin (asm) bütün hal ve davranışlarında merhametli olduğu gözlenmektedir. Mesela, çocuk sevgisinde, canlılara yönelik tavırlarında merhametinden örnekler görebiliriz. Merhamet Peygamberi (asm) olarak da ifade edilen Efendimiz, etrafındaki ashabına merhametli olmalarını tavsiye etmiş, hatta merhametinden dolayı ümmetim ümmetim diye dertlenip, Şu’ara Suresi üçüncü ayette ‘ İman etmiyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin’ beyanıyla Rabbimiz tarafından uyarılmıştır. Bediüzzaman Hazretleri de, “Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevlerinde yanmaya razıyım” (Tarihçe-i Hayat) sözüyle merhametinin, diğergamlığının engin sınırlarını ortaya koymuştur. Yaşamında da her türlü zorluğa ve engellemelere rağmen bu iman davasından zerre miktar taviz vermemiştir.
O halde üzerimize düşeni, Peygamber Efendimiz (asm) bir hadislerinde; “Yerde bulunanlara merhamet edin ki Mele-i A’lâ’nın sakinleri de -veya Allah- size merhamet etsin.” (Tirmizi, Birr, 16; Ebu Davud, Edeb 58.) ifade etmiştir. En küçük daireden en büyük daireye kadar bütün her yerde merhamet yüklü gönüllere sahip, karınca çiğnemez efendilere, leylek bakımevleri yapan dedelerimize layık torunlar olabilmek niyetiyle, dünyayı ve ahireti merhametle Yaratan merhametlilerin en merhametlisine sığınıyor, ümmet-i Muhammed’e merhamet etmesi için niyazda bulunuyoruz.
Aile Danışmanı Mustafa Taşkın