Gökyüzüne müheyyadır onlar. Geceleri yıldızlarla hasbihalleri vardır. Gündüzleri ise güneşle sıcacık muhabbetleri. Yerdeki karıncadan gökteki kuşa kadar herkese kucak açarlar. Gövdeleri kalınsa da dalları ve yaprakları ince ve zariftir. Müjdecidirler. Baharın gelişi dallarında açan çiçeklerden öğrenilir. Yazın bitimi ve güzün habercisi de yine onlardır. Bin dalından bin yaprak dökülürken düşündürürler insanoğlunu. Öyle ya… Elbet bu âlemden bir gidiş olacaktır.
Mevsim fark etmeksizin rüzgârla hemhâl olurlar. Rüzgâr estikçe sallanırlar öne, arkaya, sağa, sola… Hû nâmeleri yükselir kâinata. Kuşlar, cırcır böcekleri dahil olurlar bu şehrâyine… Gece uyanık ademoğlu da izler bu ahvâli penceresinden. Ve zikirdaş olurlar birbirlerine.
Dimdik olmak isterler, fıtratlarında bu vardır. Ancak onları yaratan Rableri “Eğil ve bu şekilde büyü” derse, şevkle hemen emre uyarlar. Bu yüzden kimi yere uzanmıştır, kimi secdeye kapanmıştır. Eğri görünüşleri yanıltmasın sizi. Hepsi emre dosdoğru uymuştur.
Bir de sırdaştır onlar. Her daim arkadaştır ve dostturlar. Yaprak yaprak dua ederler sizinle beraber. Kabaca veya büyükçe gören vardır belki onları… Ama tüm ağaçlar yeryüzünde süzülen zarif birer nebattır…