Kadın hakkında tarih boyunca belki de değişmeyen tek gerçeklik sinesinde saklı olan cevheri, yaratılışının gereği şefkatidir. Kadın kelimesinin yanına ne kadar da yakışıyor şefkat. Ne kadar da tanımlıyor kadını.
Varlığın özü şefkattir. Kâinatın, yaratılmış her şeyin mayası şefkattir. Eğer şefkat olmasaydı ne insan ne de başka bir şey vücuda gelemez, gelenler varlıklarını sürdüremezdi. Şefkat olmasaydı, her yandan yalnızlık feryatları duyulur, her taraf vahşetle inler ve dünya adeta umumi bir yas halini alırdı.
Karşılık beklemeyen bir duygudur şefkat, bu yönüyle aşk ve sevgiden daha ulvidir. Şiddetlendikçe zarar vermez, aşk gibi felaketlere sebep olmaz. Şefkat kuşatıcıdır. Bir anne evladıyla birlikte, tüm yavrulara şefkat gösterebilir. Annelerin, sadece insan annelerinin değil, bitkilerin ve hayvanların evlatlarına olan şefkatleri, küçük ve zayıf yavrularının rızıklandırılmaları Rabbimizin rahmet deryasından bir damladır. Bitkiler çamurlu ve bulanık bir suya kanaat ederken, yavrularını kendi özleriyle beslerler. Dişi aslanın yavruları için aç kalışı belgeselleşir, film karelerinde. Görüyoruz ki şefkat duygusu tüm hayat sahiplerinde vardır. İnsan annelerindeki şefkat duygusunun hayvanlardan, bitkilerden farkı olmalı değil mi, sadece yedirmek, giydirmekten ibaret olmamalı…
Bediüzzaman Hazretlerinin anlamlı tabiriyle ‘şefkat madeni’dir kadınlar. Değerli taşların, madenlerin dağın derinliklerinden özel yöntemlerle çıkarılması gibi içimizdeki şefkat madenini yok olmaktan, suiistimal etmekten kurtaracak keşşaf, anahtar kelime ise ‘İslâmî terbiye’dir. Duygular, kabiliyetler potansiyel olarak mevcuttur insanlarda. İçinde ağacı saklayan tohum gibi şefkat de bağrımızda asılı. Bir tohumdan verimli meyveler alabilmek nasıl ki onu sulamak, gerekli özeni göstermekle mümkün aynen bunun gibi şefkatin dünya ve ahirette meyve vermesi ise İslâmiyet suyu, iman ışığı, Kur’ânî emirlere tabiiyetle olacaktır. Yoksa doğru yönde kullanılamayıp, suiistimaller baş gösterecektir.
Şefkatin kadınlardaki farkı annelik vasfı ile ortaya çıkıyor. Anneler bu kudsî duygularını evlatlarının sadece dünya hayatını kazanmaları için sarf etmemelidir. Ebedi hayatlarını kurtarmak, daimi saadeti yakalamak yönünde gösterilen çabalar ile şefkatimizi olması gerektiği gibi kullanmış oluruz. Yoksa dünya ve ahirette şikayetçi evlatlar yetiştirmiş olacağız.
İnsanoğlunun uzun yolculuğunda yolunu aydınlatan şahsiyetlerde şefkatin cisimleştiğini görüyoruz. Eğer şefkat hareket noktaları olmasaydı İslâm’a ve insanoğluna hizmet etmek mümkün değildi. Kadınlar, İslâmiyet’in ölçülerine riayet ettiği nispette bu duygu ortaya çıkacak, suiistimal olmayacaktır. İslâmiyet ve insaniyet imanla parlatılmış şefkatle kurtuluşa erebilir. Namaz, oruç, Kur’ân tilaveti, tefekkür, zikir, dua ve istiğfara dikkatimiz ölçüsünde bu duyguyu inkişaf ettirip, cennette ebedi kazanca çevirebiliriz.