Bu ayki Evlilik sayfamızda, Uzm. Psk. Feyzullah Gürdaş ile ‘Evlilikte inanç birliği nasıl ve neden önemli? Birlikte ibadet etmenin eş ilişkilerine katkıları nelerdir?’ sorularına cevap aradık. İstifadeye medar olması duasıyla…
Evlilikte inanç birliği nasıl, neden önemlidir?
İnsan tekinin mutluluğunun ve iyi oluşunun en önemli göstergelerinden birisi çevresiyle kurduğu yakın ve sıcak bağların kalitesidir. Çevremizle kurduğumuz bağlar ne kadar kaliteli ve sıkı ise strese karşı dayanıklılığımız ve mutluluğumuz o derece artıyor ve güçleniyor. Bu yakın bağlar arasında da şüphesiz eş ilişkileri en önemli yeri alıyor. Yapılan araştırmalar, evliliği iyi olan kişilerin bekarlara göre daha sağlıklı ve daha mutlu olduklarını ve daha uzun yaşadıklarını söylüyor. Bununla beraber eğer kötü giden bir evlilikleri varsa durum tersine dönebiliyor. Özetle, eşlerin birbirleri ile ilişkileri mutluluk ve mutsuzluklarının en büyük kaynağı olabiliyor. Bu konuda yapılmış en kapsamlı çalışmalardan biri olan 75 yıllık Harvard mutluluk çalışması da bu sonuçları ortaya koydu. Dolayısıyla eş ilişkilerinin geliştirilmesi adına yapılan müdahalelerin hepsi oldukça kıymetli ve anlamlı.
İnsan mutluluğunun ve iyi oluşunun bir diğer önemli göstergesi ise anlamlı bir hayat sürebilmektir. Yaşamını anlamlı bulanlar ya da daha doğru bir deyişle, anlamlı bir hayat yaşayanlar, bu konuda eksiklik yaşayanlara göre kendilerini daha mutlu ve tatminkar hissediyor. Hayatın anlamı kimileri için öbür dünyaya hazırlanmakken, kimileri için evlatlarına iyi bir gelecek sunmak, kimileri için kimsesiz ve yoksullara yardım etmek, kimileri içinse sokak hayvanlarına yardım etmek olabilir. Yani anlam arayışı seküler bir kaynak içerisinden de olabilir, dinî bir perspektiften de olabilir. Dolayısıyla yakın ve sıcak ilişkiler ve hayatın anlamı insan teki için ekmek gibi su gibi bir ihtiyaç halini alıyor. Az önce bahsettiğimiz mutluluk çalışmaları son dönemde pozitif psikolojinin etkileri ile çoğaldı. Önemli iki tane faktörü var. Birincisi; ilişkilerin sağlam olmasımutluluğu belirleyen faktör. İkincisi, anlam, yani hayatınızda bir anlamı olması.
Peki bu ikisini nasıl bağdaşlaştıra biliriz?
Eğer çiftler ilişkilerini daha doğrusu bağlarını daha üst bir anlam üzerine, ortak bir şekilde konumlandırırlarsa, -ki buradaki konumuz din ve inanç bağlamı- ortak bir inanca sahip olmak, kendi bağlarını daha üst bir varlığa, daha büyük bir anlama adamaları ve oradan güç almaları ilişkiyi güçlendiren bir faktör olarak kabul edilebilir. Zira Avrupa ve Amerika’da da birçok çalışma, maneviyatın eş ilişkilerini olumlu etkilediği yönünde. Burada ortak bir anlam oluşturmak, kişinin zaten hayatını anlamlı bir şekilde yaşıyor olması ve bu anlamını ilişkisine de katması, kişinin evlilik doyumunu da şüphesiz arttıracaktır. Kliniğimizde çiftleri değerlendirmek için geliştirdiğimiz bir ölçeğimiz var. Bu ölçeğin sonunda boş vakitlerin nasıl değerlendirildiğini anlamaya yönelik bazı maddeler vardır. Buradaki maddelerden birkaç tanesi eşlerin birlikte cemaatle namaz kılmaları, birlikte cami ve hasta ziyareti yapmaları, birlikte bir hayır kurumunda çalışmaları, vb. dinî ve kültürel faaliyetleri içeriyor. Bu ölçekte dikkatimi çeken en önemli şey şu oldu: bu zamana kadar bu ölçekleri dolduran hiçbir çift evde cemaat ile namaz kıldıklarını beyan etmedi, en dindar, en sofusu bile… Oysa ki Peygamber Efendimiz (asm) cemaatle namaz kılmak hususunu çok önemsemiş ve tavsiye etmiştir.
Bu doğrultuda, gerek ailece yapılan bir aktivite olması gerekse de anlamlı yaşamayı desteklemesi açısından çiftlerin birlikte namaz kılmaları, dua etmeleri ve namaz sonrası birbirlerine sarılmaları ve iyi dileklerde bulunmaları, dindar çiftlerin gündelik yaşamlarına ve eş ilişkilerine önemli bir katkı sağlayabilir. Eğer çocuklar varsa onların da ibadete dâhil edilmesini tavsiye ederim. Örneğin, baba imam, büyük olan çocuk müezzin, diğerleri de cemaat olabilir.
Birlikte ortak faaliyetlerde bulunmanın, aile fertlerine, eşlere başka faydaları neler olabilir?
En önemli faydası eş ilişkilerinin kalitesini arttırıp, bağı güçlendirmesi. Çünkü eşler böylece iki şeyi birden yapmış oluyor. birlikte yapılan faaliyetleri, ikiye ayırdım. Bir manevî alan üzerine yapılan faaliyetler. Diğeri yürüyüş, seyahat, film izlemek gibi normal faaliyetler. Ama her ikisi de ilişkiyi, aradaki bağı kuvvetlendirecek şeyler. Psikolojinin genel bir tavsiyesi olarak ailelere şunu söylüyoruz. Birlikte yapılan özellikle ve çocuklarla yapılan faaliyetlerin insan zihninde çok olumlu etkileri var. Bugün biz insanlara geçmişiyle alakalı, olumlu anılarını sorduğumuzda, birçok insan aileleri ile özellikle babalarıyla ile yaptığı faaliyetleri hatırlar. Mesela bu da enteresandır. Çocuklar babalarıyla yaptıkları özel faaliyetleri unutmuyorlar. Anneleriyle çok şey yapmış olabilirler ama babanın yeri de bambaşka oluyor. Dolayısıyla insanlar en çok aileleriyle yaptığı faaliyetleri hatırlıyorlar. En çok hoşlarına giden şey bu oluyor. Çiftlere tavsiyem ise şu; haftanın bir günü, birkaç saatini, belki kendi arkadaşlarınızla, hemcinslerinizle birlikte yapacağız ya da kendi başınıza yapacağınız bir faaliyeti buraya ayırabilirsiniz. Birlikte faaliyet yapmayı biz sadece büyük organizasyonlar olarak görmüyoruz. Bakın az önce de söyledik, beraber oturup dua etmek, namaz kılmak, birlikte camiye gidip gelmekten tutun da, oturup televizyon izlemek, onun üzerine konuşmak, bir hasta ziyareti yapmak gibi küçük şeyler de olabilir. Bunun aile bağlarını, dolayısıyla eş ilişkilerini, anne-baba-çocuk arasındaki ilişkileri kuvvetlendirip mutluluğu sağlayacağı ya da yükselteceği zaten aşikar. Kişinin kendi öz benliğini, öz mutluluğunun değerini artıracak şeyler bunlar. Hepimizin evlilik bağında da aradığı şey huzur ve mutluluk. İnanan kişiler de bir şekilde Allah’ın rızasını kazanıp, sonunda cennete gidebilmeyi, buna göre çocuklar yetiştirmeyi arzu ediyorlar. Dolayısıyla kendilerinden daha üstbir anlama bağlanmak bu anlamda evlilikte yaşayacağı problemleri daha iyi göğüslemelerini sağlayacak. Hedefimiz Allah rızası için bir araya gelmek, bu yolda yürüyüp cennetine girmek olduğu zaman, ufak tefek problemler daha kolay, merhametle, şefkatle çözülüyor. Tabi burada kritik şey kişinin kendisini dindar olarak tanımlanmasından ziyade bunu içselleştirmesi.
Hayatın ‘anlamı’ olmadığında bir şeyler eksik kalır
Burada konumuz maneviyat olduğu için bu örnekleri verdik. Fakat seküler anlamda da anlamlar inşa edilebilir. Hayatının anlamını konumlandırdığı yer, belki kimsesiz çocuklara yardım etmek ya da hayvan hakları savunucusu olmak da olabilir. Önemli olan insanın hayatını bir yere, bir anlam üzerine inşa etmesi. Anlam olmadığı zaman bir şeyler eksik kalıyor. Hatta bütün terapi sürecini o anlam üzerine kuran ekoller de var. O kadar ki kıymetli. İnsanın anlam arayışı hayat boyu süren bir şey. Bu anlamı ve arayışı da bir yerlere oturmadığı zaman, kişide ister, istemez depresyon ve kaygı bozukluğu vb. daha fazla maruz kalma ihtimali artıyor. Dolayısıyla kişinin hayatını bir anlam üzerine kurması, yaşaması, karşılaşacağı zorlukları sıkıntıları göğüslemede çok yardımcı olacaktır. Bu bütün insanlık için böyledir. Herkes bir anlam arar. Bir anlama sığınır.
Röportaj: Meslihan Çetin