Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Zeynep (r.anha) gibi hanım Sahabeler hakkında eserleri bulunan ve küçük yaşlarda itibaren ortaya koyduğu eserler birçok gazete ve dergide yayımlanan, “365 Günde Sevgili Peygamberim” adlı eseri on bir dile çevrilen, hayatını bu davaya vakfeden Yazar Nurdan Damla ile hanım Sahabeleri ve günümüz hanımlarına verdikleri mesajları konuştuk. Okuyunuz, okutunuz efendim…
Sahabe efendilerimizin İslâmiyet’in inkişafı noktasında büyük hizmetleri oldu. Peki hanım Sahabeler İslâm’a nasıl hizmet etmiştir, Efendimizle (asm) olan ilişkileri nasıldır?
Hanım Sahabeler hepimizin çok yakînen bilmesi gereken şahsiyetler. Bana göre toplumu ayakta tutan kadındır. Çünkü Cenab-ı Hak en kıymetli varlığını, insanı, insan yavrusunu kadının kalbine, bedenine, ellerine emanet etti. Böyle de olunca kadının çok yürekli, sağlam duruşlu, kaliteli ve sağlam bünyede olması lazım diye düşünüyorum. Biz İslâm tarihine baktığımızda Resulullah’ın (asm) etrafında, sürekli hanım Sahabelerin var olduğunu görmekteyiz. Malumunuz ilk Müslüman Hz. Hatice idi (r.anha). Rabbim bana lütfetti altı sene boyunca, Hz. Hatice’yi tanımak, anlamak için büyük bir araştırma içine girdik. Baktık ki hakikaten İslâm tarihinde, o dönemden, kıyamete kadar, İslâm kadınının, hanımefendisinin rol model olarak alabileceği, duruşa, asalete, cesarete, yaptıkları ve gayreti ile saymakla bitmeyecek kadar donanıma sahip bir hanım. Faziletiyle bizlere örnek olabilecek olan Hz. Hatice (r.anha) annemiz ve onun yanındaki diğer annelerimiz; Hz. Fatıma, Hz. Aişe, Hz. Zeynep (r.anha), o dönemde yaşamış bütün hanım Sahabelerin her birinin hayatında farklı bir açılım yakalayabiliriz.
Bu noktada da Hz. Hatice’nin (r.anha) çok önemli olduğunu düşünüyorum. Onlar hayırda, hasenatta, iyilikte öncülerdi. Hak bildikleri dava uğruna, bir adım geri atmadan yürüdüler ve son nefeslerine kadar vazgeçmediler. Onların o dik duruşu beni çok etkiler her zaman. Günümüz kadınına ya da günümüz toplumunun gidişatına baktığımızda görüyoruz ki; her alanda birçok ilerleme kaydedilmiş. Ama insanlık çok yalnız, itilmiş, çaresiz ve perişan.
O döneme bakıyoruz çok sıkıntılı, meşakkatli bir dönem fakat insanları çok mesut. Belki bin bir çileyle hemhal olmuşlar ama o devrin adı Asr-ı Saadet olmuş. Kimsede günümüzün hastalıkları, mutsuzluk, yalnızlık, çaresizlik göremiyoruz. Oysa ki devasa dertlerle mücadele ediyorlar. Burada ortak paydanın, iman gücünün, çok güzel inşa edildiğini görüyoruz. Bu noktada günümüz Müslümanlarının o dönem Sahabelerinden alacağı dersler olduğunun düşüncesindeyim. Başta şahsım adına söylüyorum, hakikaten bu konuda çok çok geri kalmışız. Biz bu kadar rahat hayatlardayken, neden bu hanım Sahabeleri, annelerimizi araştırmaya, tanımaya vaktimiz yok?
Kadının itildiği, horlandığı, aşağılandığı dönemlerde, kimliğini ve duruşunu cinsiyet üzerinden değil de insanî, ahlakî duruşu üzerinden baktığımız şahsiyetler onlar. İlimle hemhal olmuşlar. Oysa ki onlar da birçok etkileşimin içerisindeler. Günümüzde olduğu gibi arabesk bir kültür, bir kıtlık düşünelim. Arap kültürü o dönemde de bu dönemde olduğu gibi. Eğlence, zevk, sefahat her türlü şey var. Birbirine benzer ortamlar, toplumlar. Her şeyden habersiz tek dünyalı bir hayat hakim. Böyle bir ortamda Efendimizin (asm) ilk eşi Hz. Hatice’nin (r.anha) vahiyden önceki hayatına mercek tuttuğumuzda, Hilfü’l-Fudûl derneğinin fahri üyesi olduğunu görürüz. Haksızlıklara dur diyebilen, yolsuzluklara asla izin vermeyen, gerektiğinde demokratik mesajını verebilen, kendini gösterebilen bir hanımefendi var karşımızda. Ve onun yanındakiler de böyle.
Ve Hz. Fatıma’nın da hayatı, mücadelesi, koşturmaları, kararlılığı, metaneti, tavrı, hareketi hepimize örnek olmalı diye düşünüyorum. Bu noktada ümmetin kadınları, bilhassa genç anneleri, Sahabe annelerimizden yoğun bir şekilde istifade etme durumundalar. O hanım şahsiyetleri, kendi dönemlerinde yaşadılar, gittiler, günümüzde sadece isimleri kaldı diye düşünüyoruz. Halbuki her biri birer yıldız gibi bize yol gösteren hanım Sahabeleri yeniden dünyamıza, asrımıza, günümüze, hayatlarımıza taşımamız, onlarla hemhal olmamız lazım. Bir gün Resulullah (asm) dört tane düz, dosdoğru bir çizgi çiziyor. Sahabe soruyor “Nedir bu ya Resulullah?” “Bunlar Cennetin dört hanımefendisidir” diyor Efendimiz (asm). Sahabe-i Kiram “Kimdir onlar ya Resulullah?” diyor. O da (asm) “Biri Hatice bin Hüveyliddir. Diğeri İmran kızı Meryem, öteki Mezahim kızı Asiye ve bu da Muhammed kızı Fatımadır.” Resulullahın (asm) orada yapmış olduğu, bizim için, ümmetin kadınları için göstermiş olduğu bir model çizgisidir. Müslüman bir kadın; onlar gibi dik durmak, onlar gibi doğru yürümek ve onlar gibi hayatıyla, güzelliklerin hedefini belirlemek durumunda. Ne kadar yapabilirsek o kadar bahtiyar olacağız inşallah.
Kadın olarak gelecek nesiller bizim elimizde. Maalesef heder olup giden, ufak bir zevk, tutku uğruna hayatını hiçe sayan, boş bir arenada nereye gittiğini bilmeyen, hedefsiz bir nesil var karşımızda. Bütün bunları düşündükçe hakikaten içimiz yanıyor. İnsanlar bu kadar başıboş, hedefsiz, nereye gittiğini bilmez bir şekilde yuvarlanıp giderken, bizler nasıl rahat oturabiliriz? Nasıl bunun önüne geçemeyiz? Biz bildiklerimizden de sorumluyuz. Neden aktaramıyoruz? Neden onların peşinden koşamıyoruz, bildiremiyoruz? Bu noktada da inşaallah bu röportajımız bir vesile olacak. Bütün kardeşlerimizden bu hazinenin altına omuz vermesini istiyoruz.
Evet şahs-ı manevi oluşturmak gerekiyor bu konuda. Çünkü yangın çok büyük. Her alanı kullanarak bu yangını söndürmemiz lazım.
Kesinlikle. Bireysel faaliyetlerle olmuyor bu. Tek vücut olup, omuz omuza verip, istişarelerle bir araya gelerek, gerekirse medya, internet üzerinden güçlü bir birliktelik sağlayıp insanlara anlatmakla yükümlüyüz. Başta kendimize, evlatlarımıza, eşimize, aile efradına destek verip, ondan sonra bütün insanlığın imdadına hizmet vermekle mükellefiz diye düşünüyorum. Çünkü kadın hakikaten şefik, refik ve şefkatli bir varlık. İslâm’ın ilk yıllarında da görüyoruz bunu. Hz. Ebubekir (ra) sesli Kur’ân-ı Kerim okurken müşrikler gelirler derler ki; “Kadınlarımız çok etkileniyor, Ebubekir okumasın.” Hakikaten de kadın kalbi böyledir, hemen alır, hisseder. Böyle olduğu için çok çabuk etkileniyoruz her şeyden. Hakikati yakaladıysa da eğer nurun ala nur oluyor işte. Bu noktada da hepimiz destek olarak, ilk olarak evlerimizde, hanelerimizde bu güzel seferberliği başlatmamız lazım.
Sahabe annelerimiz de bunu yaptılar. Hz. Hatice (r.anha) ilk vahiy serencamından sonra Mekke’nin bütün güçlü, akıllı özellikle işin bilincinde olabilecek kadınlarıyla el ele verdi. Onlarla yürek yüreğe çalıştı. Öyle olunca İslâm’ın ilk yıllarında kadın Sahabelerin de sayısı çok hızlı bir şekilde arttı.
Bakıyoruz ki peygamberlerin tamamı kadın kalbine emanet edilmiştir. Hz. İsa’nın (as) Hz. Meryem’in elinde, Hz. Musa’nın (as) Hz. Asiye’nin elinde şekillenmesi gibi. Efendimizin (asm) Hz. Hatice’ye yaslanması gibi. Hakikaten kadının güçlülüğü, duruşu, kimliği o kadar önemli ki Cenab-ı Hak yeryüzünün en güzel, en seçkin kullarını, peygamberlerini kadınların desteğiyle ayakta tuttu ve yürüttü. Bu gerçekten önemli bir açılım. Bugün kadını mahveden, ne yazık ki gayri meşru bir seferberliğin içine iten komitelere karşı bizim çok daha bilinçli ve donanımlı olmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu noktada her biri birer yıldız gibi, bize yol gösteren Sahabelerin metodunu takip etmek daha bir ehemmiyetli oluyor.
Suffe mektebini biliyorsunuz. Bir bölümü de kadınlar için ayrılmıştı. Hz. Fatıma, Hz. Aişe (r.anha) orada hanım Sahabilere hizmet ettiler. Resulullahtan (asm) duydukları, öğrendikleri ayetleri, hadisleri onlara aktardılar. Onları eğittiler. Hiçbiri evine kapanıp da okumadı, diğer hanım Sahabelerle paylaştı. Elbette evdeki sorumluluklarını hat safhada yerine getirdiler. Sonra da hemcinslerine koştular. Bu nokta çok çok önemli. İnşallah hep birlikte bunu başarabilirsek, gelecek nesiller bizden sormayacaklar.
Sizin çalışmalarınız Hz. Hatice (r.anha) validemizle başladı. Sahabe annelerimizin mizaçlarına dair sizi bazen üzen, bazen de tebessüm ettiren tablolarla karşılaştınız mı?
Onların hayatları bir derya. Rabbim nasip ettikçe, biz de onların yolundan yürümeye gayret ediyoruz. Onların her biri bir yıldız. Her bir Sahabe annemizin, bir kadın fıtratı üstünde etkisi var diye düşünüyorum. Esmalar nasıl üzerimizde etkiliyse, Resulullahın (asm) kızlarının da, eşlerinin de üzerimizde bir etkilerinin olduğunu inanıyorum. Bazı okuyucularımız ısrarla benden Hz. Aişe’yi (r.anha) yazmam noktasında talepte bulunuyorlar. Neden bu kadar istiyorsunuz dediğimde ‘Fıtratıma çok yakın bulduğum’ için diyorlar. Bazısı daha başka Sahabe annelerin yazılmasını talep ediyor. Hakikaten insanın fıtratı hangisi bağdaştırabiliyorsa, onu tanımakla, rol model olarak almakla mükellef diye düşünüyorum. Benim bu arayışta üzerimde yansımaları hissettiğim Hz. Hatice idi (r.anha). Belki de çok yaralı, sıkıntılı, hasta olduğumuz için Cenab-ı Hak bizi onlarla tedavi edecek.
Hz. Hatice’nin (r.anha) Peygamberimizle (asm) karşılaşmadığı dönemlerde bile, okuma yazmayı, dinler tarihini, dünya coğrafyasını çok iyi bilmesi, ticari arenayı çok iyi tanımış olması beni çok etkilemişti. O dönemde kadının ne kadar horlandığını, itildiğini, dışlandığını hepimiz biliyoruz. Ama Hz. Hatice (r.anha) öyle bir ortamda, elinin altında her türlü imkana sahip, varlıklı bir ailenin kızı. Her türlü günaha açık durumdayken, oradan sıyrılan bir genç kız olması ve cahiliye toplumunda tahire unvanı alması çok etkileyici değil mi sizce de? Nasıl bir duruş, nasıl bir irade, nasıl bir nefis terbiyesidir ki, hiçbir günaha, kire, lekeye bulaşmadan tahire olabilmiş.
Mesela Hz. Hatice’nin (r.anha) sezgileri çok dikkatimi çekmiştir. Günahlardan temiz öyle bir kalbi var ki, Efendimizi (asm) görür görmez, onun son peygamberin vasıflarını taşıdığını fark edebilecek kadar bilinçli bir kadın. O yüzden diyorum ki; günümüz kadınının çok bilinçli, donanımlı ve eğitimli olması lazım. Onlar gibi aktivist, eğitime düşkün, anneliği hat safhada başarabilmeliyiz. Onlar gibi eş olma vazifemize değer vermeliyiz. Onlar ne kadar güzel eş oldular. Hz. Hatice Resulullah’ın (asm), Hz. Fatıma Hz. Ali’nin (ra) yanında nasıl güzel, dimdik durdu, destek verdi hatırlayalım. Hz. Ali (ra) “Gün sonunda eve geldiğimde Fatıma’nın yüzüne baktıkça her şeyi unuturdum, kederim giderdi” diyor. Ve Hz. Hatice (r.anha) nasıl bir eş oldu ki; Resulullah onun için “Onda öyle bir özellik vardı ki, o insanın gönlündeki bütün gamı, kederi, endişeyi bir vakum gibi çeker alırdı” diyor. Bunlar hakikaten bizim can evimizden vuran ifadeler. Aile temellerinin sarsıldığı, her gün kadın cinayetinin işlendiği bir toplumda, evliliklerin maddiyat üzerine kurulduğu günümüzde ekmek gibi, su gibi, hava gibi bu rol modellere ihtiyacımız var.
Onların hiçbiri katı, insafsız, zalim değildi. Toplumu böyle kucakladılar. Öyle güzel barış ve sevgi diniydi ki İslâmiyet, annelerin yüreklerinde parıldadı ve parıldayan yürekler güzel nesiller yetiştirdi. İnşallah bunun bilincinde olduğumuz sürece Rabbim o kapıları, bize de açacaktır.
Röportaj: Şeyma Nur Çimen