Kâinatta mükemmel bir nizam görülmektedir. Bu nizam kâinatın her zerresinde dikkatle bakıldığında keşfedilebilir, görülebilir veya hissedilebilir. Ancak bu nizamın bozulmaması demek bir manâda kıyametin kopması demektir. Günümüzde gereksiz harcamalar, savurganlık, tabii dengeyi bozan tutum ve davranışlar İslâm literatüründe israf kelimesi ile anlatılmaktadır. Hatta kudsi kaynaklara göre israfın, kâinatın nizamını ve muvazenesini bozacak kadar büyük tahribat gücü vardır. O halde bu unsur mutlaka kontrol altında tutulmalıdır. İsraf alışkanlıklarının kontrol altına alınması ancak ve ancak doğru, yerinde ve zamanında gerçekleştirilen iktisat eğitimi ile mümkündür.
Doğru, yerinde ve zamanında iktisat eğitiminin en güzel yeri ailedir. “Ağaç yaş iken eğilir.” Atasözü gereği olarak ailede verilen iktisat eğitiminin önce ailede sonra çevrede ve toplumda nasıl olumlu sonuçlar doğuracağı Kur’an, Sünnet ve Risale-i Nur tefsirinde açıkça ifade edilmiştir. Özellikle İslam toplumlarında muktesit yaşam tarzı toplumun en küçük yapı taşı hükmünde olan ailede bilinçli olarak tatbik edilmediğinden kalıcı olmamış ve toplum olarak bugün yaşanan ekonomik sıkıntılara maruz kalınmıştır. Hâlbuki Kur’an-ı Kerîm’de, “Yiyiniz, içiniz; fakat israf etmeyiniz” âyeti ile israf ve savurganlığın hikmete ve şükre ne kadar zıt bir davranış olduğu açıktır. Ayrıca hadislerde “İktisat eden, aile belâsı çekmez” buyurulmuştur. Burada “aile belası çekmez” ibaresi maişet bakımından sıkıntı çekmez, daha açık ifade ile Allah’tan başka kimseye muhtaç olmaz manasındadır. Bu Hadis-i şerifi Bediüzzaman eserlerinde, “İktisat kat’î bir sebeb-i bereket ve medar-ı hüsn-ü maişet olduğuna o kadar kat’î deliller var ki, had ve hesaba gelmez. İktisat vasıtasıyla bazan bire on bereket gördüm ve arkadaşlarım gördüler. Evet, iktisat etmeyen, zillete ve manen dilenciliğe ve sefalete düşmeye namzettir” (Lem’alar, 242.) ifadeleri ile tefsir etmiştir.
Bu denli önem arz eden iktisat, tasarruf, israf, savurganlık ve tüketimin körüklenmesi gibi hususların daha çocuk yaşta öğrenilmesi ve eğitiminin yetkililerce başlatılması gerekliliği açıktır. Bu konuda Bediüzzaman’ın bir ifadesi vardır; “Daire-i meşruadaki keyfe iktifâ ediniz ve kanaat getiriniz. Sizin hanenizdeki mâsum evlâtlarınızla mâsûmâne sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir” (Lem’alar, 328.)Ancak bu ifade de dikkat çeken önemli bir husus, annelerin çocukların eğitiminde birinci öğretmen konumunda olduklarıdır. Eğer anneler iktisatlı olma konusunda hassasiyet taşırlarsa bu çocuklarına mutlaka sirayet edecektir. Yukarıda geçen “Sizin hanenizdeki mâsum evlâtlarınızla mâsûmâne sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir” öylesine verilmiş örnek değildir. Eğer iyi irdelenirse altından iktisat eğitiminin temelini oluşturan “müsrif olmamak” prensibi çıkacaktır. Annelerin yaratılış gereği iktisatlı olduklarını ve bu nedenle de iktisat eğitiminin özellikle anneler vasıtası ile çocuklara aktarılması gerekliliğini de Bediüzzaman; “Fıtratınızdaki iktisat ve kanaatle, köylü masum kadınların nafakalarını kendileri çıkarmak için çalışmaları nev’inden kendinizi idareye çalışınız.” (Lem’alar, 328.) şeklinde ifade etmektedir.
Ailede iktisat eğitiminin ve hayatımızın her anında tasarruflu olmanın, sadece kendi çıkarımız için değil tüm insanlığı hatta tüm kâinatı ilgilendiren şümullü bir konu olduğu daha çocuk yaşta olan o taze filizlere aktarılmalıdır. Çünkü israf edenin hâlini Bediüzzaman; “Ey israflı, iktisatsız, ey zulümlü, adaletsiz, ey kirli, nezafetsiz, bedbaht insan! Bütün kâinatın ve bütün mevcudatın düstur-u hareketi olan iktisat ve nezafet ve adaleti yapmadığından, umum mevcudata muhalefetinle, mânen onların nefretlerine ve hiddetlerine mazhar oluyorsun. Neye dayanıyorsun ki, umum mevcudatı zulmünle, mizansızlığınla, israfınla, nezafetsizliğinle kızdırıyorsun? Evet, ism-i Hakîmin cilve-i azamından olan hikmet-i amme-i kâinat, iktisat ve israfsızlık üzerinde hareket ediyor, iktisadı emrediyor.” (Asa-yı Musa, 225) ifadeleri ile açıklamaktadır.
Sonuç olarak eğitim, istenen davranışların kazandırılması faaliyetleri olarak düşünüldüğünde; iktisat eğitimi de mutlaka aileden başlatılmalı ve ebeveynler bu konuda müsbet örnek oldukları takdirde davranışlarının çocuklarına mutlaka yansıdığı görülecektir. Dolayısıyla toplum olarak israf konusunda bilinçlenmiş ve muktesit bir toplum haline gelinmiş olacaktır. Aşağıda aile de uygulanabilecek iktisat eğitiminin temel unsurları sıralanmıştır. Ebeveynler bu eğitim hususlarına dikkat ettikleri takdirde gerçekten ailede ve dolayısı ile toplumda hızlı bir şekilde olumlu değişimin olması muhtemeldir.
- Gösteriş tüketimine karşı temkinli olma eğitimi
- Daha azı ile yetinebilme eğitimi
- Lüks harcamalara sınır getirilmesi eğitimi
- Örnek alınacak şahsiyetler eğitimi (Hz. Peygamberin (asm) sofrasında ne vardı?)
- Asgari geçim şartları eğitimi
- Tüketimin körüklenmesine dur eğitimi
- Yemede sınır eğitimi
- Sade bir hayatın teşvik edilmesi eğitimi
- Suyun tasarruflu kullanılması eğitimi
- Zamanın tasarruflu kullanılması eğitimi
- Kâğıt ve ilaçların tasarruflu kullanılması eğitimi
- Ekmek, elektrik ve diğer enerji kaynaklarının tasarrufu eğitimi
- Millet malının tasarruflu kullanılması eğitimi
Özellikle İslâm toplumlarında idareciler ve hükümetler aileden başlayarak tüm topluma mâl olacak iktisat eğitiminde örnek olmalıdırlar. Kendileri azami derecede tasarruflu olmaya dikkat etmelidirler. Bu konudaki hadisler incelenmeli ve derhal örnek alınmalıdır. Lüks harcamalardan sakınmalı sade bir hayat benimsenmelidir. Aksi takdirde idarecilerini çok yakından takip ve taklit eden o Müslüman toplumu hüsrana uğratırlar.
“Balık baştan kokar” atasözü gereği, bu konuda hassas davranan hükümetlerin ve idarecilerin zamanla idare ettikleri toplumlarda tasarruflu olmanın alışkanlık haline geldiği görülmüştür. Velhasıl temelden kazandırılacak iktisat eğitiminde doğru örnek olarak birinci derecede ebeveynlerin ikinci derecede ise idarecilerin ve öğretmenlerin çok önemli vazifeleri bulunmaktadır.
Doç. Dr. Hakan Murat Arslan