Çocuklara tuvalet ve temizlik eğitimini nasıl vereceğimiz noktasında Psikolog Hilal Arslan ile faydalı olduğunu düşündüğümüz bir röportaj gerçekleştirdik. Keyifli okumalar…
Çocukta temizlik eğitimi nereden başlar? Bir uzman olarak nasıl değerlendirirsiniz?
Temizlik eğitimi içinde birden fazla şey barındırır aslında. Tuvalet temizliğinden tutun da ağzın, dişlerin, tırnakların, ellerin, bedenin, giysilerin temizliğine kadar birçok konu var. Bunları öğretmeye başlarken yapacağımız en önemli şey, söylemekten ziyade çocuğa bizzat örnek olmak. Biz insanlar genelde iletişim yolu olarak “konuşmayı” tercih ediyoruz. Bir şeyleri anlatarak değiştirmeye çalışıyoruz, ama temsil etmek anlatmaktan daha etkili bir yol. Küçük çocuklar, henüz somut işlem döneminde oldukları için model alma yoluyla daha iyi öğreniyorlar. O yüzden ebeveynler olarak önce kendimize çekidüzen vermeliyiz. Tuvalet eğitimiyle ilgili olarak da en sık sorulan soru “Kaç yaşından itibaren başlanmalı?” Bunun en yararlı olan yaş aralığının 24- 36 ay olduğunu görüyoruz. Tabiî bu çocuktan çocuğa değişebiliyor ama genel itibariyle bu yaş aralığının uygun olduğunu düşünüyoruz. Çocuğun tuvalet eğitimi için hazır olduğunu anlayabileceğimiz bazı ipuçları var. Öncelikle çocuğun yürüyebiliyor olması lâzım. Verdiğimiz bazı yönergeleri anlayıp, yerine getirebiliyor olması lâzım. Örneğin “Bardağı mutfağa götür” dediğimizde bunu yapabiliyor olması, üzerindeki kolay çıkabilir kıyafetlerini, kendi çıkarabiliyor olması gerek. Veya altını ıslattığında bundan rahatsızlık duyması da birer ipucudur. Bu gibi şeyleri gözleyebiliyorsak tuvalet eğitimine başlanabilir, diyebiliriz.
Erken başlamanın da bazı psikolojik zararları olabiliyor. Örneğin takıntılı bir şahsiyet veya tamamen düzensiz bir şahsiyet oluşabilir. Bu gibi sorunlar yaşamamak için de bu ipuçlarını dikkatle takip etmek gerekiyor değil mi?
Erken yaşta başladığımız zaman henüz yeterlilik kazanmadığı bir alanda sorumluluk almasını bekliyoruz demektir. Henüz kaslarını iyi tutamayan bir çocuktan bunu istemek onda başarısızlık hissine yol açıyor. Ve bu duyguyu verdiği için çocuk anne babaya istemediği hisler besleyebiliyor. Daha sonra çocuk bununla da baş edemiyor. Dolayısıyla erken başlamak aslında avantajdan ziyade dezavantaj oluyor. Sizin de dediğiniz gibi aşırı titiz, düzen takıntılı kişilikler oluşabiliyor.
Çok önemli ve hassas bir konu aslında. Peki mevsim sınırlaması gibi bir şey var mı? Mesela, çevremde gördüğüm kadarıyla, bahsettiğiniz işaretler kışın görülüyorsa, zor olacağı düşünüldüğü için yaza ertelenebiliyor. Bu gibi durumlarda ertelemenin bir mahsuru var mıdır?
Aslında önemli olan sadece çocuğun verdiği belirtiler. Mevsimlerin bazıları dezavantajlı oluyor ama yazı beklediğimizde de geç olabiliyor. Artık bezinden rahatsızlık duyan bir çocuğun tuvalet eğitimini geciktirirsek çocuk bunu da kaybedebilir. Eğer çocuk buna hazırsa zamanı geciktirmek pek doğru değil.
Peki, bu eğitimi verdikten sonra da altını ıslatma gibi sorunlar olabiliyor. Bu gibi durumlarda annenin tavrı ne olmalı?
Bu sorun eğitim sürecinde olan bir şeyse, annenin kararlı ve tutarlı davranması gerekir. Annenin çocuğa öğrenme sürecinde bu gibi kazaların olabileceğini, bundan dolayı kendisini kötü hissetmemesi gerektiğini ve çabası için de onu takdir ettiğini ifade etmesi gerekir. Fakat eğitim sürecinin üzerinden altı ay geçmiş olmasına rağmen böyle bir geri dönüş olmuşsa yapılacak iki şey var. Birincisi fiziksel olarak çocuğun bir sorunu var mı diye araştırmak. İdrar yollarıyla ilgili bir enfeksiyon veya başka bir rahatsızlık bunlara sebep olabiliyor. İkincisi de çocuğun son zamanlarda yaşadığı olayları bir gözden geçirmek gerekiyor. Üzüldüğü, korktuğu, kafasına taktığı, endişelendiği, kızdığı şeyler var mı? Veya yatmadan çok mu sıvı tüketiyor? Oyunu bırakamadığı için tuvaletini mi ihmal ediyor? Bunun kökenini araştırmak gerekiyor. Sebebi bulunabiliyorsa bunun üzerine çalışmak lâzım. Eğer anne çözemiyorsa da bir uzmandan yardım alması gerekir.
Uykudan uyandırıp tuvalete götürmek doğru bir hareket mi?
Eğer eğitim sürecinden bahsediyorsak; gündüz alışkanlığını kazandırdık, artık gece alışkanlığını kazanması gerekiyor, belli zamanlarda kendi kaslarının farkına varana kadar uyandırmak gerekiyor. Bazen çocuk gözleri kapalı bir şekilde kaldırılıp, annesi tarafından tuvalete götürülüp, tuvaleti yaptırılıp arkasından tekrar yatırılabiliyor. Ama burada çocuk uyandığını ve tuvalete gittiğini fark etmediği için kas kontrolünü yine öğrenmiyor. Başka bir gün kendisini rüyasında tuvalete gitmiş gibi gördüğü için altını ıslatabiliyor. Dolayısıyla belli aralıklarla, özellikle çocukların mesanesi küçük olduğu için uyuduktan bir ya da iki saat sonra kaldırılmaları önemli. Zaten alt ıslatmaların çoğunluğu o saatlerde oluyor. Bir de aileler çocuğu gözlemleyip, hangi saatlerde daha çok altına kaçırdığını fark ederlerse o saatlerde tuvalete kaldırabilirler. Giderek kaldırmaların azaldığını, bir süre sonra çocuğun kas kontrolünü kazandığı için kendisini kalkmaya başladığını fark edecekler.
Bazı yetişkinlerde ve çocuklarda kendi evi dışında bir yerde tuvaletini yapmama gibi bir takıntı var. Bu normal bir şey midir? Neden kaynaklanır?
Üç yaş dönemi çocuğun biraz daha bireyselleşip, benmerkezciliğin olduğu, ebeveynlerinden farklılığını fark ettiği bir dönem. Dikkat ederseniz o yaş döneminde “Hayır” kelimesini çok sık kullanırlar. Ebeveynler bu dönemde “Neden bu kadar inatçı? Neden her şeye hayır diyor?”diye hayıflanırlar. İşte bu dönem çocuğun, kontrolün artık annede değil kendinde olduğunu düşünmeye başladığı bir dönemdir. Tuvalet eğitimi de tam bu döneme denk geldiği için çocuk bu alışkanlığı kendine tam olarak güvendiği bir zamanda kazanabilir. Eğer tuvalet sırasında hoşa gitmeyecek bir tepkiyle karşılaştıysa tuvalete gitmekle ilgili böyle bir kaygı geliştirebiliyor. Bunun pis olduğuyla ilgili aşırı detaylı bilgi vermek de çocukta ters bir etki yapabiliyor. Tabi ki çıktığında ellerini yıkaması için pis bir şey olduğu söylenmeli fakat aşırıya kaçılmamalı. Bu sefer dışarıdaki tuvaletleri kullanmama gibi bir davranış ortaya çıkabiliyor. Yetişkin haline geldiğinde de bu bir özellik olarak devam edebiliyor. Dolayısıyla dışarıdaki tuvaletleri kullanabilmesi için kişisel temizliğine her yerde dikkat edebileceği bazı şeyleri, peçete gibi, yanında bulundurarak tuvalete gitmesi sağlanabilir.
Taharetten bahsederken birkaç alt başlık ifade ettiniz. Tırnak temizliği, düzen, intizam, el yıkama gibi… Bunların eğitimine başlamada yaş olarak verebileceğiniz bir sınır var mı?
Öncelikle taharet dışındaki konulara değinelim. Yemekten önce ve sonra el yıkama alışkanlığını yürüyebilen bütün çocuklar kazanabilir. Sözel bir beceri gerektirmiyor sadece taklit yetiyor. O yüzden çok küçük bir çocuk bile yapabilir. Tırnak temizliği ebeveyn eşliğinde yürütülmeli. Çünkü çocukta önce ince motor denilen becerinin gelişmesi gerekiyor. Bu da çocuktan çocuğa değişiyor. Bu yüzden belli bir müddet ebeveyn kontrolünde yapılması gerekiyor. Buna ebeveyn gözlemleri doğrultusunda karar verilebilir. Saç temizliğinde zaten ebeveynler çocukların banyosuna bir süre eşlik ediyorlar. Ama yatmadan saç taranması gerektiği ve bunun bir sünnet olduğu hatırlatılarak ritüeller oluşturulabilir. Yatma vakti yaklaştığında hazırlanmaya başlamak, önce diş fırçalamak, kardeş varsa kardeşle yatmak, masal okumak, pijama giymek, saç taramak gibi… Bunlar küçük yaşta uygulanabilinirse alışkanlık kazanılabilir. Üç yaşından itibaren çocuk saç tarama alışkanlığı edinmeye başlayabilir. Giysi temizliğinde ise kirlenen giysilerini sepete atma alışkanlığı edinmesi sağlanabilir. Eğer o fark etmiyorsa bildirim verilebilir. Örneğin “Gömleğin kirlenmiş sanırım.” diyerek fark ettirebilir, ardından “Giysimiz kirlendiğinde ne yapıyorduk?” diyerek hatırlatma yapabilir ve son olarak ondan atmasını isteyebiliriz. Zaten bunlar çocukların anlayabileceği düzeyde basit sorumluluklar. Eğer onlara bu sorumlulukları verirsek kişisel bakımlarının kendi sorumlulukları olduğunu fark ederler. Ama biz üzerindeki şey kirlendiğinde kendimiz çıkarıp sepete atarsak, çocuk bu işin anneye ait olduğunu düşünür, sadece anneye izin vermesi gerektiğini öğrenir, bir şey kirlendiğinde ona ne yapılması gerektiğini öğrenmez. Taharet konusuna gelince aile ilk zamanlar ona nasıl yapılması gerektiğini yaparak öğretmeli. Ardından belki masallarla, şarkılarla, parmak kuklalarla detaylı olarak anlatılmalı, desteklenmeli. Ve bu süreci uzatmadan ailenin bu alandan da çekilmesi gerekir. Mahrem bir alan çünkü. Aksi takdirde süreç uzadığında çocukta özgüven problemlerine yol açabilir.
Bunlar basit konular gibi görünüyor ama gerek sağlık açısından gerek mânevi açıdan hayati problemlere yol açabilecek kadar önemli konular aslında. Yetişkinlerde de bu alışkanlıkların tam kazanılamadığına, yolculuklarda, toplu ortamlarda şahit oluyoruz maalesef. Sizin eklemek istedikleriniz var mı?
Özellikle bir noktaya değinmek istiyorum. Baskıcı bir tutumla tuvalet alışkanlığı kazandırmak yani ne yapması, ne zaman tuvalete gitmesi gerektiğini çok fazla söyleyen bir yetiştirme tutumunda; kişisel temizliğini sadece otorite varlığında yapıp, tek başına kaldığında, gerektiği gibi yapmayan yetişkinler ortaya çıkabiliyor. Dolayısıyla çocuğa bu eğitimi verirken baskıcı bir tutumun olmaması çok önemli. Tuvaleti olup olmadığının henüz farkında değil ve kaslarını da kontrol edemiyor ama birisi ona sürekli tuvaletini yapmasını söylüyor. Anlaşılmadığını hissettiği için kızgınlık duyabiliyor. Kaslarını çok fazla tuttuğu için olmadık yerde mesela okul döneminde altına kaçırabiliyor. Bu dönemde baskı altına alınan çocuklar inatçı kişilik özelliği gösterebiliyor. Ve bu yetişkinlikte de devam ediyor. Yani bu dönemde çocuğa yaklaşım çok önemli. Ne bunu sürekli gündemde tutup, hediyeler alıp, çocuğu sürekli alkışlamak, ne de çok fazla oluruna bırakmak lazım. Burada model olmak, öğretmek çok önemli. Mükemmeliyetçi bir anlayıştan uzak olmak işimizi kolaylaştıracaktır diye düşünüyorum.