Geçtiğimiz yıllarda “9 ay 99 esma” üzerine röportaj gerçekleştirdiğimiz Ayşegül Akakuş Akgün Hanımefendi ile “Esma-i hüsna ile çocuk terbiyesi” üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli okumalar…
“9 ay 99 esma”da hamilelik sürecinde esmaları tefekkür ettik. Şimdi sıra çocuk terbiyesinde. Çocuk terbiyesi ile esma-i hüsna arasında nasıl bir bağlantı var?
Terbiye edici olan yegane varlık, Rab ismiyle bize yansıyor tüm hayatımız boyunca. Bu durumda “çocuk” terbiyesinde değil, “insan”ın terbiyesinde en başta dikkatimi çeken bu olmuştu. Halık ismiyle kullarını yaratan Allah, daha sonra onları bırakmamış, bizzat Rab ismiyle de terbiye etmişti. Bu durum, üzerinde uzunca düşünülmesi gereken bir durumdu benim için. Bir önceki kitabımla insanın yaratılma sürecini incelemiştim adım adım. Sonra terbiyenin, henüz yaratılma aşamasında, anne karnında başladığını gördüm. Bu noktadan yola çıkarak madem ki yüce Yaratıcımız bizi yarattıktan sonra başıboş bırakmıyorsa, anne karnından sonraki dönemde de bizlerin sorumlu olduklarımızı kendi haline bırakmamamız gerektiğini düşündüm. Anne baba olduktan sonra zaten hepimizde “evlat yetiştirme” düşüncesi fıtraten ortaya çıkıyor. İşte bu araştırmayla ben bunu düşünce olmaktan bilinç olmaya yükseltmek istedim. Araştırdıkça gördüm ki aslında Rabbimiz bizi hiçbir zaman yalnız bırakmıyor. Daima yanımızda, her an her türlü ihtiyacımıza cevap halinde ama biz bunu farkında değiliz. Örneğin Halık ismiyle yarattı, Rabb ismiyle terbiye etti peki sonraki aşaması nedir? Hayy ismiyle hayat verdikten sonra, biraz düşününce hemen ardından bu hayatın devamı için Rezzak ismiyle rızıklandırılmanın gerçekleştiğini görüyoruz. Bütün bunlar kim tarafından yapılıyor? Tek yaratıcı olan Allah tarafından…
Sonra bakıyorsunuz sizi Musavvir ismiyle tasvir etmiş süslemiş. Kuddüs ismiyle temizlemiş, Settar ismiyle örtmüş, korumuş, kollamış ve daha bir çok şey… Yani aslında biz tüm bunlarla terbiye, imtihan ediliyoruz. Ben acizane terbiyenin sadece bir nüvesini ayrıntısıyla inceledim bu kitabımla. Zira bir somun ekmeği bütün olarak yiyemezsiniz. Dilimlere ayırmak gerekir. Ben de hakkıyla hazmedebileyim, idrak edebileyim diye konulara ayırdım. En öncelikli olanı, çocuklarımızdı! İyi bir kul olabilmek için iyi bir terbiye almalı ta ki çocukluktan hatta anne karnından.
Terbiye denilince ilk aklıma gelen “Rab” ismi oluyor. Siz çocuk terbiyesi noktasında hangi isimleri nasıl keşfettiniz ve bu süreçte neler yaşadınız?
Evet. Arapça asıllıdır ve rabba mastarı bir şeyi yüceltmek yükseltmek anlamlarına gelir. Kur’ân-ı Kerim’de Rabb Allah’ın sıfatı olarak geçer. O halde insanı yücelten yükselten ona sahip olup terbiye eden anlamlarında kullanılır. “Alemlerin rabbi Allah’a hamd olsun.”1
Ben çocuk terbiyesinde en çok problem yaşadığımız davranışlardan ve bazı tedavi edilmesi gereken huylardan yola çıkarak geliştirdim bu araştırmamı. Daha sonra çocuklarımızda olmasını istediğimiz ve istemediğimiz huylar olarak ikiye ayırdım. Kendi kızımla ve oğlumla keşfettim diyebiliriz. Bu süreç onlar büyüdükçe devam ediyor tabi. Onları yetiştirirken yaşadığım zorlu zamanları nasıl kolaylıkla ve Allah’ın yardımıyla atlatabilirim? Hem kendime hem onlara nasıl yardımcı olabilirim derken; siz araştırdıkça esmalar kendini size açıyor zaten. Herkese farklı yönüyle açar. Herkese farklı yönüyle tecelli eder. Bu kitap yaşadıklarını düşünen tefekkür eden anneler için bir başlangıç olsun inşaallah. Çağımız çocuklarında en çok görülen istenmeyen davranışlar: inatçılık, itaatsizlik, can sıkıntısı, öfke, kibir, kıskançlık gibi daha bir çok konunun ıslahı için çabaladım. Hangi huya karşılık hangi esma merhem olur, hangisinde nasıl tecelli eder, inceleyip kitabımda bunları işledim. Ya da sabırlı davranmayı öğrenmiş bir çocuk için, sözünde duran bir çocuk için, merhametli bir çocuk için bu huylar nasıl kemale erdirilir, bunları işlemeye çalıştım. Önce kendi çocuklarım için, sonra tüm yaratılmış olanlar içindi çabam… Rabbimin razı olmasını dilerim.
Bu süreçte neler yaşadınız dediniz ya ben bu süreci çocuklarımla zor baş ederek yaşadım ama bir de başıma öyle bir şey geldi ki… Rabbim dedim bir gün, ben madem iyi bir terbiyeci olmak istiyorum, evlatlarımı iyi terbiye etmek istiyorum, önce sen beni terbiye et, ben de çocuklarımı layıkıyla terbiye edebileyim ve bu kitabı ancak öyle yazayım. Yaşamadığım tecrübe etmediğim bir şeyi yazmak, kopyala yapıştır yazarı olmak istemedim hiçbir zaman…. Tıpkı ilk kitabımda olduğu gibi yaşayarak yazmak istedim. Ve bir sabah uyandığımda tamamlanmak üzere olan kitabım bilgisayarımda yok! Siber saldırıya uğramışım ve dosyam virüsle kilitlenmiş. Hemen duam geldi aklıma rabbim beni terbiye ediyor dedim gözyaşlarıyla. Daha iyisini yazarsın üzülme diyebildi herkes. Zira bu benim rabbimle aramda olan bir anlaşmaydı ve bu bir dertse çaresi yine ondaydı. Elbet üzüldüm ama bu imtihanla daima terbiye edildiğimi düşündüğüm için sabredebildim. Bir yazar için her bir kitabı evladı gibidir. Emeğin kaybolması çok acı bir şey. Uzun ayrılıktan sonra bugün tamamlanmış olarak ellerimde çok şükür. Ve ben artık daha bir pişmiş belki de yanmış kıvamda bir kulum.
Dergi olarak fıtrat üzere çocuk eğitimi bizim üzerinde özellikle durduğumuz konulardan biri. Bu noktada söylemek istedikleriniz var mı?
Şunu yanlış anlamamalıyız öncelikle. Terbiye etmek demek, kesinlikle çocuğun fıtratını değiştirmek demek değildir. Belki isyana doğru ilerlemiş olan istenilmeyen davranışlarını kontrol altına almasını sağlamak ve bunu yapmayı kendisine öğretmektir. Çocuğumuzun doğuştan getirdiği huylarını (karakter) fıtratına kodlanmış şeyler olduğu için değiştirmek mümkün değildir. Tabir yerindeyse dizginlemek demektir. İyiye yönlendirip geliştirmek demektir. Doğuştan getirdiği fıtrat, sonradan kazandığı kültürdür. Bu ikisinin içinden en güzel şeyleri inkişaf ettirmek de terbiyedir. Burada en çok çocuğumuzun kalbine hitap etmeliyiz. Çünkü kalp tüm diğer organların hükümdarıdır. O iyi olursa diğerleri de iyi olur. Yahut kolay iyileştirilir. Bize her konuda örnek ve önder olan bir Peygamberimiz (asm) var. “Ben güzel ahlâkı tamlamak üzere gönderildim” buyuruyor. O halde onun örnek yaşantısından örnek alarak, fıtrata uygun terbiye için kopyalar alabiliriz. Dinimiz bize Hz. Muhammed’in (asm) ahlâkıyla ahlâklanmamız gerektiğini söylediği için kitapta yer verdiğim konulardan biri de, Sünnet-i Seniyyeye göre terbiyedir. Sünnete göre yaşamaya başladığımızda zaten bir şeylerin kendiliğinden yolunu bulduğunu göreceğiz. Yüce Allah insanı yaratmak konusunda, kadına taşımak ve doğurmak gibi değerli bir vasıf vermiştir. Bununla şereflendirirken de sorumluluk yüklemiştir. İnsan soyunun devamını sağlamak ve onu yaratıcısına kul olarak yetiştirmek! Bunu en güzel şekliyle yapabilmek için yaratılışına uygun davranmak şarttır. Terbiye konusunda baba da elbet önemli rol üstelenir. Bunu göz ardı edemeyiz. Konuyu dağıtmamak adına devamı kitabımızda diyelim… Tüm annelere kolaylıklar diler, evlatlarının cennete vesile olmasına dua ederim.