“Ey insan! Senin elinde bulunan nefis ve malın senin mülkün değil, belki sana emanettir. O emanetin mâliki herşeye kadîr, herşeyi bilir bir Rahîm-i Kerîmdir.”
Bediüzzaman Said Nursi
Bir gün Hz. Ömer (ra) mescitte olduğu bir sırada, Bizans imparatorunun elçisi geldi. Bazı hediyeler ile birlikte bir doğan kuşu, bir köpek ve bir şişe de zehir getirdi. Elindekileri şu şekilde tanıttı:
“Ey halife! Bu doğan hangi kuşu istersen yakalar. Bu köpeği hangi hayvana salarsan yakalar. Ve bu zehirden bir damla içen anında ölür. İmparatorumuz bunlar garip şeyler olduğundan, sultan hazinesine layıktır düşüncesiyle size gönderdi.”
Hz. Ömer (ra): “Kuştan insana pek fayda gelmez. Onu elimizde tutup amellerini zayi etmeyelim.” diyerek kuşu saldı. Daha sonra köpeğe yanaşarak:
“Bu hayvanı eve koyup, beslemek mekruhtur.” diyerek köpeğin zincirini çözdü ve onu da saldı. İçi zehir dolu şişeyi eline aldı ve:
“Benim dünyada en azılı düşmanım nefsimdir.” diyerek besmele çekti ve şişedeki zehrin hepsini içti.
Elçi bunu görünce kendisinden geçerek bayıldı. Bir vakit sonra ayıldığında, Hz. Ömer’in (ra) sıhhatte olduğunu görünce:
“Bana İslâm’ı anlat!” dedi.
Hz. Ömer’i (ra) dinleyen elçi Müslüman oldu. Bizans’a geri dönmeyip, Hz. Ömer’in (ra) yanında kaldı.