Bediüzzaman Hazretleri de 19. Lem’a olan İktisat Risalesi’nde “Yiyiniz içiniz, israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez” âyetinin açılımını yapar. Risalede açıklanan konulardan biri de Peygamberimizin (asm) “İktisat eden maişetçe aile belâsını çekmez!” hadisidir.
İsrafta hayır yoktur
Kur’ân ve hadisin bu düsturunu en küçük dairelerimizden olan ailemizde nasıl yaşıyoruz?
Kanaat, iktisat ve şükür kavramlarının “bir hayat tarzı” olarak günlük yaşantımıza aktarmak çok önemli. Zira israfın yol açtığı dengesizlik aile hayatlarını da alt üst ediyor. Boşanma nedenleri arasında ekonomi ilk sıralarda yer alıyor.
Ekranlarda aile ekonomisi üzerine yapılan programlarda ya da konu üzerine yapılan araştırmalardan aldığımız notlar şöyle:
* Tüketimde yüzde yetmiş yedi ile dünyada ilk sıralarda yer alıyoruz. Kredi kartı kullanımında İngiltere ve Almanya’yı geride bıraktık. Avrupa’da en fazla kredi kartı kullanan ülkeyiz.
* Okuma alışkanlığımız yok. Okuduğumuzda kırk beş saniye sonra dikkatimiz dağılıyor. Yani düşünme, muhakeme edebilme kabiliyetimiz de hızla dumura uğruyor!
* Gıdaların yüzde elli üçü çöpte. Hem de daha tüketiciye ulaşmadan. Türkiye dünya gıda kaybı sıralamasında on birinci sırada yer alıyor.
* Ekmeğin yüzde beş nokta dördü israf ediliyor. Bu da günde dört nokta dokuz milyon adet ekmek anlamına geliyor.
* Meyve, sebze, tahıl, bakliyatın yüzde on altısı çöpe gidiyor.
* Et ve balık tüketimi yüksek fiyatlardan dolayı kısıtlı olduğundan israf da yüzde üç boyutlarında
* İsrafın sebebi gıdaya kolayca ulaşabilmek. İşyeri, otel, üniversite ve evlerde gerçekleşen tüketici kaynaklı israfın boyutları vahim…
Yardımlaşma köprüsü
“Şükür nimeti ziyadeleştirir. Şükredilmezse nimet elden gider” hakikatini kavimler tarihinde defalarca okumuşuzdur. Tarih boyunca toplumların çöküşü israfla gerçekleşir. Yardımlaşma ve paylaşma toplum hayatının hayatıdır. Dinimizde zekât ve sadaka üzerinde titizlikle durulması boşuna değildir. Tarihimizde yardımlaşma ve paylaşmanın boyutları sadece insanlarla sınırlı değildir. Vakıf kültürümüz zekât ve sadakalarımızın sistemli bir şekilde nasıl işleyeceğinin delilleri ile doludur. Kış mevsiminin şartlarında dağ başlarındaki yaban hayvanların beslenmesi ile bile ilgilenen vakıfların olduğu arşiv belgeleriyle sabittir.
Daha sofraya bile gelmeden israf olan gıdalarla sadece fakir insanların değil, hayvanların da hukukunu ihlâl etmiyor muyuz sizce?
Sade hayat imandandır!
Kütüb-u Sitte’de yer alan bu hadis-i şerif, gösteriş, riya, hırs, açgözlülüğün esas olduğu bir hayattansa iktisat, tevazu, yardımlaşma, güven, dayanışma, samimiyetle süslenmiş, her şeyin Allah rızası için yapıldığı ihlaslı bir hayatı imanın işareti olarak tanımlıyor.
“Bir gün ashab Peygamberimizin (asm) yanında dünyadan bahsettiler. Bunun üzerine Resullullah (asm) buyurdu: ‘Siz işitmiyor musunuz, siz işitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; sade yaşamak imandandır.” (Ebû Davud, Tereccül, 1/4161) Evet, sade hayat yaradılışa uygundur, fıtrîdir ve imandandır.
Hülâsa
Küresel firmaların kadın ve çocukları tüketici olarak hedef aldığı günümüzde “Elimdeki nimetlerin farkında mıyım? İsraf ediyor muyum?” sorusu fert fert sıkça iç dünyalarda muhasebe edilip, ailemizde ne yapabiliriz? sorusunun cevabı hep birlikte aranmalı..
Özellikle dinimizde evin iç işlerinden mesul olarak görülen, Bediüzzaman Hazretleri’nin “müdür-ü dahilî” “hazinedar” olarak nitelendirdiği kadınların aile ekonomisi üzerinde biraz daha fazla kafa yormalarında fayda var. Aksi takdirde krizlerin kaçınılmaz olduğunu Peygamberimiz (asm) on dört asır önceden haber veriyor!