Gecenin karanlığında,
Gündüzün aydınlığında…
Kışta, baharda, yazda…
Ömrün her ânında…
Yâ Dafial-beliyyat, Ey belâları def eden…
Yâ men yekşifü’l-belvâ, Ey belâyı kaldıran Rabbimiz…
Sen bizi koru.
Ey belâları kaldıran ve güzellikleri açığa çıkaran Kâşif.
Bizim için en güzel hâlleri hàlk eyle. Dünyamızı ve ahiretimizi ahsen eyle. Biz âciz kullarına merhamet eyle.
Yâ Rab… Güçsüz ve zayıfız. Ne ayakta duracak ne de sevdiklerimize yetecek gücümüz var.
Sen ki Kayyum’sun. Gökleri, yeri ve bütün mahlukatı ayakta tutan Kayyum.
Hânemizi, vatanımızı, sevdiklerimizi ve yüreğimizi ayakta tut.
Yâ ekva min külli Kavîyy, Ey bütün kuvvetlilerden daha Kavî.
Söz geçiremeyiz ne yere ne göğe…
Onlar Senin emrine musahhar birer muti nefer.
Biz ise korktuğumuz her hâlden Sana sığınan kullarınız.
Yâ men hüve ileyhi yehrabü’l-hâifün, Ey korkanların kendisine kaçtığı.
Ey kullarına emniyet ve huzur veren Emîn.
Korktuğumuz her hâlden bizi Emîn eyle.
Kaçışımız ancak Sanadır.
Ey Celâl Sahibi, Ey kırık kalpleri korkudan arındıran ve saran! Kün (Ol!) emrinin “Kef” i ile beni (bizi) koru.
Ahirzaman insanlarıyız.
Gecemiz de ayrı, gündüzümüz de ayrı var dert, tasamız.
Derdimize derman, sıkıntımıza ferah ver.
Yok hükmünde eyle hastalıklarımızı.
Afetleri kaldır üzerimizden.
Yâ Rabbe’l-leyli ven-nehâr, Ey gece ve gündüzün Rabbi.
Gecemizi ve gündüzümüzü ferah eyle, nur eyle…
Ve bîl Ayeti’l-kübrâ eminnî mine’l-fecet.
Yâ Rab! Ayetü’l-kübra hürmetine beni (bizi) kurtar, emân ve emniyet ver.
Risâle-i Nur’un yüz otuz parçası hürmetine zemine sükûn ve sekine ver, bizi halâs eyle.
“Ol Fahr-i Cihan, l-i Abâ hakkı için, Yâ Rab.
Hıfzet bizi âfât ve belâdan, Yâ Nura’l-Envar, Bihakkı ismike’n-Nur!”